Müdafalar | Müdafalar | 68
(1-190)
DENİZLİ MAHKEMESİ TALEBE MÜDAFAALARI
(Husrev'in Denizli Ağır Ceza Mahkemesinde Söylediği İfadesidir.) 3 Şubat 1944 Efendim, Dinî eserlerini okuyup, yazmakla cidden istifade ettiğim Bediüzzaman Hazretleriyle uzun senelerden beri yakından alâkadarlığımı kesmiş değilim. Risale-i Nur nâmındaki eserlerinin hemen hemen hepsini de okumuş bulunuyorum. Barla'da, Isparta'da, Eskişehir Hapishanesinde kendisiyle beraber bulundum. Daha sonra da muhaberemi kesmedim. Kendim bu vatanın bir öz evladı ve bu Türk Milletinin bir ferdiyim. Dindarlık ve Müslümanlığın telkin ettiği faziletkârlığın hakikaten meftunuyum. İyi olmak ve iyilik edenleri sevmek ve iyi olanlarla arkadaşlık etmekle iftihar ederim. Daha bu gibi yüksek seciyeler arkasında koşan bir ferdim.
Oniki seneden daha evvel Hâlık'ımın lütfuyla Bediüzzaman Hazretlerine vâsıl olmuş ve eserlerini okumuşum. Müslümanlık dininin pek büyük kudsiyetine ve pek yüksek fazilet telkin ettiğine, o eserleri okumakla muttali' oldum.
Âsâr-ı Nur'un ve müellifinin bu milletin iki hayatlarının saadetlerine çalıştıklarına o kadar bâriz deliller gördüm ki, bu delâil karşısında hayran olmamak elden gelmiyor. İşte gerek Eskişehir Mahkemesi ve gerekse Isparta Mahkemesi Kur'an'ın hakiki ve çok yüksek bir tefsiri olan bu Risalelerin okunup, yazılmasını men' etmedikleri halde bugün biz ittiham altından kurtulamıyoruz. Altı ay Eskişehir Mahkemesinde, aylardan beri de Isparta ve Denizli Mahkemelerinde sırf imânî olan bu eserlerle alâkamızı bırakmadığımızdan tutuluyoruz. Bu yüksek mahkemenin huzurunda, zannedildiğim gibi suçlu olarak değil, belki bir şâhid sıfatıyla hem burada, hem Isparta'da kerratla vâki suallere pek açık lisan ile cevab vermişim.
Sebeb-i ittihamım olarak ileri sürülen; evimde aramada bulunan Risale-i Nur'un bazılarında bugünün görüşüne uygun gelmeyen bir-iki cümle ile bazılarında imzalarımın bulunması ve Üstadım Bediüzzaman'a yazdığım eski-yeni mektuplarımın ele geçmiş olmasıdır. Te'lifleri eski olan yüzkırk küsur risalenin hepsi de Eskişehir Mahkemesi safahatından geçmiş risalelerdir. O mahkeme, şimdi, huzurunuzda bulunan beş-altı arkadaşımla bana 163. maddeye istinaden kanaat-ı vicdaniye üzerine ihtimal ile ceza verirken yüz küsur arkadaşımızı beraet ettirmişti. Halbuki bugün ittiham edilmek istenildiğimiz isnadlar o günde de vardı. "Tarikatçısınız, cem'iyetçisiniz, halkı hükümet aleyhine teşvik ediyorsunuz." denilmişti. Yüzyirmi suçlu ve yüzyirmi risale meydanda iken neticede Eskişehir Mahkemesinin bizi mahkum etmek için kanaat-ı vicdaniyeye müracaat etmesine hayret etmemek mümkün mü? Üzücü ve yorucu pek çok mahrumiyetleri üzerinde yaşatan Birinci Harb-i Umumi, Milli Mücadele ve Eskişehir Vak'ası gibi elemli hâdiseler içinde tedavisine imkan bulamadığım bir hastalık son senelerde yedi sene beni evimde ikamete mecbur etti. İki sene evvel üçüncü defa olarak orduya alındım. Bu kudsî vazifeyi, ilâhî bir fariza bildiğimden hastalıklı halimle vatanın muhafazası ve bu milletin bekası için bir buçuk sene daha askerlik ederek üsteğmenliğe terfi ettirilip terhis edildim. Eskişehir Mahkemesinin bugüne kadar aradan dokuz sene geçtiği halde hakkımda şimdiki yapılan isnâdattan hiçbirisi kaydedilmemiş ve edilmiyor. Memleketimde komşularımdan, askerlikte iki tugay, üç alay, dört tabur dahilinde bölük kumandanlığı, takım subaylığı, irtibat subaylığı ve mutemedlik gibi muhtelif vazifelerin ifasında arkadaşlık ettiğim birçok subaylardan hiç birisi, hakkımda menfi düşünceli olduğuma dair hiçbir ihbaratta bulunmamış. İttiham edildiğim maksadlara uygun ve beklenen hedeflere vasıl olacak ortada hiçbir şey yok. İşte, bir buçuk senelik askerlik hayatım, yedi senelik Isparta'daki yaşayışım ve el'an murakabeniz altında geçen hapishane hayatım... tertemiz.
Evet, ben, yüksek mahkemenize arz ediyorum ki: Bizler hakikaten ehl-i garazın kurbanı, bîgünah kimseleriz. Hem, içimizde esaretin acısını tatmış olanlar var. Milltet ve hukümet mefhumunun ne demek olduğunu bilmiyor değiliz. Eski cezamıza yeni bir ceza daha ilave etmekle bizi daha çok ezmeyiniz. İşte Eskişehir Mahkemesinde söylediğim şu sözlerimi şimdi yüksek mahkemenizde de tekrar ediyorum: Bize, Üstadımız tarikat dersi vermiş değildir. Hem Üstadımız yalanı irtikab etmezler. Siyaseti çoktan terk ettiğini daha Isparta'da iken kerratla ağızlarından işittim. Hem de biz hiçbir cemaatin mensublarından değiliz. Ancak şu müslüman milletin dindar bir ferdiyiz.
Husrev
Ses Yok