Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 117
(1-445)
BÖLÜM - 4
Hadîslerin sayı bakımından ihata edilemeyecek kadar çokluğu mes'elesi...
Evvelâ, bu mevzu' hakkında büyük muhaddis ve muazzam Hâfız ve bir milyon hadisleri hıfzına alan İmam-ı Ahmed bin Hanbel (R.A.) dâhil hiçbir hadîs Hâfızı ve İmamı diyememiş ki: "Resulullah'ın hadîslerinin tamamı şu kadardır ve bunların şu kadarı sahih, şu kadarı da zaiftir. Benim toplayıp kaydettiğim hadîslerin dışında sahih hadîs yoktur..."
Evet, aslâ ve kat'â bu iddiyaı hiçbir muhaddis yapmamış ve yapamamıştır. O halde, gayet rahatlıkla diyebiliriz ki, hadîslerin sayı bakımından kesreti ihatasızdır. Hem öyle de olmak lâzımdır. Çünki Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) sadece Risalete müşerref olmasından vefatına kadarki yirmi üç senelik mübarek ömründe söylediği sözler, yaptığı hareketler ve gösterdiği tavırları, hiçbirisi kaçırılmadan zabtedilmişse ki bunlar İslâm dininin her mes'elesinin kaynağı ve esası olduğundan elbette edilmiştir- o durumda, bu hadîsler ihata edilemiyecek kadar çok olması lâzımdır. Bir de buna Sahabelerin reyleri, fetvaları ve
içtihatları da, bir kavle göre hadîs ve sünnetten sayıldığı mes'elesi (*) inzimam ederse, elbette o kesret, daha da büyümesi ve ihata duvarını aşmış olması lâzımdır.
Hadîsin bu ihatasız kesreti, Tabiîn asrında daha da çok hükümrandı. Ancak birkaç zındık münafığın veya kafasız ahmak, saf bazı kimselerin hadîs diye orada burada konuşmaları vuku' bulunca, Bölüm-5'de arzettiğimiz vecihle, uydurma sözlerin, Resulullah'ın hadîslerine karışır korkusu ve endişesiyle; duyulan herbir hadîsin çok hassas olan kaide ve usûller süzgecinden geçirilerek süzülmesi neticesinde, birçok hadîslerin bu noktadan heder olduğu da muhakkaktır.
Öyle ya, birisi sorsa ki; "Bir İmam-ı Ahmed'in hıfzına almış olduğu bir milyon hadîs ve Buharî'nin ezberine aldığı beşyüz bin hadîs (**) nerededir? Halbuki şimdi mevcud hadîs kitaplarında, sahih ve zaifleri beraber olarak mecmuu, İmam-ı Suyutî'nin tesbitine göre, ancak ikiyüz bin kadardır. O halde hani, nerede bir milyon hadîs? Veya hani beşyüz bin?"
İmam-ı Suyutî'nin mevcud hadîsler için ikiyüz bin olarak tahmin etmesi dahi, sair ülemaca kabul görmemiştir. Yani şimdi elde mevcud ve çoğu matbu' hadîs kitaplarındaki bütün hadîsleri dahi ihata etmek mümkün değildir demişlerdir.
Evet, üstteki sualin cevabını verecek yoktur sanırım. Öyle ise, mevzu' hadîsler korkusu ile, pekçok hadîsin heder olması kuvvetli ihtimal dahilinde olduğu gibi, İmam-ı Şa'ranî ve İbn-i Haldun'un tesbitlerine göre (***) Cengiz ve Hülâgû'nun Bağdad'ı istilâsında binlerce el yazma İslâm eserleri Dicle Nehri'ne atılması hâdisesinde, pekçok hadîs-i şeriflerin ziyaa uğramış olması ihtimali de düşünülebilir. Ayrıca "Üçüncü Bölüm"de kaydettiğimiz gibi, birinci asırda birçok ülemanın hadîs toplayan eserleri olduğu söylendiği halde, bugün bu eserlerin ismi var, cismi yok olan meçhullük kaziyesi dahi bu hususa işaret eder gibidir.
İşte hadîs-i şeriflerin şu ihata edilemeyecek kadar çokluğu, elbette onu rivayet eden insanların da o nisbette çokluğunu ifade eyler ve bu pek çok olan hadîs-i şeriflerin tek-tek tesbitleri, yani cerh ve ta'dil süzgecinden geçirilmesi ve dolayısıyla senedlerinde yer alan bütün râvi insanların durumlarının tahlili, elbette daha da çok ihatasızlık arzeden bir durum alır. Nitekim elde mevcud hadîslerin cerh ve ta'dil işinde bu ihatasızlığın neticesi olarak, muhaddislerin ihtilâfları had safhadadır.
"Temhid" bölümünde de arzettiğimiz gibi, bir hadîs-i şerifin senedine ilişen ve hattâ onu mevzulukla ittiham edecek kadar ileri giden birkaçı varsa, onun karşısında aynı hadîsin sıhhat ve makbullüğü bir çok muhaddislerce iddia edilmiş, hattâ isbat da edilmiş. Bu hal dahi gösteriyor ki; hadîslerin sayı bakımından muazzam çokluğu olduğu ve ihatası mümkün olmadığı gibi, senetlerinin silsilesindeki râvi insanların hal ve durumlarını kemaliye ihata dahi mümkün olamamıştır
_____________________________
(*) El-Musannef - San'anî 11/258
(**) El-Feth-ül Kebir 1/7
(***) Levakıh-ul Envar-il Kudsiyye - Şa'ranî sh: 347; Mukaddimet-ül İbn-i Haldûn sh: 388
Ses Yok