Müdafalar | Müdafalar | 73
(1-190)

(İnebolulu Ahmed Nazif Çelebi'nin Müdafaasıdır.)
Muhterem Hey'et-i Hâkime!
İddia makamının hakkımda isnâdatı, evvel-ahir aleyhimde şiddet ve ehemmiyetini gerçi muhafaza etmekte ve müdde-i umûmilik, yüksek vazifesini hak ve adalet terazisiyle ölçmek şöyle dursun; sırf tek bir cepheden ve açık ve zahir olan adalet terazisinin bir kefesine bizi koymak suretiyle ölçmek, vazife-i asliyesi olan haklarımızı gözetmeyerek haksız ve delilsiz ve kanunlarda yeri olmayan en ufak sebepler ile büyük bir cürüm delili mahiyetini gösterip tecziyemi istemesi üzerine bu talebin yerinde olmadığını şöylece isbat ederim: 1: Otuzbeş-kırk sene evvel ilk mektep tahsili sıralarında herkes gibi bendeniz de, Bediüzzaman'ı gazetelerin uzun uzadıya sütunlarla, yazılarıyla sitayişkâr neşriyatlarından ismen ve gıyaben tanıdığımı ilk ve son ifadelerimde arz ettiğim halde bu ifademi makam-ı iddia, "kırk seneden beri tanıdığını itiraf etmiş." şeklinde hilaf-ı hakikat iddiada bulunması...
2:Risale-i Nur'dan dinî bir-iki eseri okumak, bir -iki ahbaba ve akrabasından birine kendi istekleriyle verilmesi İslâmiyetin şiarından iken ve hususiyle hiçbir suretle mahremiyeti dahi bulunmayan ve sırf dinî ve uhrevî olan ve kısm-ı külliyesi arabî ibareli ayet-i kerime ve salavat dularından ibaret bulunan ve bir kısmı Peygamber Aleyhissalatu Vesselam'ın mu'cizatlarından bahseden ve ne zamanımızla ve ne de dünyamızla hiç de alâkası bulunmayan birkaç dinî ve uhrevî eserin, arkasını dünyaya ve cephesini kabristana çevirmiş bir adamın elinde bulunmasıyla ne bir cem'iyyet ve ne de bir tarikat ve hatta bir teşvik mahiyetinde olamayacağı gibi bunlar yüksek bir ilim ve mütehassıs hey'et tarafından tedkik ve tahlil ettirilip böyle bir maksadın bulunmadığı ve masumiyetimiz tamamen ve resmen belirtildiği halde, makam-ı iddianın bunları hiç nazara almayıp ve artık kıymet-i kanuniyesi kalmamış olan eski ehl-i vukuf raporlarına göre ısrarla talepte bulunması...
3: "Risale-i Nur ve ondan ders alan biz şâkirdlerin değil dünya siyasetlerine belki, bütün dünyaya karşı da Risale-i Nur'u âlet edemeyiz." ilh. yazılı ve bize sorulmak istenilen menfur cürüm lekelerini ortadan kaldıran bir hakiki müdafaasına dair kaleme alınmış, Salahaddin Çelebi'nin şahsına ve dosyasına mahsus bir yazısını benim şahsıma aitmiş gibi hilaf olarak aleyhimde cürüm delili göstermesi...
4: İnebolu'nun yazlık umumi bir mesîresi olan ve İslam Tepesi eteklerinde ve belediye hududu dahilinde, âvâre mahallesi civarında, Ma'ruf Cami suyu menbaında, umum arasında bir tatil günü birkaç arkadaşımla tenezzühe gittiğimi, bir cürüm delili göstermek ve kanuna uydurmak kasdıyla "İslâm Dağı" şeklinde göstermesi acaba cem'iyyetçilik olur mu? Veyahud bir cürm sayılır mı? Tertemiz nasiyemize böyle çirkin isnâdâtla bir leke sürülmesi muvafık-ı adâlet midir?
Saniyen : Kendi dosyasına ait olmayan hakiki bir müdafaa şeklindeki bir yazı, cürm delili olabilir mi? Keza hür bir vatandaşın herhangi umumî bir mesîre mahallinde tatil günü tenezzühde bulunması ve o mahalde şarkı söylemek, eğlence yapmak, gazete okumak memnu' olmadığı gibi kitap ve mecmua okunması da elbette memnu' değildir ve olamaz. Farz-ı muhal okunmuş olsa dahi, madem bizden gizli bir teşekkül aranıyor. Böyle umumi bir mesîre mahallinde, yüzlerle halkın içinde iki-üç kişinin kitap okuması ve cem'iyet kurması gibi, hiçbir gizli topluluğun yeri olamaz ve imkânı da yoktur. Ve serâpa yalandan ibaret olan ve aleyhimde cürm delili aramakta ve suç göstermekte müsabakaları görülen İnebolu müdde-i umumisi ve zabıtasının ne derece şiddetle aleyhime hücum ettiklerini isbata kâfi gelecek olan ve ilişik bulunan İnebolu Hapishanesinde tekrar başımıza belalı işler çıkarmak istenirken tutulan zabıt varakasının da nazara alınmasını dilerim. Bu zabıt varakasının tutulmasını icab ettiren nokta:
Bizim buralara kadar uzun müddet süründürülmemize ve telafisi gayr-ı kâbil zararlar görmemize sebep olanların uydurdukları ve bazı alâkadarların tazyik edilerek "tevkif etmeyeceğiz vaadleriyle" aleyhimizde kasdî şahit gösterilmesi gibi; kanun adamlarının, kanunsuz hissiyatlarına kapılarak keyfi hareketlerini göstermekte ve nihayet bu yalanları yüksek mahkemenizin İnebolu'dan istinâbe suretiyle dinlenen şahitlerin ifadeleriyle sabit olmuştur ki; iddia makamı, bu açık hakkımızı da nazara almayarak eski teranesinde ısrar etmesi ve ilk tevkifimizle mahkemeye sevk edilmemize sebep gösterilen ve hakikattan çok uzak bulunan eski gayr-ı ilmî ehl-i vukuf raporlarını, yüksek mahkemenizin isabetli ve adâletli kararlarıyla Ankara'da müteşekkil yüksekk bir ilim ve mütehassıs ehl-i vukuf tarafından verilen ve hakikatı aydınlatan raporuyla bir kıymet-i kanuniyesi kalmayan eski raporlara ısrarlı istinadıyla, aleyhimde cürm delili göstermesi gibi hakikattan çok uzak ve sırf keyfi ve indî denecek kadar sarih ve gelişigüzel talep ve iddialarının varid ve yerinde olmadığından, iddia makamının aleyhimdeki evvel ve ahir kanunî olmayan ve delilsiz bulunan mevhum bütün iddialarının reddiyle Ankara hey'et-i ilmiyesi tarafından verilen ve yüksek mahkeme huzurunun okuyup, makam-ı iddianın da kabul edip itiraz edemediği son hak ve hakikatı bâriz bir şekilde aydınlatan ve masumiyetimi bütün vuzuhuyla isbat eden adâletli raporlarına göre incelenerek, masumiyet ve beraetine hükmedilmesine ve İnebolu Zabıtasınca üç kat'i zabıt varakasıyla tesbit edilen ve ekserisi matbu ve hiçbir suretle mahrem olmayan dinî kitaplarımla hususî defter ve evraklarımız ve maa-muhafaza bir adet yazı makinemin ve askerî selahiyetle üzerinde bulundurduğum bir adet maa-teferruatı ve muhafaza tabancamın iadesine ve kanunî bütün haklarımın iade ve muhafazasına hüküm ve karar verilmesini selahiyetli bu yüksek mahkemenizin temiz vicdanlı, âdil hakimlerinden diliyoruz.
Ahmed Nazif Çelebi
Ses Yok