Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 219
(1-445)
167-Risalede yeri: Sözler sh: 725; Lem'alar sh: 85, 86; Nur'un İlk Kapısı sh: 160, 162; Âsâr-ı Bediiye sh: 82, 563, 565 ve daha sair Risalelerde varsa...
Me'hazler: (Not: Hadîslerde lafzıyla gelmiştir. Kur'an'da ise, bu sözün bir mânası olarak: şeklindedir. Âyetteki "Hakk"tan murad, Kur'an ve İslâm olduğuna göre, ondan ve hadîsten iktibasen ifadesiyle yazılması da elbette ki caizdir.
Nitekim, âyet ve hadîslerden iktibasın caiz olduğu, bu kitabın "Âyetler Bölümü Mukaddemesi"nde delilleriyle yazılmıştır.)
Me'hazler: Sahih-i Buharî Cenaiz 79; Es-Sünen-ül Kübra - Beyhakî 6/205; Cem'-ül Cevami' hadîs no: 10128; Ed-Dürer-ül Müntesire - Suyutî sh: 38, Darekutnî'den nakil; Feyz-ül Kadir 3/179; Müsned Halife bin Hayyat sh: 41; Müsned-ül Firdevs 1/116; Râmuz-ül Ehadîs sh: 193; Keşf-ül Hafâ - Aclunî 1/507, dört kaynaktan nakil yapılmış; İrva-ül Galil 5/106 (kitabın müellifi hadîs için hasendir demiş.)
Zabıt şekli:
Meâli: Aiz bin Amr'den rivayet: "İslâm yükseltir ve yüksektir, onun üstünde hiçbir şey yükseklik dava edemez."
168- (Bu söz, bir hadîs olarak değil, fakat hakikatlı bir eser şeklinde İslâm üleması arasında tedavül edip gelmiştir.)
Risalede yeri: Sözler sh: 764; Mektubat sh: 331; Şuâlar sh: 165; El-Mesneviy-ül Arabî sh: 44; Emirdağ-II sh: 69, 70; Âsâr-ı Bediiye sh: 75 ve 264 ve daha Nur'un sair yerleri...
Me'hazler: İhya-u Ulûm-id Din 1/103; Fıkh-ul Ekber - İmam-ı Azam, Şerh-ü Aliyy-ül Karî sh: 18; Resail-i İbn-ül Arabî Kitab-ül Elif sh: 4; İthaf-us Sâde - Zebidî 2/127; Şuab-ül İman - Beyhakî 1/347; Şerh-i Tarikat-ı Muhammediye - Birgevî sh: 147; El-Keşkûl - M.Bahaeddin El-Âmilî 1/116 ve 264; Tefsir-i Ruh-ul Beyan - Burusevî 3/290
Bu söz bir hadîs-i şerifin metni olarak bulunamadı. Fakat bir hadîs-i kudsîden muktebes olduğu anlaşılmaktadır. Bazıları bu sözün, İmam-ı Ali(R.A.)'ın hikmet-feşan sözlerindendir demişler. Şuab-ül İman eserinde, bu sözün diğer parçası olan ile beraber, İsmail bin Ebu-l Kasım bin Ebu-l İtahiye'nin divanındandır diye yazılmış.
Tevhid hakikatını azamî şekilde ifade eden bu söze dair Üstad Bediüzzaman'dan gelen bir rivayet ve bir hâtıra şöyledir:
Bediüzzaman Hazretlerinin hâs talebe ve hizmetkârlarından Mustafa Sungur Ağabey birçok defa cemaatlarda anlattığı gibi, bana da şahsen bizzat şöyle anlatmıştır ki: Üstadımız bir gün dedi: "Ben sözünü düşündüm, bu bir hadîs midir? Baktım, hâyır, bir hadîs değil... Amma bu çok kudsî ve muaazzam hakikatli söz, nasıl olur da hadîs olmaz diyerek âdeta titredim. Sonra Cevşenül Kebir'deki fıkrası hatırıma geldi, baktım ki; mezkûr hakikatı daha küllî ve daha muazzam ifade ediyor gördüm. Allah'a şükrettim."
Bu büyük söz, İmam-ı Şafiî'nin de nazar-ı dikkatini çektiğini ve bir kitabında alıp kaydettiğini, Muhammed bin Yusuf Ed-Dakikî söylemiştir.
Üstad Bediüzzaman'dan yapılan rivayette görüldüğü üzere, hadîs ilmi mes'elesinde, onun pek büyük bir ihataya sahib olduğunu göstermektedir. Çünki rivayette; "Düşündüm baktım, hâyır bu bir hadîs değil" sözüyle Bediüzzaman'ın nazarında veyahud manevî mazhariyetinde bütün hadîslerin meşhud olduğunu göstermektedir desek, mübâlağa etmiş olmayız.
MEKTUBAT'IN ZÂİD OLAN HADÎSLERİ
169- «Hazret-i Hızır hayattadır. Fakat meratib-i hayat beştir, o ikinci mertebededir.. ve ehl-i şuhud ve keşf, tevatür derecesinde Hızır (A.S.) ile maceraları...»
Risalede yeri: Mektubat sh: 5
Me'hazler vermeden önce bir izah:
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Mektubat eserinde, Hızır (A.S.)'ın hayatıyla ilgili bazı muhaddis ve âlimlerin, umum ve cumhur-u ülemaya nisbeten çok hafif ve ufak ihtilâflarının varlığını bilmesi ve işaret etmesiyle birlikte, yağdan kıl çeker gibi ihtilâflı tarafı hiç tahlile girişmeden mes'elenin en sıhhatli ve cumhur-u ülemanın ittifaklı bulunduğu tarafı zikreder. İlmî ve aklî delilleri de arkasına destek yaparak; Hızır (A.S.)'ın hayatta olduğuna kat'î hükmeyler. Onun bu izah ve ilmî görüşü ise, sadece tarih ve hadîs ilmi ve ülemasının görüşü noktasındandır. Yoksa, Bediüzzaman Hazretleri dahi, bir çok büyük evliyalar gibi Hıızır (A.S.) ile çok defalar görüşmüş olduğuna kat'î kanaatımız vardır. Bunun bazı rivayetlerle emareleri de mevcuddur.
Biz burada mevzudaki bazı âlimlerin ihtilâflarının menşeini, yani; "Hayatta değildir" diyenlerin mesnedlerini ve bunlara karşı verilmiş cevabları çık kısaca kaydetmek istiyoruz. Zira mevzu'un durumu öyle icab ettiriyor: Başta İmam-ı Buharî olmaz üzere bazı muhaddisler, Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) (Sahih-i Buharî 1/148 ve 156; keza Sahih-i Müslim 4/1065, 1967)
Kısaca Türkçesi: "Bu geceden yüz sene sonra, bugün yeryüzünde yaşayan insanlardan hiçbiri kalmayacak" diye olan ferman-ı Nebevîyi kendilerine delil getirerek; Hızır (A.S.) da, o asır içinde vefat etmiş olacağı kanaatını ileri sürmüşlerdir.
İbn-ül Cevzî gibi bazı zâtlar da, Kur'anın ... Meâl-i Şerifi: "Senden önce hiç bir beşere dünyada daimîlik ve beka vermedik" âyetiyle; Resulullah'tan (A.S.M.) önce Hızır (A.S.)'ın vefat etmiş olacağına hükmetmişlerdir.
Me'hazler: (Not: Hadîslerde lafzıyla gelmiştir. Kur'an'da ise, bu sözün bir mânası olarak: şeklindedir. Âyetteki "Hakk"tan murad, Kur'an ve İslâm olduğuna göre, ondan ve hadîsten iktibasen ifadesiyle yazılması da elbette ki caizdir.
Nitekim, âyet ve hadîslerden iktibasın caiz olduğu, bu kitabın "Âyetler Bölümü Mukaddemesi"nde delilleriyle yazılmıştır.)
Me'hazler: Sahih-i Buharî Cenaiz 79; Es-Sünen-ül Kübra - Beyhakî 6/205; Cem'-ül Cevami' hadîs no: 10128; Ed-Dürer-ül Müntesire - Suyutî sh: 38, Darekutnî'den nakil; Feyz-ül Kadir 3/179; Müsned Halife bin Hayyat sh: 41; Müsned-ül Firdevs 1/116; Râmuz-ül Ehadîs sh: 193; Keşf-ül Hafâ - Aclunî 1/507, dört kaynaktan nakil yapılmış; İrva-ül Galil 5/106 (kitabın müellifi hadîs için hasendir demiş.)
Zabıt şekli:
Meâli: Aiz bin Amr'den rivayet: "İslâm yükseltir ve yüksektir, onun üstünde hiçbir şey yükseklik dava edemez."
168- (Bu söz, bir hadîs olarak değil, fakat hakikatlı bir eser şeklinde İslâm üleması arasında tedavül edip gelmiştir.)
Risalede yeri: Sözler sh: 764; Mektubat sh: 331; Şuâlar sh: 165; El-Mesneviy-ül Arabî sh: 44; Emirdağ-II sh: 69, 70; Âsâr-ı Bediiye sh: 75 ve 264 ve daha Nur'un sair yerleri...
Me'hazler: İhya-u Ulûm-id Din 1/103; Fıkh-ul Ekber - İmam-ı Azam, Şerh-ü Aliyy-ül Karî sh: 18; Resail-i İbn-ül Arabî Kitab-ül Elif sh: 4; İthaf-us Sâde - Zebidî 2/127; Şuab-ül İman - Beyhakî 1/347; Şerh-i Tarikat-ı Muhammediye - Birgevî sh: 147; El-Keşkûl - M.Bahaeddin El-Âmilî 1/116 ve 264; Tefsir-i Ruh-ul Beyan - Burusevî 3/290
Bu söz bir hadîs-i şerifin metni olarak bulunamadı. Fakat bir hadîs-i kudsîden muktebes olduğu anlaşılmaktadır. Bazıları bu sözün, İmam-ı Ali(R.A.)'ın hikmet-feşan sözlerindendir demişler. Şuab-ül İman eserinde, bu sözün diğer parçası olan ile beraber, İsmail bin Ebu-l Kasım bin Ebu-l İtahiye'nin divanındandır diye yazılmış.
Tevhid hakikatını azamî şekilde ifade eden bu söze dair Üstad Bediüzzaman'dan gelen bir rivayet ve bir hâtıra şöyledir:
Bediüzzaman Hazretlerinin hâs talebe ve hizmetkârlarından Mustafa Sungur Ağabey birçok defa cemaatlarda anlattığı gibi, bana da şahsen bizzat şöyle anlatmıştır ki: Üstadımız bir gün dedi: "Ben sözünü düşündüm, bu bir hadîs midir? Baktım, hâyır, bir hadîs değil... Amma bu çok kudsî ve muaazzam hakikatli söz, nasıl olur da hadîs olmaz diyerek âdeta titredim. Sonra Cevşenül Kebir'deki fıkrası hatırıma geldi, baktım ki; mezkûr hakikatı daha küllî ve daha muazzam ifade ediyor gördüm. Allah'a şükrettim."
Bu büyük söz, İmam-ı Şafiî'nin de nazar-ı dikkatini çektiğini ve bir kitabında alıp kaydettiğini, Muhammed bin Yusuf Ed-Dakikî söylemiştir.
Üstad Bediüzzaman'dan yapılan rivayette görüldüğü üzere, hadîs ilmi mes'elesinde, onun pek büyük bir ihataya sahib olduğunu göstermektedir. Çünki rivayette; "Düşündüm baktım, hâyır bu bir hadîs değil" sözüyle Bediüzzaman'ın nazarında veyahud manevî mazhariyetinde bütün hadîslerin meşhud olduğunu göstermektedir desek, mübâlağa etmiş olmayız.
MEKTUBAT'IN ZÂİD OLAN HADÎSLERİ
169- «Hazret-i Hızır hayattadır. Fakat meratib-i hayat beştir, o ikinci mertebededir.. ve ehl-i şuhud ve keşf, tevatür derecesinde Hızır (A.S.) ile maceraları...»
Risalede yeri: Mektubat sh: 5
Me'hazler vermeden önce bir izah:
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Mektubat eserinde, Hızır (A.S.)'ın hayatıyla ilgili bazı muhaddis ve âlimlerin, umum ve cumhur-u ülemaya nisbeten çok hafif ve ufak ihtilâflarının varlığını bilmesi ve işaret etmesiyle birlikte, yağdan kıl çeker gibi ihtilâflı tarafı hiç tahlile girişmeden mes'elenin en sıhhatli ve cumhur-u ülemanın ittifaklı bulunduğu tarafı zikreder. İlmî ve aklî delilleri de arkasına destek yaparak; Hızır (A.S.)'ın hayatta olduğuna kat'î hükmeyler. Onun bu izah ve ilmî görüşü ise, sadece tarih ve hadîs ilmi ve ülemasının görüşü noktasındandır. Yoksa, Bediüzzaman Hazretleri dahi, bir çok büyük evliyalar gibi Hıızır (A.S.) ile çok defalar görüşmüş olduğuna kat'î kanaatımız vardır. Bunun bazı rivayetlerle emareleri de mevcuddur.
Biz burada mevzudaki bazı âlimlerin ihtilâflarının menşeini, yani; "Hayatta değildir" diyenlerin mesnedlerini ve bunlara karşı verilmiş cevabları çık kısaca kaydetmek istiyoruz. Zira mevzu'un durumu öyle icab ettiriyor: Başta İmam-ı Buharî olmaz üzere bazı muhaddisler, Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) (Sahih-i Buharî 1/148 ve 156; keza Sahih-i Müslim 4/1065, 1967)
Kısaca Türkçesi: "Bu geceden yüz sene sonra, bugün yeryüzünde yaşayan insanlardan hiçbiri kalmayacak" diye olan ferman-ı Nebevîyi kendilerine delil getirerek; Hızır (A.S.) da, o asır içinde vefat etmiş olacağı kanaatını ileri sürmüşlerdir.
İbn-ül Cevzî gibi bazı zâtlar da, Kur'anın ... Meâl-i Şerifi: "Senden önce hiç bir beşere dünyada daimîlik ve beka vermedik" âyetiyle; Resulullah'tan (A.S.M.) önce Hızır (A.S.)'ın vefat etmiş olacağına hükmetmişlerdir.
Ses Yok