Müdafalar | Müdafalar | 142
(1-190)
Ehl-i vukufun raporundaki açıklamalara göre, bu iki sanık Said Nursî ile Ahmed Feyzi Kul'un; saltanat ve hilafetin ilgâsı, tekye ve zaviyelerin ve medreselerin kapatılması, lâikliğin kabûlü, İslamiyet yerine milliyet esaslarının konulması, şapka giyilmesi, tesettürün kaldırılması, latin harflerinin kabûlü, Türkçe ezan ve kamet okunması, mekteblerde din derslerinin kaldırılması, medenî kanun ile kadınlara erkekler derecesinde hak tanınması, taaddüt-ü zevcatın kaldırılması gibi birçok millî inkılâb hareketlerini, "bid'a, dalâlet, ilhad.." ve bu inkılâbları mevki-i mer'iyette koyan devletin kanunlarını, "cebr-i keyf-i küfrî"; cumhuriyete, "istibdad-ı mutlaka"; rejime, "irtidat-ı mutlak ve bolşeviklik"; medeniyete, "sefahet-i mutlaka.." devletin kanunlarını tatbik ile mükellef olan bilhassa Nurcuları adâletin pençesine teslim eden birçok âmir ve me'murları, "yılan, zındık, gizli komünist, düşman, mülhid, münafık.." ve nihayet bütün ömrünü Türk vatanını dahilî ve haricî türlü tecavüzlerden kurtulmasına hasr ve vakf eden Türkiye Cumhuriyetinin bânisi ve Türk istikbâlinin sâdık ve fedakâr hadimi kahraman Atatürk'ü; "Süfyan, İslâm Deccalı, tağut-u dalâlet, zındıka komitesinin firavun-meşreb reisi ve ehl-i dalâletin dehşetli şahsiyeti" diye vasıflandırmak ve bu suretle her Türk'ün kalbinde kökleşen Atatürk sevgisini kökünden sarsarak, onun inkılâblarını birer-birer tahrib etmek gayesini istihdaf etmek ve bunu "mukaddes bir cihad-ı dinîye" ilan etmek.. Ordunun şapka yerine kep kabûl etmesini, bir kısım paraların resimsiz basılmasını, üniversitenin kapısındaki eski yazıların meydana çıkarılmasını, bayram namazlarında Arabça tekbir getirilmesini, Risale-i Nur'un üniversite tahsil gençliği arasında yayılmasını ve din lehine bazı fikir ve cereyanların başlamasını, "Risale-i Nur'un bir fütuhâtı" olarak müjdelemek suretiyle ve şapka giymemek hususundaki hareketlerinin fiili neticelerinin dahi görülmekte olduğunun... Ve diğer sanıklar Husrev Altınbaş, Tahiri Mutlu, Ceylan Çalışkan, Mustafa Osman, Sabri Halıcı, İbrahim Edhem Talas, Ali Akdağ, Re'fet Barutçu, Halil Çalışkan, Mehmed Çalışkan, Osman Çalışkan, Hasan Çalışkan, Mustafa Acet, Hıfzı Bayram, Burhan Çakın, Ziver Gündüzalp, Mehmed Feyzi Pamukçu, Rıf'at Filizer, Selahaddin Çelebi, Ahmed Nazif, İbrahim Fakazlı ve Hüseyin Tabancalı'nın da; -kendilerinin elde edilen ve hulâsaları zikrolunan- gerek birbirleriyle ve gerekse Said Nursî'yle olan derece-i irtibat ve münasebetlerini, hareket ve faaliyetlerini gösteren mektubları ve duruşma sırasındaki müdafaalarında, kemal-i tefahürle, vâki-i açık ikrar ve itiraflarıyla: Kendilerine isnad olunun Risale-i Nur'u okumakla ve hatta bazılarına tavsiye etmekle ve Nurculuğu kabûl etmekle kalmayarak onları yazmak, teksir etmek, yaymak ve satmak ve Said ve risaleleri hakkında geniş propagandalarda bulunmak ve Said'in etrafı ile bu mevzudaki münasebet ve irtibatlarına vasıta olmak gibi mertebe-i sübûta vâsıl olan fiil ve hareketleriyle bu suçun icrasını kolaylaştırmak maksadıyla, Said Nursî'ye yardım ve müzaherette bulunmak suretiyle onun suçuna katılmış olduklarına, mahkememizce vicdan kanâatı tahassül etmiştir.
NETİCE : Sanıklardan Said Nursi ve Ahmed Feyzi Kul'un, dinî hissiyâtı âlet ederek halkı devlet aleyhine teşvik edici hareketlerde bulunmak suretiyle vâki hareketlerine mutabık Türk Ceza Kanununun 163. maddesinin birinci fıkrası mûcibince:
Bunlardan Said Nursî'nin damarlarında Kürdlük kanı kaynayan ve kafasında hâlâ Kürdlük fikir ve akideleri yaşayan bu sanığın, yirmi seneden beri (Eskişehir Mahkemesince mahkum olduktan sonra dahi) gittikçe artan bir cehd ile çalışarak, bilhassa Atatürk'ün kalblerde yerleşen sevgisini sarsmak için en ağır tecavüzünü yapmış ve O'nun cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğini dahi zehirlemeğe kalkışmış olması... takdir-i şiddet sebebi sayılmak suretiyle, iki sene ağır hapse konulmasına; altmışbeş yaşını bitirmiş bulunması sebebiyle cezasının altıda biri indirilerek, bir sene sekiz aya mahkum olmasına.... Diğer sanık Ahmed Feyzi Kul'un da; Said'e bağlılığı bir gülûvv derecesine varan ve Risale-i Nur'a olan şiddetli yardımından dolayı "Nur'un mânevi avukatı" ünvanına lan, Maidetü'l-Kur'an eseriyle ve mahkemede okuduğu şa'şaalı müdafaânâmesiyle, Said'in yerini tutmağa ve O'nun memleket ve millet için zararlı irticâi din mücâhedesini yürütmeğe Nurcular içinde en kuvvetli bir istidat ve namzed olduğu bedihi olan bu sanığın; Atatürk'ün doğum tarihi olan 1880 tarihini, "Son asrın tağut dalâletinin doğumu.." ve ölüm tarihi olan 1938 tarihini, "Eza-yı kâfirâneye senelerden beri sabreden ehl-i imâna, sabırlarınıın mükâfatı" diye işaret etmek suretiyle, bütün kâinatça bir dâhi olarak tanınan ve şanlı Türk tarihinde eşsiz bir kahraman olan, ebediyen yaşayacak olan Atatürk'ü tezlil ederek, onun temsil ettiği inkılâb hareketlerine en müdhiş darbeyi indirmek istemesi.. takdir-i şiddet sebebi sayılmak suretiyle, yakalandığı tarihten itibaren bir sene altı ay ağır hapse...
Sanık Said'in suçunu kolaylaştırmak için ona yardım ve müzaheret suretiyle suça katıldıkları -yukarıda izah olunduğu şekilde- sabit görülen diğer sanıklardan Husrev Altınbaş, Tahirî Mutlu, Ceylan çalışkan, Mustafa Osman, Sabri Halıcı, İbrahim Edhem Talas, Ali Akdağ, Re'fet Barutçu, Halil Çalışkan, Mehmed Çalışkan, Osman Çalışkan, Hasan Çalışkan, Mustafa Acet, Hıfzı Bayram, Burhan Çakın, Ziver Gündüzalp, Mehmed Feyzi Pamukçu, Rıf'at Filizer, Selahaddin Çelebi, Ahmed Nazif Çelebi, İbrahim Fakazlı ve Hüseyin Baykan'ın hareketlerine uygun düşen Türk Ceza Kanunun 65/3 fıkrası delaletiyle, 163/1 fıkrasıyla altışar ay ağır hapislerine...
Bunlardan Ceylan Çalışkan'ın ve Halil Çalışkan'ın, 18 yaşını doldurmadıklarından üçer ay ağır hapislerine; tutuk bulunanlardan cezalarını ikmal edenlerin tahliyelerine ve Said Nursî, İbrahim Fakazlı ve Ahmed Feyzi Kul'un mevkufiyetlerinin idâmesine; ceza alıpta serbest bulunan Ziver Gündüzalp, Hüseyin Tabancalı'nın bâkiye-i cezalarını çekmek üzere tevkiflerine ve Selahaddin ve Nazif Çelebi'nin tevkiflerine... Ve Türk Ceza Kanununun 173. maddesinin son fıkrası mucibince: Ceylan ve Halil Çalışkanlar hariç olmak üzere, ceza alan sanıkların mahkûmiyetlerine muadil olmak üzere emniyet-i umumiye nezareti altında bulundurulmalarına ve suç mahiyeti görülen fikirlerini yaymak istidadını gösteren sanıklardan Said Nursî'nin Çanakkale'de; Ahmed Feyzi Kul'un Erzincan'da; Husrev Altınbaş ile Tahiri Mutlu'nun Denizli'de; Mustafa Osman ve Mehmed Feyzi'nin Sinop'ta; Sabri Halıcı'nın Kayseri'de; İbrahim Edhem Talas, Ali Akdağ'ın Bursa'da; Re'fet Barutçu'nun Ankara'da; diğerlerinin de kendi memleketlerinde emniyet-i umumiye nezareti cezalarının çektirilmesine....
ve suç mevzuu olmayan risalelerin geri verilmesine ve teksir makinesinin müsaderesine ve diğer sanıkların beraetlerine temyizi kâbil bulunmak üzere müttefikan karar verildi.
NETİCE : Sanıklardan Said Nursi ve Ahmed Feyzi Kul'un, dinî hissiyâtı âlet ederek halkı devlet aleyhine teşvik edici hareketlerde bulunmak suretiyle vâki hareketlerine mutabık Türk Ceza Kanununun 163. maddesinin birinci fıkrası mûcibince:
Bunlardan Said Nursî'nin damarlarında Kürdlük kanı kaynayan ve kafasında hâlâ Kürdlük fikir ve akideleri yaşayan bu sanığın, yirmi seneden beri (Eskişehir Mahkemesince mahkum olduktan sonra dahi) gittikçe artan bir cehd ile çalışarak, bilhassa Atatürk'ün kalblerde yerleşen sevgisini sarsmak için en ağır tecavüzünü yapmış ve O'nun cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğini dahi zehirlemeğe kalkışmış olması... takdir-i şiddet sebebi sayılmak suretiyle, iki sene ağır hapse konulmasına; altmışbeş yaşını bitirmiş bulunması sebebiyle cezasının altıda biri indirilerek, bir sene sekiz aya mahkum olmasına.... Diğer sanık Ahmed Feyzi Kul'un da; Said'e bağlılığı bir gülûvv derecesine varan ve Risale-i Nur'a olan şiddetli yardımından dolayı "Nur'un mânevi avukatı" ünvanına lan, Maidetü'l-Kur'an eseriyle ve mahkemede okuduğu şa'şaalı müdafaânâmesiyle, Said'in yerini tutmağa ve O'nun memleket ve millet için zararlı irticâi din mücâhedesini yürütmeğe Nurcular içinde en kuvvetli bir istidat ve namzed olduğu bedihi olan bu sanığın; Atatürk'ün doğum tarihi olan 1880 tarihini, "Son asrın tağut dalâletinin doğumu.." ve ölüm tarihi olan 1938 tarihini, "Eza-yı kâfirâneye senelerden beri sabreden ehl-i imâna, sabırlarınıın mükâfatı" diye işaret etmek suretiyle, bütün kâinatça bir dâhi olarak tanınan ve şanlı Türk tarihinde eşsiz bir kahraman olan, ebediyen yaşayacak olan Atatürk'ü tezlil ederek, onun temsil ettiği inkılâb hareketlerine en müdhiş darbeyi indirmek istemesi.. takdir-i şiddet sebebi sayılmak suretiyle, yakalandığı tarihten itibaren bir sene altı ay ağır hapse...
Sanık Said'in suçunu kolaylaştırmak için ona yardım ve müzaheret suretiyle suça katıldıkları -yukarıda izah olunduğu şekilde- sabit görülen diğer sanıklardan Husrev Altınbaş, Tahirî Mutlu, Ceylan çalışkan, Mustafa Osman, Sabri Halıcı, İbrahim Edhem Talas, Ali Akdağ, Re'fet Barutçu, Halil Çalışkan, Mehmed Çalışkan, Osman Çalışkan, Hasan Çalışkan, Mustafa Acet, Hıfzı Bayram, Burhan Çakın, Ziver Gündüzalp, Mehmed Feyzi Pamukçu, Rıf'at Filizer, Selahaddin Çelebi, Ahmed Nazif Çelebi, İbrahim Fakazlı ve Hüseyin Baykan'ın hareketlerine uygun düşen Türk Ceza Kanunun 65/3 fıkrası delaletiyle, 163/1 fıkrasıyla altışar ay ağır hapislerine...
Bunlardan Ceylan Çalışkan'ın ve Halil Çalışkan'ın, 18 yaşını doldurmadıklarından üçer ay ağır hapislerine; tutuk bulunanlardan cezalarını ikmal edenlerin tahliyelerine ve Said Nursî, İbrahim Fakazlı ve Ahmed Feyzi Kul'un mevkufiyetlerinin idâmesine; ceza alıpta serbest bulunan Ziver Gündüzalp, Hüseyin Tabancalı'nın bâkiye-i cezalarını çekmek üzere tevkiflerine ve Selahaddin ve Nazif Çelebi'nin tevkiflerine... Ve Türk Ceza Kanununun 173. maddesinin son fıkrası mucibince: Ceylan ve Halil Çalışkanlar hariç olmak üzere, ceza alan sanıkların mahkûmiyetlerine muadil olmak üzere emniyet-i umumiye nezareti altında bulundurulmalarına ve suç mahiyeti görülen fikirlerini yaymak istidadını gösteren sanıklardan Said Nursî'nin Çanakkale'de; Ahmed Feyzi Kul'un Erzincan'da; Husrev Altınbaş ile Tahiri Mutlu'nun Denizli'de; Mustafa Osman ve Mehmed Feyzi'nin Sinop'ta; Sabri Halıcı'nın Kayseri'de; İbrahim Edhem Talas, Ali Akdağ'ın Bursa'da; Re'fet Barutçu'nun Ankara'da; diğerlerinin de kendi memleketlerinde emniyet-i umumiye nezareti cezalarının çektirilmesine....
ve suç mevzuu olmayan risalelerin geri verilmesine ve teksir makinesinin müsaderesine ve diğer sanıkların beraetlerine temyizi kâbil bulunmak üzere müttefikan karar verildi.
Ses Yok