Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 120
(1-445)
İkinci Örnek: Yine aynı kitabın aynı sahifesinde, Resul-i Ekrem'in
(A.S.M.) bir mu'cizesiyle; güneş batmışken, yeniden geri çıkması hâdisesini de inkâr ve tekzib ediyor. Bu münasebetsiz adam, böyle cesurâne hadîsleri inkâr edebilir, amma beraberinde kör akılcılığını ve bid'atkâr bazı mesleklere olan taassubunu ve yersiz saldırganlığını izhar etmiş oluyor. Zira bu hâdise hakkında
vürûd etmiş olan hadîs-i şerifi bir kere bu adam kaydederken hatalı şekilde aktarıyor, diyor ki: "Peygamber'in (A.S.M.) ikindi namazını kılmadığı birgün, batmış olan güneşin onun namazını yetiştirmesi için geri dönerek yetişmesi..."
Hâyır, hâdise kaynak kitaplarda zabtedildiği şekilde, bu adamın yazdığı şekilde değil, şöyledir: Hendek Harbi'nde Resul-i Ekrem (A.S.M.) ikindi namazını kılmışken, yorgunluğundan başını Hazret-i Ali'nin dizine koymuş, uyuya kalmış. Hazret-i Ali (R.A.) ikindi namazını kılmamış imiş. Bu arada güneş batmış. Resul-i Ekrem (A.S.M.) da uyanmış. Hazret-i Ali'nin ikindi namazını kılmadığını öğrenmiş. Dua etmiş, güneş geri dönmüş ve İmam-ı Ali (R.A.) bu mu'cizeye binaen ikindi namazını eda etmiş.
Evet, hâdise bütün hadîs kitaplarında böyledir. Tahmin ediyorum, bu adam aslında böyle bir mu'cizeyi akılcılığına sığıştıramadığından böylesi bir taassubla hadîse ilişmiş. Yani kafasına göre, belki de der ki: "Nasıl olur da, dünya garbdan şarka olan devrini, şarktan garba çevirsin de bu iş böyle olsun?" Evet, bu adam, bunu böyle düşünür de, Resul-i Ekrem (A.S.M.) mübarek parmaklarından suyun fışkırmasını ve bir ordunun o sudan içip kanmasını düşünmez. Gökteki Ay'ı, parmak işaretiyle ikiye bölünmesini tefekkür etmez. Her ne ise...
Şimdi, mezkûr hâdise ve hadîsin bazı me'hazlerini veriyoruz: Müşkil-ül Âsâr - İmam-ı Tahavî; Ey-Şifa - Kadı İyaz; El-Hasais-ül Kübra - Suyutî; İs'âf-ür Ragibîn, şerh-üş Şifa - Aliyy-ül Karî; Mecma-uz Zevaid; El-Mevahib-ül Ledünniye - İmam-ı Kastalanî; Kenz-ül Ummal; Cem'-ül Fevaid; Keşf-ül Hafâ - Aclunî; El-Havî Lil-Fettavî - Suyutî; El-Husûn-ul Hamîdiye gibi hadîs kitapları...
Bu hadîsi rivayet eden Sahabe ve Sahabiyeler; Esma binti Âmis ve Ebu Hüreyyre'dir.
İsimlerini verdiğimiz kitabların cild ve sahife numaralarını görmek isteyenler, bu kitabın Hadîsler Cetvelinin 57. bölümüne bakabilirler.
Üçüncü Örnek: Aynı kitap başka bir yerinde, meâl ve mânasındaki hadîsleri de inkâr ediyor. Biz de buna karşı bazı me'hazler vererek, mes'elenin detayına inmek istemiyoruz.
Miftah-u Künûz-is Sünne sh: 449; Müsned-i Ahmed 4/66, 5/59 ve 379; El-Feth-ül Kebir 2/33, 334; Ed-Dürer-ül Müntesire Fil-Ehadîs-il Müştehire - Suyutî sh: 126, İbn-i Hibban, İmam-ı Hâkim'den naklen; Kenz-ül Ummal 2/409;
Tirmizî hadîs no: 3609; Mu'cem-üt Taberanî El-Kebir hadîs no: 12571 ve 12646; El-Şerîa - Acürrî sh: 416 ve hâkeza...
Şimdi insaflı okuyucuların vicdanlarına soralım, bütün bu dâhî hadîs İmamları mı doğruyu ve hakkı söyler? Yoksa bu adamın ve istinad ettiği ekolün görüşleri mi doğruyu, hakkı söyleyebilir?
Mezkûr kitapta daha bir sürü hezeyanlar var. Hem de toptan ceffel-kalem olarak; "Şu şu mevzulara dair hadîsler umumen uydurmadır!" diyebilecek kadar ileri gitmiş. Hattâ öyle ki İmam-ı Şafiî başta olmak üzere birçok büyük allâme ve dâhî hadîs İmamlarının tesbit ettikleri ve bu hadîslerin asılları Kur'anın âyetlerinde sabit olduğu; imanın ziyade ve noksan olması keyfiyeti hakkında gelen hadîslere toptan "Uydurmadır!" diyor. Tabii bu husustaki hadîsler bu şahsın iddiasına göre uydurma olursa, o zaman bu mes'eleye bakan ve işaret eden âyetler dahi öyle olur(!).
Ses Yok