Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 230
(1-445)
206- (Not: Hazret-i Üstad bu söze, hadîs demiyor; bir kaidedir diyor.)
Risaled yeri: Osmanlıca Mektubat sh: 93 ve daha Nur'un sair risalelerinde de olabilir.
Me'haz: Keşf-ül Hafâ - Aclunî 1/364. Aclunî, buna kaide-i Şeriattır demiş ve kaidesi gibi bir kaidedir.
Meâli: "Hüküm ve dava, daima ekseriyetin görüşüne göredir."
207- «Derece-i şuhud, derece-i iman-ı bil-gaybdan çok aşağıdır.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 83 (Onsekizinci Mektub) ve Nur'un sair risaleleleri...
Me'hazler: El-Metalib-ül Âliye 3/66-69, Anka-u Mağrib- Muhyiddin-i Arabî sh: 22
Zabıt şekli: İmam-ı Ali'nin meşhur ifadesi olan: "Perde-i gayb açılsa, yakînim ziyadeleşmiyecek" hükmü bir derece bu mes'eleye baktığı gibi; Muhyiddin-i Arabî: "Bilhassa fesad-ı ümmet zamanıında en makbul iman, iman-ı bil-gaybdır." sözüdür.. ve daha buna dair hadîslerde de tafsilat vardır.
ONDOKUZUNCU MEKTUB MU'CİZAT-I AHMEDİYE RİSALESİ
Nur Risaleleri içerisinde en çok hadîs-i şerif, rivayet ve haber ihtiva eden Ondokuzuncu Mektub'dur. Bu Risale baştan sona kadar hadîs, haber ve rivayetlere dayandırılarak yazılmıştır. Lâkin Müellif Hazretleri bu Risaleyi te'lif ederken, sair müellifleri gibi zengin bir kütüphane ortasında oturarak; o kitaptan, bu kitaptan istifade edip de yazmamıştır. Daha doğrusu kendisinin içerisinde bulunduğu şartlar buna imkân vermemekteydi. Zira dağların ortasında bulunan bir köyde iskâna mecbur edilmiş ve herşeyden tecrid edilmiş olarak sürgün hayatı yaşamaktaydı. Bulunduğu Barla Köyünde de belli bir kütüphane yoktu. Köyde evinde bir-iki kitabı bulunanlar da devrin cebbar ve zulümkâr kanun ve jandarmaları korkusuyla, bu kitapları saklamak için delikler arıyorlardı. Üstad Hazretleri Nur'un sair Risalelerinin te'lifi gibi, bu Risaleyi de- üç yüzden fazla hadîs, haber ve rivayeti naklettiği halde- ezbere söylüyor, kâtibleri de sür'atle kaydediyorlardı.
Bu Risale kuvvetli tahminlerle 1930 yıllarında te'lif edilmiştir. Bediüzzaman'ın kendi ikrarıyla, 1914'de Birinci Cihan Harbi'ne işştirakinden beri, Kur'an'dan başka sair kitapların mütalâalarını terketmiştir. Demek ki, bu Risaleyi yazdığı zaman onaltı sene evvelî hadîs, tefsir ve sair kitapları bir gözden geçirmiş oluyordu. Bu eserini yazarken hiçbir kitaba müracaat etmeden ezbere söyleyip yazdırdığı, bir çok sâdık ve mü'min şâhidlerin ikrarlarıyla sâbittir. Bunlardan hâlen Barla'da yaşayanları da vardır.
İşte bütün bu menfî şartlara rağmen, bu Risale'de geçen hadîs ve rivayetlerin tamamınan yakın sened ve rivayetleri itibariyle de sahih, sabit ve sağlamdır. Hattâ içlerinde bir çok hadîsleri mütevatirdir. Bir kısmı da, manevî tevatür derecesindedirler. İçlerinde senedi zaif bir-iki tane rivayet varsa da -ki Bediüzzaman da onlara işaret koymuş- sair rivayet yolları ve diğer hadîs imamlarının müsbet görüşleriyle o zaifliğinden kuvvetlendiğini ispat etmiştir.
* Mu'cizat-ı Ahmediye (A.S.M.) ismini almış olan bu Risalede geçen hadîslerin me'hazlerini bulup kaydetmek için, en kolay yolu ihtiyar ederek, bu mevzuda yazılmış hazır eserlerden istifade edip, geçebilirdik. Bu eserlerden bazılar: Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî, El-Hasais-ül Kübra - Suyutî, Uyûn-ul Eser - İbn-i Seyyid-in Nâs, Sîret-ü İbn-i Hişam, Es-Sîret-ül Halebiye, Eş-Şifa - Kadı İyaz, Huccetullah Ale-l Âlemin - Yusuf Nebhanî gibi eserler... Adlarını yazdığım bu eserlerde, Bediüzzaman Hazretlerinin kaydetmiş olduğu hadîs ve rivayetlerin hepsi ve hattâ daha çok çeşitli nev' ve misalleri vardır.
Adları geçen eserlerden de istifade etmekle beraber, -me'hazlerimizi görüleceği üzere- asıl Ümmehatül Kütüb tabir edilen hadîslerin ana kaynak kitaplarından mümkin mertebe araştırmalar yaptık.
* Bu Risalenin, bizden evvel hadîslerin (İrhasat, Kâhinler ve Kütüb-ü Sâbıka'daki âyetler hâriç) Irak'ta Fellâh Abdurrahman isminde bir zât bir çeşit tahricini yapmıştır. Amma bu zât hadîslerin me'hazlerini verirken, bizim yaptığımız tarzda yapmamış. Herbir hadîs ve rivayet için birer-ikişer kaynak göstermek suretiyle yetinmiştir.
Biz bu zâtın (Allah ondan razı olsun) araştırmasından istifade etmekle beraber, onunla iktifa etmedik. Kendimizi ayrıca yoğun bir araştırma yaparak elde ettiğimiz me'hazleri, onunki ile karma yaparak dercettik. Görüleceği üzere biz bir-iki me'hazleri, onunki ile karma yaparak dercettik. Görüleceği üzere biz bir-iki me'hazle, -takib ettiğimiz metod gereğince- iktifa etmiyoruz. Bazan ona, onbeşe, hattâ bazan otuza yaklaşan me'hazler kaydetmişiz.
* Mu'cizat-ı Ahmediye Risalesinde geçen hadîsleri, umumî hadîsler cetvelinin tertibine göre, yani Sözler Mecmuası'nın başından itibaren sırayla dizilen rakama göre kaydettik. Ancak Ondokuzuncu Mektub Risalesi müstakil bir hadîsler Risalesi olduğu için, ondaki bütün hadîsler, hiçbirisi atlanmadan sıraya dizildi. Ondokuzuncu Mektub dışındaki Risalelerde ise, bir hadîsin tekrarı yapılmadı. Ondan evvel aynı hadîs bir yerde geçmişse, bir daha tekrarlanmaz. Fakat Ondokuzu Mektub'da; evvelinde de sonrasında da aynı hadîs geçmiş ise de, hiçbirisi terkedilmeden tamamı yazıldı.
* Bu Risalenin hadîslerinin tamamı kaç tane olduğundan bulunabilmesi ve bilinebilmesi için; üst taraftan gelen cetvel sırası aynen devam etmekle beraber, bunun hadîslerini meselâ, 208/1 şeklinde başlayarak gideceğiz. Tâ ki, bu Risalenin hadîslerinin adedi biline...
Ses Yok