Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 289
(1-445)
444/237- «Sahih bir sûrette haber veriyorlar: Bir çoban, onları gördükten sonra Kureyş'e haber vemek
için Mekke'ye gitmiş. Mekke'ye dâhil olduğu vakit, ne için geldiğini unutmuş. Ne kadar çalışmış ise,
hatırına getirememiş. Mecbur olmuş dönmüş. Sonra anlamış ki, ona unutturulmuş.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 159
Me'hazler: Eş-Şifa - Kadı İyaz 1/351; Şerh-üş Şifa - Aliyy-ül Karî 1/715 ve keza Şifa'nın sair şerhleri...
Zabıt şekli: Aliyy-ül Karî Şerh-üş Şifa'da der ki: "Bu haber, ehl-i eser yanında meşhur olup, amma
kimin kimden naklettiği belli olmayan bir rivayettir. Lâkin hiçbir kimse ona ilişmiş değildir."
445/238- «Gazve-i Gatafan ve Enmar'da müteaddit tariklerle eimme-i hadîs haber veriyorlar ki:
Gavres isminde cesur bir kabile reisi, kimse görmeden tam Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın başı üzerien gelerek, yalın kılınç elinde olduğu halde, Resul-i Ekerm Aleyhissalâtü Vesselâm'a dedi: "Kim seni benden kurtaracak?" Demiş: "Allah!" Sonra böyle dua etti:
(Ey Allah'ım! Sen onu benden uzaklaştıracak ve şerrinden muhafaza edecek şekilde dilediğin
tarzda ona bir şey yap.) Birden o Gavres, iki omuzu ordasına gaibden bir darbe yer; o kılınç elinden düşer,
yere yuvarlanır. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kılıncı eline alır, "Şimdi seni kim kurtaracak?"
der, sonra afveder. O adam gider taifesine. O pek cür'etkâr, cesur adama herkes hayrette kalır. "Ne oldu
sana, ne için bir şey yapamadın?" dediler. O dedi:"Hâdise böyle oldu. Ben şimdi, insanların en iyisinin
yanından geliyorum."»
Risalede yeri: Mektubat sh. 159
Me'hazler: Sahih-i Müslim 4/1786, Câbir bin Abdullah'dan rivayet; Müstedrek-ül Hâkim 3/29, Zehebî
sıhhatine hükmetmiş; Cem'-ül Fevaid 1/276; El-Hasais-ül Kübra 1/522, 558; Eş-Şifa 1/347; Şerh-üş Şifa
Aliyy-ül Karî 1/709-710; Mecma-uz Zevaid 9/7-8; Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî 3/373 ve 379; Delâil-ün
Nübüvve - Ebu Nuaym 1/195-196, 2/327; Tefsir-i Ruh-ul Beyan - Burusevî 2/275 (Bu tefsir, o adamın
ismi Gavres ibni-l Haris-il Muharibî olduğunu kaydetmiş.)
Zabıt şekli: Sahih-i Müslim'in hadîsi: Câbir bin Abdullah diyor: "Biz Resul-i Ekrem ile (A.S.M.)
beraber Necid tarafına bir gazaya gitmiştik. Dikenli ağaçları bol olan bir vadiye geldik. Resul-i Ekrem
(A.S.M.) orada indi, bir ağacın dalına kılıncını asarak altına uzandı. Diğer askerler de, herbirisi bir ağacın
altında gölgelenmek üzere dağıldılar."
Müslim'in hadîsinde, Gavres ismi zikredilmeden sair kısımlar aynen Hazret-i Üstad'ın yazdığı gibidir.
Fakat sair me'hazlerde o adamın ismi tasrih edilmiş ve kabile reisi olduğu da kaydedilmiştir.
446/239- «Gazve-i Bedir'de bir münafık, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı bir gaflet vaktinde
kimse görmeden, tam arkasından kılınç kaldırıp vururken, birden Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
bakmış. O titreyip, kılınç elinden yere düşmüş.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 159
Me'hazler: Eş-Şifa - Kadı İyaz 1/347; Şerh-üş Şifa - Aliyy-ül Karî 1/710
Zabıt şekli: Molla Aliyy-ül Karî, Bedir Harbi'nde cereyan etmiş olan hâdiseyi naklederken, onun râvisi
ve nâklinin ismini zikretmeden kaydetmiştir.
Hazret-i Üstad da öyle yapmıştır.
447/240- «Manevî tevatüre yakın bir şöhretle ve ekser ehl-i tefsirin âyetinin sebeb-i nüzûlü ve ehl-i tefsir allâmeleri ve ehl-i hadîs imamları haber veriyorlar ki:
Ebu Cehil yemin etmiş ki: "Ben secdede Muhammed'i görsem, bu taşla onu vuracağım." Büyük bir taş alıp gitmiş. Secdede gördüğü vakit kaldırıp vurmakta iken, elleri yukarıda kalmış. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namazı bitirdikten sonra kalkmış; Ebu Cehil'in eli çözülmüş.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 159
Me'hazler: Sahih-i Müslim hadîs no: 2797; Feth-ul Barî, Şerh-i Buharî İbn-i Hacer 8/724; Müsned-i
Ahmed 1/248, 2/37; Tefsir-i Kurtubî 15/9; Delâil-ün Nübüvve- Beyhakî 2/190-197; El-Bidaye Ven-Nihaye
- İbn-i Kesir 3/42; El-Hasais-ül Kübra 1/315; Eş-Şifa 1/351; Nesim-ür Riyad - Hafacî 3/241; Şerh-üş Şifa
Aliyy-ül Karî 1/715; Mecma-uz Zevaid 8/227; Sîret-ü İbn-i Hişşam 1/318; Delâil-ün Nübüvve - Ebu
Nuaym 1/206
Zabıt şekli: Rivayet ve hâdise bir kaç tarik ve şekilde gelmiştir. Bu rivayetlerden birisi, Hazret-i
Üstad'ın kaydettiği tarzdadır. Diğer bazı rivayetlerde ise: Ebu Cehil bir gün evvel, Kureyş'e ahd vermiş,
yemin etmiş ki: "Ben yarın Muhammed'i secdede görsem, bu taşla onu vuracağım" diyerek, ertesi sabah
Kureyş Harem'de toplanmış. Ebu Cehil de büyük bir taş alarak gitmiş. Harem'de oturmuş. Resul-i Ekrem
(A.S.M.) her zamanki âdetleri üzere, Rükn-ü Yemanî ile Hacer-ül Esved arasına namaza durmuş. Kureyş
de manzarayı seyretmek için hep buraya bakmaya başlamışlar. Resul-i Ekrem (A.S.M.) secdeye gittiğinde;
Ebu Cehil taşı almış, Peygamber'e doğru yürümüş. Tam yaklaşmış, birden geri gerisine, benzi değişmiş
şekilde, korku içinde ve elleri de o taşın üstünde kurumuş olarak geri dönmüş. Elindeki taşı yere atmış.
Kureyşliler başına toplanmışlar.. ve: "Ey Hakem'in babası ne oldu sana?" demişler. Ebu Cehil; "Hiç
sormayın size va'dettiğim şekilde o işi yapmak üzere, onun yanına vardığımda, birden onun tam yanında
ömrümde hiç görmediğim bir deve lökü (boğası) bana hücuma geçti ve beni yemek istedi. Ben de işte
kaçtım geldim."
Ses Yok