Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 198
(1-445)
63- «Yanlış anlama... Tevekkül, esbabı bütün bütün reddetmek değildir. Belki esbabı, dest-i Kudretin perdesini bilip, riayet ederek; esbaba teşebbüs ise, bir dua-i fiilî telâkki ederek...»
Risalede yeri: Sözler sh: 314, 315 (Yirmiüçüncü Söz'ün Birinci Mebhası Üçüncü Nokta) ve Nur'un bu mânaya dair sair hükümleri...
Me'hazler: Şuab-ül İman - Beyhakî 3/414-415; Müstedrek-ül Hâkim 3/623; Mevarid-üz Zam'an - İbn-i Hibban sh: 633 hadîs no: 2549; Mecma-üz Zevaid 10/291
Zabıt şekli: Sahabe-i kiramdan Ömer bin Ümeyye, Resul-i Ekrem'e (A.S.M.) sormuş: Yani: "Binek hayvanımı bağlamayıp serbest bırakıp ta öyle mi tevekkül edeyim?" Resul-i Ekrem (A.S.M.) ferman buyurmuş: Yani: "Onu evvelâ bağla, agelle, sonra tevekkül et!."
64- «Bir vâkıa-i hayaliyede şöyle bir temsilde gördüm ki: Ben büyük bir şehre giriyorum. Baktım ki, o şehirde büyük saraylar var. Bazı sarayların kapısına bakıyorum, gayet şenlik parlak bir tiyatro gibi nazar-ı dikkati celbeder, herkesi eğlendirir bir câzibedarlık vardı...... Sonra geçtim, bir büyük saraya daha rast
geldim, gördüm ki; kapıda uzanmış vefadar bir it ve kaba, sert, sâkin bir kapıcı ve sönük bir vaziyet vardı.»
Risalede yeri: Sözler sh: 322 (Yirmiüçüncü Söz'ün İkinci Mebhası). Aynı bu mevzu Risale-i Nur'un Arabî Mesnevîsi gibi bir kaç yerde daha vardır. Fakat az değişik lafızlarladır.
Me'hazler: El-Feth-ül Kebir 3/131, Beyhakî'nin Şuab-ül İman eserinden nakil; Feyz-ül Kadir 5/514 hadîs no: 8154 (Menavî, hadîsi sahih görmüştür.)
Zabıt şekli:
Meâli: "Mü'minin misali, zâhirinde harabe bir ev gibidir. İçine girdiğin zaman, onu düzenli, müzeyyen bulursun. Fâcirin misali ise, zâhiren câzibedar ve şa'şaalı bir kabir gibi olup, görenlerin taaccübünü celbeder. Amma onun iç tarafı, kokuşmuş maddelerle doludur."
Aynı bu mevzuda, Şuab-ül İman - Beyhakî 10/407'de: "Fâcir kimselerin iki sınıf olduğu; bir sınıfı kâfir, diğeri kâfir olmayan fâcirlerdir." diye yazmış.
65- «Kamer kendi zâtında kesafetli zulümatlıdır. Ne ziyası var, ne hayatı... Senin sa'yin beyhude, ilmin faidesiz gitti. Sen ye'sin zulümatından ve kimsesizliğin vahşetinden ve ervah-ı habîsenin iz'acatından ve o vahşetin dehşetinden kurtulamazsın...»
Risalede yeri: Sözler sh: 339 (Yirmidördüncü Söz'ün İkinci Dalı); Elyazma Nur-un Min Envâr-il Kur'an sh: 27; Tercüme Mesnevî (Abdülkadir) sh: 576
Me'hazlar: Tuhfet-ul Ahvezî 5/452; Müstedrek-ül Hâkim 2/540-541; Müşkil-ül Âsâr 2/309; Müsned-i Ahmed 6/16, 206 ve 237; Masabih-üs Sünne - Begavî 2/215; Ed-Dürer-ül Müntesire - Suyutî sh: 192; Amel-ül Yevmi ve-l Leyle - İbn-üs Seniyy hadîs no: 648; Tirmizî hadîs no: 3363
Zabıt şekli:
Ve İmam-ı Tahavî'nin Müşkil-ül Âsâr eserinden bu mânadaki hadîslerin mâna ve hikmetlerini izah etmelerine bakalabilirsiniz.
Meâli: Hazret-i Âişe (R.A.) dedi: Resulullah (A.S.M.) buyurmuşlardır ki: "Ey Âişe! Şu kamer var ya, onun şerrinden Allah'a sığın! Bilir misin bu nedir? Bu "El-Gasık iza vekab"dir."
66- Risalede yeri: Sözler sh. 342 (Yirmidördüncü Söz'ün İkinci Dalı); Elyazma
Nur'un Min Envâr-il Kur'an Risalesi sh: 13; Tercüme Mesnevî (Abdülkadir) sh: 566
Me'hazler: Sahih-i Buharî 2/211, 5/15; Feth-ül Bârî Buharî Şerhi 7/42; Sahih-i Müslim 4/1864; Tirmizî 4/370; Sahih-i İbn-i Hibban 9/21; Müstedrek-ül Hâkim 3/86; Cem'-ül Fevaid 2/504; Müşkil-ül Âsâr - Tahavî 2/256; Müsned-ül Firdevs 3/278; El-Feth-ül Kebir 2/120; Müsned-ül Humeydî 1/123, hadîs no: 253; Delail-ün Nübüvve - Beyhakî 6/369; Türkçe Tercüme Buharî 9/432, hadîs no: 1496; El-Heyet-üs Seniyye - Nur'u Osmaniye Kütübhanesi 954/1290, sh: 8; Tarih-ül Hulefa - Suyutî sh: 117, 118 ve 119; Hüccetullah Âle-l Âlemîn - Nebhanî sh: 343; Mişkât-ül Masabih hadîs no: 6026; Râmuz-ül Ehadîs sh: 286 ve 320
Zabıt şekli: Buharî'nin hadîsi: Meâli: "Sizden evvelki ümmetlerde bazı insanlar vardı ki, muhaddes idiler. Yani ilhama mazhar kimseler idiler. Eğer bunlar gibi içinizde birisi varsa, o da Ömer'dir. Yani ilhama mazhar eski ümmetlerdeki insanlar gibidir."
67- Resul-i Ekrem (A.S.M.) halk arasında istimal edilen teşbih ve temsilleri kullandığı...
Risalede yeri: Sözler sh: 342; Şuâlar sh: 579; Âsâr-ı Bediiye sh: 189
Risale-i Nur'da geçtiği metniyle: «Beyn-en nas iştihar bulmuş bazı hikâyeler bulunuyor ki, durûb-u emsal hükmüne geçer. İşte o neviden beyn-en nâs tearüf etmiş bazı kıssa ve hikâyatı, Resul-i Ekrem (A.S.M.) bir maksad-ı irşadî için temsil ve hikâye nev'inden zikredivermiş.»
Birçok misallerde Cem'-ül Fevaid 1/306 ve El-Feth-ür Rabbanî Şerh-i Müsned-i Ahmed 9/205'de emsal ve hikâyeler tarzındaki hadîsler bölümü; keza El-Feth-ül Kebir 1/42 Tavîl-ün Necad, Rafi-ül İmad gibi hadîslere bakılabilir.
Risalede yeri: Sözler sh: 314, 315 (Yirmiüçüncü Söz'ün Birinci Mebhası Üçüncü Nokta) ve Nur'un bu mânaya dair sair hükümleri...
Me'hazler: Şuab-ül İman - Beyhakî 3/414-415; Müstedrek-ül Hâkim 3/623; Mevarid-üz Zam'an - İbn-i Hibban sh: 633 hadîs no: 2549; Mecma-üz Zevaid 10/291
Zabıt şekli: Sahabe-i kiramdan Ömer bin Ümeyye, Resul-i Ekrem'e (A.S.M.) sormuş: Yani: "Binek hayvanımı bağlamayıp serbest bırakıp ta öyle mi tevekkül edeyim?" Resul-i Ekrem (A.S.M.) ferman buyurmuş: Yani: "Onu evvelâ bağla, agelle, sonra tevekkül et!."
64- «Bir vâkıa-i hayaliyede şöyle bir temsilde gördüm ki: Ben büyük bir şehre giriyorum. Baktım ki, o şehirde büyük saraylar var. Bazı sarayların kapısına bakıyorum, gayet şenlik parlak bir tiyatro gibi nazar-ı dikkati celbeder, herkesi eğlendirir bir câzibedarlık vardı...... Sonra geçtim, bir büyük saraya daha rast
geldim, gördüm ki; kapıda uzanmış vefadar bir it ve kaba, sert, sâkin bir kapıcı ve sönük bir vaziyet vardı.»
Risalede yeri: Sözler sh: 322 (Yirmiüçüncü Söz'ün İkinci Mebhası). Aynı bu mevzu Risale-i Nur'un Arabî Mesnevîsi gibi bir kaç yerde daha vardır. Fakat az değişik lafızlarladır.
Me'hazler: El-Feth-ül Kebir 3/131, Beyhakî'nin Şuab-ül İman eserinden nakil; Feyz-ül Kadir 5/514 hadîs no: 8154 (Menavî, hadîsi sahih görmüştür.)
Zabıt şekli:
Meâli: "Mü'minin misali, zâhirinde harabe bir ev gibidir. İçine girdiğin zaman, onu düzenli, müzeyyen bulursun. Fâcirin misali ise, zâhiren câzibedar ve şa'şaalı bir kabir gibi olup, görenlerin taaccübünü celbeder. Amma onun iç tarafı, kokuşmuş maddelerle doludur."
Aynı bu mevzuda, Şuab-ül İman - Beyhakî 10/407'de: "Fâcir kimselerin iki sınıf olduğu; bir sınıfı kâfir, diğeri kâfir olmayan fâcirlerdir." diye yazmış.
65- «Kamer kendi zâtında kesafetli zulümatlıdır. Ne ziyası var, ne hayatı... Senin sa'yin beyhude, ilmin faidesiz gitti. Sen ye'sin zulümatından ve kimsesizliğin vahşetinden ve ervah-ı habîsenin iz'acatından ve o vahşetin dehşetinden kurtulamazsın...»
Risalede yeri: Sözler sh: 339 (Yirmidördüncü Söz'ün İkinci Dalı); Elyazma Nur-un Min Envâr-il Kur'an sh: 27; Tercüme Mesnevî (Abdülkadir) sh: 576
Me'hazlar: Tuhfet-ul Ahvezî 5/452; Müstedrek-ül Hâkim 2/540-541; Müşkil-ül Âsâr 2/309; Müsned-i Ahmed 6/16, 206 ve 237; Masabih-üs Sünne - Begavî 2/215; Ed-Dürer-ül Müntesire - Suyutî sh: 192; Amel-ül Yevmi ve-l Leyle - İbn-üs Seniyy hadîs no: 648; Tirmizî hadîs no: 3363
Zabıt şekli:
Ve İmam-ı Tahavî'nin Müşkil-ül Âsâr eserinden bu mânadaki hadîslerin mâna ve hikmetlerini izah etmelerine bakalabilirsiniz.
Meâli: Hazret-i Âişe (R.A.) dedi: Resulullah (A.S.M.) buyurmuşlardır ki: "Ey Âişe! Şu kamer var ya, onun şerrinden Allah'a sığın! Bilir misin bu nedir? Bu "El-Gasık iza vekab"dir."
66- Risalede yeri: Sözler sh. 342 (Yirmidördüncü Söz'ün İkinci Dalı); Elyazma
Nur'un Min Envâr-il Kur'an Risalesi sh: 13; Tercüme Mesnevî (Abdülkadir) sh: 566
Me'hazler: Sahih-i Buharî 2/211, 5/15; Feth-ül Bârî Buharî Şerhi 7/42; Sahih-i Müslim 4/1864; Tirmizî 4/370; Sahih-i İbn-i Hibban 9/21; Müstedrek-ül Hâkim 3/86; Cem'-ül Fevaid 2/504; Müşkil-ül Âsâr - Tahavî 2/256; Müsned-ül Firdevs 3/278; El-Feth-ül Kebir 2/120; Müsned-ül Humeydî 1/123, hadîs no: 253; Delail-ün Nübüvve - Beyhakî 6/369; Türkçe Tercüme Buharî 9/432, hadîs no: 1496; El-Heyet-üs Seniyye - Nur'u Osmaniye Kütübhanesi 954/1290, sh: 8; Tarih-ül Hulefa - Suyutî sh: 117, 118 ve 119; Hüccetullah Âle-l Âlemîn - Nebhanî sh: 343; Mişkât-ül Masabih hadîs no: 6026; Râmuz-ül Ehadîs sh: 286 ve 320
Zabıt şekli: Buharî'nin hadîsi: Meâli: "Sizden evvelki ümmetlerde bazı insanlar vardı ki, muhaddes idiler. Yani ilhama mazhar kimseler idiler. Eğer bunlar gibi içinizde birisi varsa, o da Ömer'dir. Yani ilhama mazhar eski ümmetlerdeki insanlar gibidir."
67- Resul-i Ekrem (A.S.M.) halk arasında istimal edilen teşbih ve temsilleri kullandığı...
Risalede yeri: Sözler sh: 342; Şuâlar sh: 579; Âsâr-ı Bediiye sh: 189
Risale-i Nur'da geçtiği metniyle: «Beyn-en nas iştihar bulmuş bazı hikâyeler bulunuyor ki, durûb-u emsal hükmüne geçer. İşte o neviden beyn-en nâs tearüf etmiş bazı kıssa ve hikâyatı, Resul-i Ekrem (A.S.M.) bir maksad-ı irşadî için temsil ve hikâye nev'inden zikredivermiş.»
Birçok misallerde Cem'-ül Fevaid 1/306 ve El-Feth-ür Rabbanî Şerh-i Müsned-i Ahmed 9/205'de emsal ve hikâyeler tarzındaki hadîsler bölümü; keza El-Feth-ül Kebir 1/42 Tavîl-ün Necad, Rafi-ül İmad gibi hadîslere bakılabilir.
Ses Yok