Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 116
(1-445)
Amma maalesef sözü edilen bu hadîs kitaplarından hiçbirisi -İmam-ı Mâlik'in Muvatta' Kitabı hariçşimdi mevcud değillerdir. İsmi var, cismi yok, nevindendirler. Hem bu asırdan sonra gelen birçok ülemanın isim ve eserlerinden de söz edildiği halde, eserlerinden mevcud olanı hemen hemen hiçbirisi mevcud değildir. İmam-ı Buharî'nin ilk olarak hazırlamış olduğu "El Cami-ül Kebir" kitabı da bu nevidendir.
Hem bu vakte kadar, yani İmam-ı Buharî'nin "El-Cami-üs Sahih" eserini yazdığı zamana kadar yazılmış olan eserler, hadîslerin senedlerine bakılmadan, yani bilâhare hadîs âlimlerinin yaptığı gibi, hadîsi rivayet edenlerin hallerine göre, onun senedinin sağlam olup olmadığına bakılmaksızın, hadîs-i şerif diye rivayet edilen herşeyi zabt ve kaydetmek üzere cereyan etmiştir. Çünki bilâhare şüyu' bulan mevzu' hadîslerin karıştırılma tehlike ve korkusu pek yoktu. Amma sonra bu iş değişti, hadîslerin sahih ve sakimlerini birbirinden ayırmak mecburiyeti hâsıl oldu (*).
Hadîslerin en sahihlerini ayırıp, toplama işinde en evvel ortaya fikir atan Buharî'nin hocası İshak bin Raheveyh'dir. Bu zât bir gün talebelerine: "Keşke sizden birisi hadîs-i Resulullah'ın en sahih olanlarına münhasır olarak muhtasar bir kitap yazabilse!" diye fikrini, hem bu yoldaki ciddî arzusunu belirtti.
Bunun üzerine İmam-ı Buharî diyor: "Bu fikir benim kalbimde yer etti ve "El-Cami-üs Sahih" (**) kitabını hazırlamaya başladım." Sonra aynı şekilde İmam-ı Buharî'nin izinden giden ve sahih hadîsleri toplayan âlimler meydana çıktılar. Meselâ, İmam-ı Müslim, İbn-i Hibban, İbn-i Huzeyme ve İbn-i Cârud gibi zâtlar...
Burada çok mühim bir nokta vardır ki, bazı insanlar nazara almak istemezler. Nokta şudur:
İmam-ı Buharî olsun, Müslim olsun, umum ehl-i sahih âlimler, sahih hadîsleri topladıklarında hiçbir zaman dava etmemiş ve dememişler ki: "Sadece sahih hadîsler bizim kaydettiklerimizden ibarettir. Geri kalanların içerisinde hiç sahih hadîs yoktur." Evet, bunun bu zâtlar dememişler ve demeleri de mümkün değildir. Çünki evvelâ hadîsin tamamının tamamının ihatası mümkün değildir.. ve hiçbir muhaddis de bu ihatayı dava etmemiştir. Nitekim adları geçen zâtlardan sonra, daha birçok sahih hadîsler bulup toplayan âlimler meydana çıkmıştır.
Bunlardan bazıları; Ziya-ül Makdisî, Hâkim-i Nisaborî, Darekutnî gibi büyük hadîs âlimleri, Buharî ve Müslim'in şartları çerçevesinde birçok sahih hadîsler bulup kaydettiklerini dava etmişlerdir. Zaten Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî ve İbn-i Mace gibi büyük hadîs imamları makbul olan Kütüb-ü Sitte'yi bu gayede tamamlamışlardır.

Uydurma hadîslerin şaiyası
Hadîs âlimleri, mevzu' hadîslerin şayiası ve bilfiil bazı münafık zındıkların bu işe münafıkane ve sinsi şekilde teşşebbüskârane hareketleri duyulması üzerine, pürheyecan ve dikkat kesildiler. Hadîslerin -tabiri caiz ise- ayarlarını ölçen hassas mizanlar ve mevzu' olanlarını içlerinden çıkarıp tarh eden keskin silâhlar, hem onları muhafaza altına alan muhkem sûrlar mesabesinde olan Hadîs usûlü ve kaidelerini koydular. Tek-tek bütün hadîsleri mezkûr kaidenin mizanlarıyla tartmaya koyuldular. Hadîs usûlü ve ilmi ve ıstılahları noktasından bu merhale ve emsalsiz bir hareket ve faaliyet içine girdiler. Bir hadîsin sahih olabilmesi için, onu rivayet ve nakil edenlerin dürüstlük, zabıt ve muhafaza etmek kaidesi gibi uygulamaları, her râvi hakkında tatbik edilmesi ve hadîsin hiçbir zaman yalancılardan, fâsıklardan, bid'at ve heva-i nefis sahibi kimselerden alınmaması, hem hadîsin rivayet senedine giren baştan sona kadar mutlaka zincirleme tarzında birbirinden bizzat duymuş olmaları şartı gibi keskin kaidelerin süzgecinden geçirilmiş olması lâzımdır diye kat'î hüküm ve karara vardılar.
Bu hususu az ilerde "Bölüm-6"da genişçe ele alacağımızdan burada bu işaretle iktifa ettik.
______________________________
(*) El-Menhel-ül Latif sh: 22, 25
(**) Kur'an'dan sonra en sahih ve mübarek olan bu eser, şimdi elimizdeki mübarek Sahih-i Buharî Kitabıdır.
Ses Yok