Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 233
(1-445)
Bu mes'elenin her iki tarafı da, bir hadîs-i şerifin metinleri değil, amma ayrı ayrı şekilde gelen bir çok hadîslerin Mehdî hakkındaki hükümlerini ve her zamanda, devrin durumuna göre Mehdîlerin bulunduğunu ve bulunacağını bildiren ve tasdik eden neticedir. Ülema-i İslâm her asırda bu hususdaki hadîselrin tatbikatını yapmak istemişler. Yani, âhirzamanda gelecek olan Büyük Mehdî'nin gelmesini intizar etmişlerdir. Her asırda İslâminde büyük bazı zâtlara Mehdî ünvanını verenler de bulunmuştur. Amma ittifak-ı ülema ile ve İbn-i Hacer'in de dediği gibi; âhirzamanda gelecek Mehdî-i Muntazar'dan önce de Mehdîler olacaktır. Lâkin hiç birisi büyük olan âhirzaman Mehdîsi değildir. Bu Mehdîler, büyük Mehdî'den evvel zuhurları olduğu gibi, ondan sonra da gelmeleri muhtemeldir demişlerdir. Bu hususta daha geniş izah için El-Fütühat-ül İslâmiye - Ahmed Zeynî Dahlan 2/290-306 sahifelerine ve İmam-ı Suyutî'nin El-Örf-ül Verdî Risalesine ve keza El-İşâa Fi-Eşrat-is Sâa eserine bakılabilir.
Bahisteki ikinci mes'ele: Âl-i Beyt'ten sayılan Abbasiye hülefasından Büyük Mehdî'nin çok evsafına câmi' bir Mehdî mes'elesine gelince: Abbasî halifelerinden üçüncüsü olan Muhammed bin Mansur bin
Muhammed bin Ali bin Abdullah bin Abbas (H.127-169) kemâl-i adalet, mürüvvet, seha ve kerem ile meşhur olmasından dolayı, ona Mehdî ünvanı verilmiş. İsminin Muhammed, cedd-i a'lâsının ismi Abdullah olmasından ve Hadîs-i Şerifine de tatbiki muvafık ve mümkün olduğundan, ülemaca Mehdîliği kabul edilmiş. Bu mevzu'da geniş izah isteyen, İmam-ı Suyutî'nin Tarih-ül Hülefa Eseri, sh: 271 ve 272 sahifelerine bakabilirler.
Amma Abbasîlerin Âl-i Beyt'ten sayıldığı hakkındaki ülemanın hükümleri ise, El-Fetavi-l Hadîsiye Heysemî eseri sh: 121'de geniş izahı mevcuddur. Bu mevzu'u umumiyetiyle içine alan bazı me'hazler: Şerh-üş Şifa - Aliyy-ül Karî 1/685, Delecî ismindeki şârih: Mehdî-i Abbasî'nin Büyük Mehdî olduğunu iddia etmiş. Keza İs'âf-ür Ragibîn sh: 152'de, Abbasî Hülefasından üçüncü halife Muhammed bin Mansur'un, Büyük Mehdî'nin çok evsafına cami' olduğunu kaydetmiştir.. ve hâkeza daha bir çok kaynak vermek mümkündür.
220/13- Risalede yeri: Mektubat sh: 96 (Dördüncü Nükte)
Me'hazler: Bu hadîs-i şerif, sahihi ve en kuvvetli muzaaf mütevatir hadîslerdendir. (Bak: Nazm-ül Mütenasir - Suyutî sh:20-24) Bu hadîsin muzaaf mütevatir olduğuna hükmeden imamlardan başta İbn-üs Salah, Nevevî, Irakî, Celâleddin-i Suyutî, İbn-i Abdi-l Berr, İbn-i Cevzî ve saire...
İmam-ı Suyutî: "Bu hadîsin yüzden fazla rivayet tariklerini biliyorum" demiş. (Bak: El-Esraru-l Merfua' - Aliyy-ül Karî sh: 34-35
Sair Me'hazler: Sahih-i Buharî 1/38; Sahih-i Müslim 1/10; El-Feth-ül Kebir 3/234; Mu'cem-üt Taberanî El-Kebir 6/6280, 10/10774, 17/288-904; Râmuz-ül Ehadîs sh: 441; Müsned-ül Bezzar hadîs no: 867-971; Mu'cem-üt Taberanî El-Evsat 2/1918-1924
Zabıt şekli: (Bu hadîsin zabıt şekliyle meâlini vermeye gerek yoktur.
Çünkü gayet meşhurdur.)
221/14- «Resul-i Ekrem (A.S.M.) Ezvac-ı Tahiratına ferman etmiş ki: "Keşke bilseydim, hanginiz o vak'ada bulunacak."»
Risalede yeri: Mektubat sh: 96 (Dördüncü Nükte'nin Altıncı Esasımın Haşiyesi)
Me'hazler: Cem'-ül Fevaid 2/719; El-Metalib-ül Âliye 4/297; Mecma-uz Zevaid 4/23; Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî 6/405; Hayat-u Hayavan-il Kübra 1/282
Zabıt şekli:
Meâli: İbn-i Abbas'tan rivayet: Resulullah (A.S.M.) Hanımlarına ferman etmiş ki: "Keşke bilseydim hanginiz devenin üstünde olarak gazaya çıkacak." Bu hadîse İmam-ı Heysemî: "Onun ricali mutemed kişilerdir" demiş.
222/15- «Hazret-i Ali'ye ferman etmiş: "Senin ile Âişe beyninde bir hâdise olsa, »
Risalede yeri: Mektubat sh: 96 (Dördüncü Nükte'nin Altıncı Esasının Haşiyesi)
Me'hazler: Cem'-ül Fevaid 2/719; El-Esrar-ül Merfua' sh: 390 ve 434; Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî 6/410; Râmuz-ül Ehadîs sh: 303; Müsned-i Ahmed ve Taberanî'den nakil; Mecma-uz Zevaid 7/234 Heysemî demiş: "Bu hadîsin ricali mutemed kişilerdir"; Mu'cem-üt Taberanî El-Kebir 1/995
Zabıt şekli: Mecma-uz Zevaid'deki hadîs:
Meâli: Müsned-i Ahmed, Bezzar ve Taberanî'den nakil ile, Ebu Rafi'in rivayetiyle: Resul-i Ekrem (A.S.M.) Hazret-i Ali'ye demiş: "Seninle Âişe arasında bir hâdise çıkacak." Hazret-i Ali (R.A.): "Ben mi yâ Resulallah!" diye sormuş. "Evet sen" diye ferman etmiş. Hazret-i Ali: "Bütün arkadaşlarımın arasında ben mi yâ Resulallah?" Resulullah (A.S.M.): "Evet" demiş. Yine Hazret-i Ali:
"Onların en şakisi ben miyim yâ Resulallah?" demiş. Resul-i Ekrem(A.S.M.) "Hâyır" demiş. "Amma şayet öyle bir hâdise olursa, sen O'nu me'menine yani selâmetli bir yere götür!.." demiş.
223/16- Bunun me'hazleri, 100 no.lu bölümde verildiği için, başka izahat verilmedi.
224/17- «Bedir Gazası'nda Cebrail ile Mikâil, iki yaver muhafız gibi yanında bulunan Resul-i Ekrem (A.S.M.)»
Risalede yeri: Mektubat sh: 97
Bu rivayet ve hâdisenin me'hazleri ilerde "Resul-i Ekrem'in (A.S.M.)hıfz ve ismeti" bölümünde kaydedilmiş olduğundan burada tekrarlanmadı.
225/18- «Çarşı içinde bedevî bir arabla bir at mübayaasında Resulullah'ın münazaa ettiğini ve hâdiseye tek şahid olarak Peygamber tarafından Hazret-i Huzeyfe (R.A.) gösterildiği...»
Ses Yok