Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 229
(1-445)
201- « » ve «Ervah-ı bakiye dahi, kıyametin hâdisatından derecelerine göre müteessir olacaklardır.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 58, 59
Me'hazler: Şerh-ü Cevheret-üt Tevhid - Bacurî sh: 353-354; Tefsir-i İbn-i Kesir 3/346; Ed-Dürr-ül Mensur - Suyutî 5/140; Şuab-ül İman - Beyhakî 2/197-199; Tefsir-i Ruh-ul Beyan - Burusevî 8/123, uzun izah ve tahliller...
Zabıt şekli: Bu mes'ele ve mezkûr âyet ayrı ayrı vecihlerde tefsir edilmiş. Hazret-i Üstad'ın dediği gibi, kimisi: Âlem-i bekaya, Cennet'e ve ehline şümûlü yoktur... Kimisi de: Herşeye şâmildir demişlerdir. Meselâ İmam-ı Beyhakî, Şuab-ül İman eserinde: "Cennet ve ehli, kıyamet hengâmında helâkete maruz kalmayacaklardır. Hamele-i Arş olan sekiz melâikeyle, dört büyük melek olan Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azrail nefha-i ûlâda helâk olmayacaklardır. Fakat nefha-i sâniyede muvakkat bir zaman için öleceklerdir" diye hadîs ve rivayetlerle izah etmeye çalışmıştır.
İkinci mes'ele ise, Hz. Üstad'ın bir tefsiri veya ilmî bir izahıdır.
İsmail Hakkı Burusevî de âyetiyle âyetini tefsir ederken; "Yerde ve göklerde ölü veya diri herşeyin kıyamet hâdisesinden nasibedan olacağını" yazmış.
202- Mevcudat-ı ilmiyeye (yani ilimde mevcud şeylere) bir kısım ehl-i tahkik "a'yân-ı sâbite" diye tabir etmişlerdir.
Risalede yeri: Mektubat sh: 59 ve Nur'un sair yerleri...
Me'hazler: Külliyat-ı Ebu-l Beka sh: 61; Tarifat-ı Seyyid Şerif sh: 107; Câmi-ül Usûl Şeyh Ahmed Ziyaeddin sh: 240
Zabıt şekli:
Meâli: A'yan-ı sâbite: Allah'ın ilminde mümkinatın hakikatları, yani Esma-i İlahiye'nin hakikatlarının suretleridir. Bunların Hak Tealâ'dan ayrılıkları ancak zatlarıyla, yani mümkün olmayan Esmâ'dan teahhürleriyle mümkün olabilir. Yoksa ne zaman itibariyle, ne de mekân itibariyle... Çünki Esma-i İlahiye ezeliye oldukları için bunların hakikatlarının suretleri de o ezeliyetin hükmünü alırlar.
203-
Risalede yeri: Mektubat sh: 60, 85; Osmanlıca Lem'alar sh: 164, 166 ve aynı mevzu Yirmi Dördüncü Mektub'un içinde de mânası itibariyle geçmektedir.
Me'haz: (Not: Hazret-i Üstad bu söz için hadîstir demiyor. Ehl-i tahkikin bir kaidesidir diyor.) Külliyat-ı Ebu-l Beka sh: 148 ve ayrıca yine aynı eser sh: 50; Ta'rifat-ı Seyyid Şerif-i Cürcanî sh: 62; Metn-i Akaid-ün Nesefî sh: 130
Zabıt şekli:
Meâlleri: "Eşyada asıl bekadır, yani onların baki olan Esma-i İlahiye'ye bakan taraflardır. Ve eşyanın sâbit hakikatları Esma-i İlahiye'dir." (Seyyid Şerif)
Keza İmam-ı Nefsanî de:
Yani: "Ehl-i tahkik: Eşyanın hakikatları sabittir" demiş, diye kaydetmiştir.
204- Gayr-i meşru' bir muhabbetin cezası veya neticesi, merhametsiz bir adavet olduğu...
Risalede yeri: Mektubat sh: 75 ve Nur'un sair risale ve mektubları...
Me'haz: (Hz.Üstad'ın hadîsinin şerh ve tefsiri babında, Âsâr-ı Bediiye'de ve ayrıca müstakil Lemaat'ta buna yakın bir ifadesi de vardır.)
Üstad'ın yazdığı aynı metniyle bir hadîsin öz metni olarak bulunamadı. Ancak Ebu Davud'u Kitab-ül Birr/9'da:
Yani: "Sevdiğin adamı vakar, temkin ve ihtiyat içinde sev. Olabilir ki, bir gün o sevdiğin adam sana düşman olur da, senin nefret ettiğin bir kimse olabilir."
Keza Ed-Duafa'-ul Kebir - Akilî 3/343 ve hadîs no: 1371'de:
hadîsi de, yani: "Allah'ın haram kıldığı yolda, insanların teveccühünü arayan kişiye, sonra onun hâmidleri aleyhine geçerler."
Keza İmam-ı Ali (R.A.): "Bir insan, bir şeye aşırı muhabbet ettiği zaman, o muhabbet bazan onun gözünü kapatır ve kalbini hasta eder."
İşte hem hadîste, hem İmam-ı Ali'nin hikmetli sözünde yazılan beyanlara göre, Üstad'ın bu kat'î hükümlü sözü de, Kur'an ve ehadîs-i şerifenin işaretlerinden muktebestir. Zaten hakkında gelen hadîslerin hepsinde; sevmek ve buğz etmek yalnız Allah için, Allah'ın rızası ve onun Dini ve Peygamber'i için olmalıdır. O ise, Kur'an ve Peygamber'in gösterdiği ölçüler dairesinde olur. Aksi halde, o muhabbet ve buğz aşırılıklarla gayr-ı meşru' hududuna yanaşır. Nihayette ceza ve neticesi ise, hem dünyada hem de âhirette zarar, keder ve hüsran olur.
205- Mü'minlerin kalb-el bülûğ vefat eden çocukları, Cennet'te ebedî çocuk olarak kalacaklar.
Risalede yeri: Mektubat sh: 78; Emirdağ-II sh: 66 ve daha başka Risalelerde varsa...
Me'hazler: (Bu bölümün mânasına yakın hadîslerden bir kısmı, 157 no.lu kısımda da geçmiştir. Oraya da bakılabilir.)
Nazm-ül Mütenasir Fil-Hadîs-il Mütevatir sh: 79; Cem'-ül Fevaid 1/325; Kenz-ül Ummal 3/294; Tefsir Ed-Dürr-ül Mensur 6/155; Tefsir-i İbn-i Kesir 4/250
Zabıt şekli: Tefsir Ed-Dürr-ül Mensur'da izah tarzı şöyledir:
Meâli: Abd bin Humeyd Hazret-i Hasan'dan tahric ve rivayet etmiştir ki, Hazret-i Hasan demiş: âyetinin bir mânası; Cennet'teki ehl-i Cennet'i tavaf edecek çocuklar onlardır ki; ne fazla haseneleri vardır ki, onunla mükâfatlanırılsınlar, ne de günahları vardır ki, onunla azaba maruz kalsınlar. İşte bu nevi çocuklar, böyle bir mevkide bırakırlar."
Üstad Bediüzzaman'ın da âyeti bu tarz tefsir etmesi; elbette ki hem âyetin mânasına, hem de selef-i salihînin tefsirlerine muvafık gelmektedir.
Risalede yeri: Mektubat sh: 58, 59
Me'hazler: Şerh-ü Cevheret-üt Tevhid - Bacurî sh: 353-354; Tefsir-i İbn-i Kesir 3/346; Ed-Dürr-ül Mensur - Suyutî 5/140; Şuab-ül İman - Beyhakî 2/197-199; Tefsir-i Ruh-ul Beyan - Burusevî 8/123, uzun izah ve tahliller...
Zabıt şekli: Bu mes'ele ve mezkûr âyet ayrı ayrı vecihlerde tefsir edilmiş. Hazret-i Üstad'ın dediği gibi, kimisi: Âlem-i bekaya, Cennet'e ve ehline şümûlü yoktur... Kimisi de: Herşeye şâmildir demişlerdir. Meselâ İmam-ı Beyhakî, Şuab-ül İman eserinde: "Cennet ve ehli, kıyamet hengâmında helâkete maruz kalmayacaklardır. Hamele-i Arş olan sekiz melâikeyle, dört büyük melek olan Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azrail nefha-i ûlâda helâk olmayacaklardır. Fakat nefha-i sâniyede muvakkat bir zaman için öleceklerdir" diye hadîs ve rivayetlerle izah etmeye çalışmıştır.
İkinci mes'ele ise, Hz. Üstad'ın bir tefsiri veya ilmî bir izahıdır.
İsmail Hakkı Burusevî de âyetiyle âyetini tefsir ederken; "Yerde ve göklerde ölü veya diri herşeyin kıyamet hâdisesinden nasibedan olacağını" yazmış.
202- Mevcudat-ı ilmiyeye (yani ilimde mevcud şeylere) bir kısım ehl-i tahkik "a'yân-ı sâbite" diye tabir etmişlerdir.
Risalede yeri: Mektubat sh: 59 ve Nur'un sair yerleri...
Me'hazler: Külliyat-ı Ebu-l Beka sh: 61; Tarifat-ı Seyyid Şerif sh: 107; Câmi-ül Usûl Şeyh Ahmed Ziyaeddin sh: 240
Zabıt şekli:
Meâli: A'yan-ı sâbite: Allah'ın ilminde mümkinatın hakikatları, yani Esma-i İlahiye'nin hakikatlarının suretleridir. Bunların Hak Tealâ'dan ayrılıkları ancak zatlarıyla, yani mümkün olmayan Esmâ'dan teahhürleriyle mümkün olabilir. Yoksa ne zaman itibariyle, ne de mekân itibariyle... Çünki Esma-i İlahiye ezeliye oldukları için bunların hakikatlarının suretleri de o ezeliyetin hükmünü alırlar.
203-
Risalede yeri: Mektubat sh: 60, 85; Osmanlıca Lem'alar sh: 164, 166 ve aynı mevzu Yirmi Dördüncü Mektub'un içinde de mânası itibariyle geçmektedir.
Me'haz: (Not: Hazret-i Üstad bu söz için hadîstir demiyor. Ehl-i tahkikin bir kaidesidir diyor.) Külliyat-ı Ebu-l Beka sh: 148 ve ayrıca yine aynı eser sh: 50; Ta'rifat-ı Seyyid Şerif-i Cürcanî sh: 62; Metn-i Akaid-ün Nesefî sh: 130
Zabıt şekli:
Meâlleri: "Eşyada asıl bekadır, yani onların baki olan Esma-i İlahiye'ye bakan taraflardır. Ve eşyanın sâbit hakikatları Esma-i İlahiye'dir." (Seyyid Şerif)
Keza İmam-ı Nefsanî de:
Yani: "Ehl-i tahkik: Eşyanın hakikatları sabittir" demiş, diye kaydetmiştir.
204- Gayr-i meşru' bir muhabbetin cezası veya neticesi, merhametsiz bir adavet olduğu...
Risalede yeri: Mektubat sh: 75 ve Nur'un sair risale ve mektubları...
Me'haz: (Hz.Üstad'ın hadîsinin şerh ve tefsiri babında, Âsâr-ı Bediiye'de ve ayrıca müstakil Lemaat'ta buna yakın bir ifadesi de vardır.)
Üstad'ın yazdığı aynı metniyle bir hadîsin öz metni olarak bulunamadı. Ancak Ebu Davud'u Kitab-ül Birr/9'da:
Yani: "Sevdiğin adamı vakar, temkin ve ihtiyat içinde sev. Olabilir ki, bir gün o sevdiğin adam sana düşman olur da, senin nefret ettiğin bir kimse olabilir."
Keza Ed-Duafa'-ul Kebir - Akilî 3/343 ve hadîs no: 1371'de:
hadîsi de, yani: "Allah'ın haram kıldığı yolda, insanların teveccühünü arayan kişiye, sonra onun hâmidleri aleyhine geçerler."
Keza İmam-ı Ali (R.A.): "Bir insan, bir şeye aşırı muhabbet ettiği zaman, o muhabbet bazan onun gözünü kapatır ve kalbini hasta eder."
İşte hem hadîste, hem İmam-ı Ali'nin hikmetli sözünde yazılan beyanlara göre, Üstad'ın bu kat'î hükümlü sözü de, Kur'an ve ehadîs-i şerifenin işaretlerinden muktebestir. Zaten hakkında gelen hadîslerin hepsinde; sevmek ve buğz etmek yalnız Allah için, Allah'ın rızası ve onun Dini ve Peygamber'i için olmalıdır. O ise, Kur'an ve Peygamber'in gösterdiği ölçüler dairesinde olur. Aksi halde, o muhabbet ve buğz aşırılıklarla gayr-ı meşru' hududuna yanaşır. Nihayette ceza ve neticesi ise, hem dünyada hem de âhirette zarar, keder ve hüsran olur.
205- Mü'minlerin kalb-el bülûğ vefat eden çocukları, Cennet'te ebedî çocuk olarak kalacaklar.
Risalede yeri: Mektubat sh: 78; Emirdağ-II sh: 66 ve daha başka Risalelerde varsa...
Me'hazler: (Bu bölümün mânasına yakın hadîslerden bir kısmı, 157 no.lu kısımda da geçmiştir. Oraya da bakılabilir.)
Nazm-ül Mütenasir Fil-Hadîs-il Mütevatir sh: 79; Cem'-ül Fevaid 1/325; Kenz-ül Ummal 3/294; Tefsir Ed-Dürr-ül Mensur 6/155; Tefsir-i İbn-i Kesir 4/250
Zabıt şekli: Tefsir Ed-Dürr-ül Mensur'da izah tarzı şöyledir:
Meâli: Abd bin Humeyd Hazret-i Hasan'dan tahric ve rivayet etmiştir ki, Hazret-i Hasan demiş: âyetinin bir mânası; Cennet'teki ehl-i Cennet'i tavaf edecek çocuklar onlardır ki; ne fazla haseneleri vardır ki, onunla mükâfatlanırılsınlar, ne de günahları vardır ki, onunla azaba maruz kalsınlar. İşte bu nevi çocuklar, böyle bir mevkide bırakırlar."
Üstad Bediüzzaman'ın da âyeti bu tarz tefsir etmesi; elbette ki hem âyetin mânasına, hem de selef-i salihînin tefsirlerine muvafık gelmektedir.
Ses Yok