Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 231
(1-445)
208/1- «Kavl-i râcih odur ki; nakl-i hadîs-i bil-mâna caizdir.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 88
Me'hazler: Şerh-üs Sünne - Begavî, Mukaddeme 5; Nevadir-ül Usûl - Hâkim-i Tirmizî sh: 389; Mecma-uz Zevaid 1/148-154; El-Metalib-ül Âliye 3/122; Daremî 1/79; El-İlma' - Kadı İyaz sh: 12 ve 178; El-Feth-ül Kebir 3/311; Bostan-ül Arifîn - Ebu-l Leys Semerkandî sh: 6 (ve bir de bu kitabın "Hadîs İlmi Bölümü"nde, "hadîs-i bil-mâna" kısmında da bakılabilir.)
Zabıt şekli:
"Yani: Hadîsi naklederken, takdim ve te'hirir zararı yoktur. Onun mânasında isabet edip doğru aktardı iseniz tamamdır."
Mes'elenin aslı şöyledir: Resulullah (A.S.M.)'dan veya bir Sahabî diğer bir Sahabî'den veya bir Tabiîn, bir Sahabî'den Peygamber'in hadîslerini işittiklerinde, başta Sahabeler olmak üzere mutlak ekseriyeti yüzde seksen nisbetiyle onu hâfızalarında tutmuşlardı. Sonra yeri ve münasebeti geldikçe onu nakletmişlerdir. Yazıyla anında kaydedilen hadîsler, kaydedilmeyenlere nisbeten çok azdır. Fakat Sahabeler, hadîsleri naklederken, Peygamber'in (A.S.M.) şiddetli ve tehditli ferman-ı Nebevî'yi hatırlayarak ellerinden geldiği kadar hadîsin aynı aynını, lafzıyla ve harfiyle nakletmeye çalışmışlardır. Amma bu durum Sahabelerin âlim olanlarına çoğu kere müyesser olduğu halde, âlim olmayanlarına her zaman müyesser olmamıştır. İşte, başta Sahabeler olmak üzere ekser muhaddisler Peygamber'in sözlerini naklettiklerinde onun sonunda cümlesini eklemişlerdir. Mânası: "Yahutta Resulullah (A.S.M.) nasıl dedi ise, öyle..."
Mes'elede azimet var, ruhsat var. Azimet tarafını tutan az bazı Sahabeler ve sonra bazı muhaddisler: Peygamber'in (A.S.M.): "Kim ki yatağına uzanır, bu duayı okursa..." hadîsi vârid olduktan sonra, Sahabelerden bir zât, Peygamber'e (A.S.M.) duayı söylerken, duadaki "Resul" yerine "Nebi" kelimesini söylemiş. Resul-i Ekrem (A.S.M.): "Hâyır! Nebi değil, Resul diyeceksin." demiş. İşte, bir kısım Sahabeler ve sonra bir kısım muhaddisler, Peygamber'in (A.S.M.) bu ve benzeri hadîs-i şeriflerine dayanarak: "Resulullah'ın hadîsini, aynı aynıyla lafzıyla ve harfiyle nakletmek lâzımdır. Bil-mâna caiz değildir" demişlerdir.
Beri tarafta, Sahabe ve Tabiîn ve muhaddislerin mutlak ekseriyeti ise, Resulullah'dan şeref-sudûr eden ve hâs olarak bu mes'elenin bakan diğer bazı hadîslerinde: "Benim sözümü kasd-ı mahsusla kırpmadan, kesmeden, bozmadan; mânasını alıp başka lafızlarla söyleyebilirsiniz. Takdim ve te'hirin zararını yoktur" mânasındaki hadîslere dayanarak: "Hadîs-i bil-mâna ile nakletmek caizdir" demişlerdir. Nitekim bazı me'hazleri de verildi.
209/2- «Ehl-i tahkikin yanında, Resul-i Ekrem (A.S.M.) bin kadar mu'cizat-ı bâhireyi göstermiştir.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 90
Me'hazler: 46 no.lu bölümde me'hazleri verilmiş olduğundan tekrar edilmedi.
210/3- «Abdullah bin Selâm (R.A.), Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) mübarek simasını görür görmez: "Bu simada yalan olamaz" deyip iman ettiği...»
Risalede yeri: Mektubat sh: 90
Me'hazler: Eş-Şifa - Kadı İyaz 1/207, 247, Tirmizî'den nakil; Mişkât-ül
Masabih hadîs no: 5870 (Buharî'den nakil); El-Hasais-ül Kübra - Suyutî 1/473 (İbn-i Sa'd, Tirmizî ve Hâkim'den nakil, hem Tirmizî hem de İmam-ı Hâkim sıhhatine hükmetmişler); Hüccetullah Ale-l Âlemîn - Nebhanî sh: 133; El-Beyan Vet-Tarif Fi-Esbabi Vürûdi-l Hadîs-i Şerif - İbn-i Hamza 1/249 (bu me'hazde Tirmizî, Müsned-i Ahmed ve İbn-i Mace'nin aynı hadîsi naklettiklerini yazmıştır). Ve hâkeza bir çok kaynaklar...
Zabıt şekli: El-Hasais'teki nakil:
Türkçesi: "Abdullah bin Selâm (R.A.) demiş: "Resulullah (A.S.M.) Medine'ye ilk geldiği gün, insanlar O'na doğru sür'atle koşup gidiyorlardı. Ben de kalabalık içine katılarak O'nun yüzüne bakmak için gittim. Simasını görür görmez, kat'iyyen bildim ki; bu yüz bir yalancının yüzü değildir."
211/4- «Beşerde yüzbinler zât, nübüvvet dava edip, gelmiş geçmişler.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 91
Me'hazler: 25 no.lu bölümde kâfi derecede me'hazler verildiği için tekrar edilmedi.
212/5- «Resul-i Ekrem (A.S.M.) âleme teşrif ve küre-i arz ahalisi olan nev'-i beşere meb'us olarak geldiği...»
Risalede yeri: Mektubat sh: 91
Me'hazler: En büyük me'haz ve şâhid Kur'an-ı Kerim'dir ki, Sebe' Sûresi âyet: 28'de ve Cinn Sûresi âyet: 1-2 ve Ahkaf Sûresi âyet: 31'deki:
... gibi fermanlarıyla onun ins ve cinne meb'us olduğunu ilan etmektedir. Hadîslerde de pek çok deliller vardır. Umum ins ve cinne Peygamber olarak gönderildiğini bildiren bir çok hadîs-i şeriflerle de sâbittir. Misal için bir kaç me'haz:
Şuab-ül İman - Beyhakî 4/104, 107; El-İkmal - İbn-i Mâkule 1/249-250; Sahih-i Buharî 1/113; Şerh-üs Sünne hadîs no: 19613; Sahih-i Müslim 1/370-371; Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî 5/472; Es-Sünen-ül Kübra - Beyhakî 1/212, 2/329, 6/291; El-Musannef - İbn-i Ebi Şeybe 11/432; Tefsir-i Ruh-ul Beyan Burusevî 5/212
Zabıt şekli:
Meâli: "Cabir Bin Abdullah'tan (R.A.) sahih bir senedle gelmiş ki; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: Bana beş şey verildi ki, benden evvelkilerine verilmemiştir. Eski peygamberlerden her birisi, has olarak sadece kendi kavmine gönderildi. Ben ise, bütün ins ü cinne meb'us olarak gönderildim."
Hadîsteki "Ahmer ve Esved" kelimelerinin mânaları, İmam-ı Mücahid ve diğer büyük hadîs şarihlerince "İns ve Cinn" olarak tefsir edilmiştir.
Risalede yeri: Mektubat sh: 88
Me'hazler: Şerh-üs Sünne - Begavî, Mukaddeme 5; Nevadir-ül Usûl - Hâkim-i Tirmizî sh: 389; Mecma-uz Zevaid 1/148-154; El-Metalib-ül Âliye 3/122; Daremî 1/79; El-İlma' - Kadı İyaz sh: 12 ve 178; El-Feth-ül Kebir 3/311; Bostan-ül Arifîn - Ebu-l Leys Semerkandî sh: 6 (ve bir de bu kitabın "Hadîs İlmi Bölümü"nde, "hadîs-i bil-mâna" kısmında da bakılabilir.)
Zabıt şekli:
"Yani: Hadîsi naklederken, takdim ve te'hirir zararı yoktur. Onun mânasında isabet edip doğru aktardı iseniz tamamdır."
Mes'elenin aslı şöyledir: Resulullah (A.S.M.)'dan veya bir Sahabî diğer bir Sahabî'den veya bir Tabiîn, bir Sahabî'den Peygamber'in hadîslerini işittiklerinde, başta Sahabeler olmak üzere mutlak ekseriyeti yüzde seksen nisbetiyle onu hâfızalarında tutmuşlardı. Sonra yeri ve münasebeti geldikçe onu nakletmişlerdir. Yazıyla anında kaydedilen hadîsler, kaydedilmeyenlere nisbeten çok azdır. Fakat Sahabeler, hadîsleri naklederken, Peygamber'in (A.S.M.) şiddetli ve tehditli ferman-ı Nebevî'yi hatırlayarak ellerinden geldiği kadar hadîsin aynı aynını, lafzıyla ve harfiyle nakletmeye çalışmışlardır. Amma bu durum Sahabelerin âlim olanlarına çoğu kere müyesser olduğu halde, âlim olmayanlarına her zaman müyesser olmamıştır. İşte, başta Sahabeler olmak üzere ekser muhaddisler Peygamber'in sözlerini naklettiklerinde onun sonunda cümlesini eklemişlerdir. Mânası: "Yahutta Resulullah (A.S.M.) nasıl dedi ise, öyle..."
Mes'elede azimet var, ruhsat var. Azimet tarafını tutan az bazı Sahabeler ve sonra bazı muhaddisler: Peygamber'in (A.S.M.): "Kim ki yatağına uzanır, bu duayı okursa..." hadîsi vârid olduktan sonra, Sahabelerden bir zât, Peygamber'e (A.S.M.) duayı söylerken, duadaki "Resul" yerine "Nebi" kelimesini söylemiş. Resul-i Ekrem (A.S.M.): "Hâyır! Nebi değil, Resul diyeceksin." demiş. İşte, bir kısım Sahabeler ve sonra bir kısım muhaddisler, Peygamber'in (A.S.M.) bu ve benzeri hadîs-i şeriflerine dayanarak: "Resulullah'ın hadîsini, aynı aynıyla lafzıyla ve harfiyle nakletmek lâzımdır. Bil-mâna caiz değildir" demişlerdir.
Beri tarafta, Sahabe ve Tabiîn ve muhaddislerin mutlak ekseriyeti ise, Resulullah'dan şeref-sudûr eden ve hâs olarak bu mes'elenin bakan diğer bazı hadîslerinde: "Benim sözümü kasd-ı mahsusla kırpmadan, kesmeden, bozmadan; mânasını alıp başka lafızlarla söyleyebilirsiniz. Takdim ve te'hirin zararını yoktur" mânasındaki hadîslere dayanarak: "Hadîs-i bil-mâna ile nakletmek caizdir" demişlerdir. Nitekim bazı me'hazleri de verildi.
209/2- «Ehl-i tahkikin yanında, Resul-i Ekrem (A.S.M.) bin kadar mu'cizat-ı bâhireyi göstermiştir.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 90
Me'hazler: 46 no.lu bölümde me'hazleri verilmiş olduğundan tekrar edilmedi.
210/3- «Abdullah bin Selâm (R.A.), Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) mübarek simasını görür görmez: "Bu simada yalan olamaz" deyip iman ettiği...»
Risalede yeri: Mektubat sh: 90
Me'hazler: Eş-Şifa - Kadı İyaz 1/207, 247, Tirmizî'den nakil; Mişkât-ül
Masabih hadîs no: 5870 (Buharî'den nakil); El-Hasais-ül Kübra - Suyutî 1/473 (İbn-i Sa'd, Tirmizî ve Hâkim'den nakil, hem Tirmizî hem de İmam-ı Hâkim sıhhatine hükmetmişler); Hüccetullah Ale-l Âlemîn - Nebhanî sh: 133; El-Beyan Vet-Tarif Fi-Esbabi Vürûdi-l Hadîs-i Şerif - İbn-i Hamza 1/249 (bu me'hazde Tirmizî, Müsned-i Ahmed ve İbn-i Mace'nin aynı hadîsi naklettiklerini yazmıştır). Ve hâkeza bir çok kaynaklar...
Zabıt şekli: El-Hasais'teki nakil:
Türkçesi: "Abdullah bin Selâm (R.A.) demiş: "Resulullah (A.S.M.) Medine'ye ilk geldiği gün, insanlar O'na doğru sür'atle koşup gidiyorlardı. Ben de kalabalık içine katılarak O'nun yüzüne bakmak için gittim. Simasını görür görmez, kat'iyyen bildim ki; bu yüz bir yalancının yüzü değildir."
211/4- «Beşerde yüzbinler zât, nübüvvet dava edip, gelmiş geçmişler.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 91
Me'hazler: 25 no.lu bölümde kâfi derecede me'hazler verildiği için tekrar edilmedi.
212/5- «Resul-i Ekrem (A.S.M.) âleme teşrif ve küre-i arz ahalisi olan nev'-i beşere meb'us olarak geldiği...»
Risalede yeri: Mektubat sh: 91
Me'hazler: En büyük me'haz ve şâhid Kur'an-ı Kerim'dir ki, Sebe' Sûresi âyet: 28'de ve Cinn Sûresi âyet: 1-2 ve Ahkaf Sûresi âyet: 31'deki:
... gibi fermanlarıyla onun ins ve cinne meb'us olduğunu ilan etmektedir. Hadîslerde de pek çok deliller vardır. Umum ins ve cinne Peygamber olarak gönderildiğini bildiren bir çok hadîs-i şeriflerle de sâbittir. Misal için bir kaç me'haz:
Şuab-ül İman - Beyhakî 4/104, 107; El-İkmal - İbn-i Mâkule 1/249-250; Sahih-i Buharî 1/113; Şerh-üs Sünne hadîs no: 19613; Sahih-i Müslim 1/370-371; Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî 5/472; Es-Sünen-ül Kübra - Beyhakî 1/212, 2/329, 6/291; El-Musannef - İbn-i Ebi Şeybe 11/432; Tefsir-i Ruh-ul Beyan Burusevî 5/212
Zabıt şekli:
Meâli: "Cabir Bin Abdullah'tan (R.A.) sahih bir senedle gelmiş ki; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: Bana beş şey verildi ki, benden evvelkilerine verilmemiştir. Eski peygamberlerden her birisi, has olarak sadece kendi kavmine gönderildi. Ben ise, bütün ins ü cinne meb'us olarak gönderildim."
Hadîsteki "Ahmer ve Esved" kelimelerinin mânaları, İmam-ı Mücahid ve diğer büyük hadîs şarihlerince "İns ve Cinn" olarak tefsir edilmiştir.
Ses Yok