Müdafalar | Müdafalar | 70
(1-190)
Kanaatime göre Risale-i Nur; Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinden tereşşuh etmiş; esrar-ı Kur'aniye temsillerle, mantıkî, edebî, felsefi cümlelerle yazılmış; her sınıf ve her tabaka halka, hak ve hakikatı bir güneş gibi gösterdiğinden dikkatlice okuyan herhangi bir şahsın, bilhassa benim gibi bir mübtedinin câzibesine kapılmamasına imkan bırakmıyor. Çünkü; Risale-i Nur ifsad değil, ıslah ediyor. Denizli Hapishanesi buna bir numûne, müdür ve gardiyanları birer şahiddirler ki; Lisan-ı hâllerimizi gören en azılı mahkumlar, en mûnis insanlara dönmüşlerdi. Bir-iki adamı ödürenler şimdi tahta kurusunu öldürmekten korkuyorlar, gördüm.
Bendeniz, hayat-ı içtimaiyemde dinime, milletime, devletime nafi' değişiklikler gördüğümden, bana hocalık eden bu eserlerin müellifine altı-yedi sene zarfında, duasını taleb eder ve teşekkürü hâvi birkaç mektub ve bayram tebriği ve bu eseri okuyan bir-iki arkadaşımdan da mecazî ve remzî kelimeleri hâvi, şahsî bir-iki mektup alınmış ve yazılmıştır ki, bunlara cevaben yazılan mektublar karşılaştırıldığı vakit, hüsn-ü niyet lie safiyâne yazılmış, sırf kuvvetli bir imânın mahsulleri olduğu görülür. İddia makamının bahsettiği "motor" da mecazî bir kelimedir. Nefsime aid büyük hatalarım olduğundan, zahiren tatlı, ma'nen acı hallerden muhafaza için hem çocukluk, hem askerlik, hem mekteb arkadaşım İbrahim'den, "Dualarınız bereketiyle motoru sektesiz işletelim" demiştim. Vücudum nerede? Aranılan motor nerede? Ma'mâfih : Muteber raporda da, mektupların tahlil ve tedkiki neticesi hüsn-ü niyetimi isbat etmiştir. Mütâlaa için bu eserden bir-iki arkadaşıma arzularıyla vermiş olsam bile, İslâmiyetin şeârinden olan, âyet ve hadisle sabit her müslümanın borcu olan bu gibi dîni eserleri isteyene vermekte mahzur değil; vermemeği günah, vermeği sevab bir hediyye-i İslâmiye biliyorum.
Arama zabtında gösterildği gibi, Ankara'da elim ile teslim ettiğim risale ve mektuplarda ne hükûmete ve ne devlete ve ne rejime ve ne de millete, aleyhde bir kelime dahi yoktur ve görmedim. Ve böyle bir eseri olduğunu da bilmiyorum. İsmini bile işitmediğim "Homa"da, tanımadığım birinde, bir müellifin bir eseri çıktı diye Ankara'da aynı müellifin diğer faydalı müellifâtını okuyan bir şahsı mes'ul etmek, elbette kanunî ve vicdanî olamaz. Teşkilat-ı Esasiye kanununun madde-i mahsusasında ve kanun-u medeninin esbab-ı mucibe lâhiyasında sarihdir ki: "Hükûmetin altı esasından biri de lâikliktir." "Hürriyet-i vicdan düstûruyla dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvacılara da ilişilmemektir." Türk Ceza Kanunun 175/176. maddelerinde, "şahsın dinine, ibadetine hakaret ve tecavüz eden tecziye edileceği" kaydına istinaden, dininde serbest olan her şahsın ibadetini de icrada serbest olması gibi, dinini de öğrenmesi bir hakk-ı sarihidir. Kitab, mecmua ve yevmî gazetelerde dinî ve ahlâki yazılar, fikir serbestiyyetine ve vicdan hürriyetine istinaden yazılıyor. Kütüphanelerde muhtelif dinlere ve rejimlere zıd eserler dahi serbest olarak okuyucuya veriliyor.
Risale-i Nur müellifinin maddi bir menfaat gözetmeksizin Allah Celle rızası için beşeriyete, bilhassa İslâm câmiasına armağan olacak dînî ve ahlâki eserlerini okumağa başlarken küfr-ü meşkuk içinde boğuluyordum. Can kurtaran gibi Risale-i Nur imdadıma yetişip; elhamdülillah hem dünyamı, hem âhiretimi idâm-ı ebediden kurtardım. Bu sebeble yüksek mahkemeniz huzurunda Üstadıma teşekkür etmeği bir borç bilirim.
Netice : Ben, ne dînî hissiyatı tahrik ve ne de milletin ve devletin emniyetini ihlal edecek bir harekette bulunmadığım gibi, kimseyi de teşvik etmedim. Ve kimse de beni teşvik etmedi. Tarikat ve cem'iyyet yoktur. Bu hususun beyne'l-milel tanınmış ve ayrı ayrı meziyet ve kıymetleri hâiz olan... milletin ve maarifin iftihar ettiği güzîde şahıslardan müteşekkil bir âlî hey'etin verdiği ilmî raporda, Risale-i Nur'un ilmî ve vâkıfâne ve faideli eserlerini tasdik ettiğimden... iddia makamı, hükûmeti ve adliyeyi meşgul eden, Risale-i Nur'un millete ve hükûmete zararı olmayıp, bilakis faideli olduğunu tebarüz ve kaza-yı tefsirlerle izah ile beraetimizi taleb etmesini ümid ederken, maalesef hiç nazara almayarak mevkufiyetimizin devamına sebeb olan mahallî, nâkıs, gayr-i ilmî ehl-i vukuf raporlarına istinaden verdiği ilk iddiânâmenin aynını, son iddiânâmesinde de ısrar ve tatbikle suç isnad etmesiyle inkisar-ı hayale uğradım. Nefsini ıslaha ve beşeriyete faideli olmağa çalışan, necib milletimizin temiz nasiyeli bir genci olduğumu izah ve isbat ettim. Mütehassıs ve selahiyetli ilim hey'etinin sarih kanaatı neticesinde elde edilen gayr-ı kabil redd-i delâil, nakıs raporları hükümsüz bırakmakta ve iddia makamının ileri sürdüğü indî ve hayalî tezi cerh ve nakz etmiştir. Bütün isnadları red ediyorum. Hususiyeti olan ilmî tefsir ve kanaatleri hâvi raporun kabul-u tatbikini hürmetle taleb ve hürriyet-i şahsiyemin ve me'muriyet hukukumun ve müsadere edilen hususi kitab ve mektub ve not defterimin iadesiyle beraber beraetimi âlî mahkemedeki adâletin tecellisinden beklerim.
Ankara Gümrük Muhafaza Kursunda iken tevkif edilen
Muhammed Salâhaddin Çelebî
Ses Yok