Kudsi Kaynaklar | Kudsi Kaynaklar | 306
(1-445)
533/326- «Murdiası olan Halime-i Sa'diye'nin malında ve keçilerinin sütünde, kabilesinin hilâfına
olarak çok bereketli ve ziyade olmasıdır. Bu vakıa hem meşhurdur, hem kat'îdir.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 178
Me'hazler: Bu rivayetin me'hazleri kısmen 408 no.lu kısımda da verilmiştir. Hem buradaki rivayet, bir
tekrar olduğu halde, fakat, Ondokuzuncu Mektub'un bütün hadîs ve rivayetlerini tekrar da olsa, tek-tek
kaydettiğimiz için, tekrar denilmez. Bununla beraber, nümûne için yine bir-iki me'haz verelim:
Sıfat-üs Safve - Ebu-l Ferec İbn-ül Cevzî 1/57; Şerh-üş Şifa - Aliyy-ül Karî 1/750
Zabıt şekli: 408 numarada yazıldığı şekliyle aynendir. Ayrı bir şey yazmaya lüzum görülmedi.
534/327- «Hem sinek onu tâciz etmezdi, onun cesed-i mubarekine ve libasına konmazdı. Nasılki
evlâdından olan Seyyid Abdülkadir-i Geylanî (K.S.) dahi, ceddinden o hâli irsiyet almıştı; sinek ona da
konmazdı.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 178
Me'hazler: Eş-Şifa - Kadı İyaz 1/368; Şerh-üş Şifa - Aliyy-ül Karî 1/753; Et-Tabakat-ül Kübra Şa'ranî1/109
Zabıt şekli: Bu bölümde iki mes'ele vardır:
Birincisi: Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) cesed-i mübarekine sineklerin konmadığı...
İkincisi: Aynı hâli, onun evlâdından Seyyid Abdülkadir-i Geylanî'nin de kesbettiğini...
Birinci mes'elenin zabtı: Şifa-i Şerif ve şerhinde mevcuddur.
İkinci mes'ele ise, Tabakat-ı Kübra'dadır. Bunlar, elbette ki yalnız nümûnelik me'hazlerdir. Meselâ
Şerh-üş Şifa'da Aliyy-ül Karî, rivayeti Kutb-ül Halebî'den, o da Mısır'da bulunan hadîs meşayihinden
nakletmiş...
Gavs-ı Geylanî'nin cesedine sineklerin konmadığı hakkındaki rivayetler bir çok kitaplarda yazılıdır.
Meselâ Kalaid-ül Cevahir, Câmi-ü Keramet-il Evliya ve burada sahife numarasını verdiğimiz Et-Tabakat
ül Kübra ve Nefahat-ül Üns - Mevlâna Câmî gibi eserler... Şeyh Abdülkadir-i Geylanî'den
sorulmuş: "Ya Şeyh, görüyoruz ki, sinekler senin libasına konmuyorlar, bu nasıl oluyor?"
O da demiş: "Sineğin benim yanımda ne işi var? Benim yanımda ne dünya pekmezi, ne de âhiret balı
kalmıştır. Sinek niye gelsin?.."
Bu mu'cize-i Nebeviye'nin bir devam ve tezahürü olan kudsî hâl, Hazret-i Geylanî'den sonra, asrımızda
bir zatta da kısmen görüldü. O zat ise, Bediüzzaman Said-i Nursî Hazretleridir. İnebolu'da teksir edilmiş
Zülfikar Kitabı'nda bu acib husus kayıtlı olduğu gibi, bizzat bu fakir gözümle müşahede ettim ki; Hazret-i
Üstad'ın mübarek yüzüne ve ellerine sinekler konmuyordu. Konmak için yaklaştığı halde, birden
uzaklaşıyordu. Amma elbisesi üstüne konuyorlardı.
535/328- «Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dünyaya geldikten sonra, bahusus velâdet gecesinde,
yıldızların düşmesinin çoğalmasıdır.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 178
Me'hazler: Eş-Şifa - Kadı İyaz 1/347-348; Sıfat-üs Safve - Ebu-l Ferec İbn-ül Cevzî 1/85; Es-Sîret-ül
Halebiye 1/337
Zabıt şekli: Bu mes'ele ve rivayet bir çok tariklerle gelmiştir. Biz sadece Es-Sîret-ül Halebiye'de,
Allâme Ali bin Burhaneddin El-Halebî'nin bu mes'eleyi tahlili neticesinde kaydettiği rivayeti yazıyoruz.
Demiş ki: "Yıldızların sukutu, Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) bi'setinde, yani vahiy gelmeye başladığında
kesretle vaki' olduğu meşhurdur. Fakat Maverdî'nin ve diğerlerinin kavli ise, Mevlid-i Resulullah'ta da
vaki' olduğudur."
536/329- «Bi'setten evvel kâhinlik çoktu. Kur'an nâzil olduktan sonra onlara hâtime çekti. Hattâ çok
kâhinler imana geldiler.»
Risalede yeri: Mektubat sh: 178
Me'hazler: Bu bölümdeki hükmün me'hazleri, daha doğrusu sâdık şâhidleri yüzlercedir. Nasılki 510
no.lu bölümden 513 numaraya kadar, kâhinliklerle ilgili ve aynı zamanda bu mes'eleyle de alâkadar
rivayetler, me'hazleriyle kaydedilmiştir. Başka me'haz vermeye de ihtiyaç yoktur. Amma yine de
nümûnelik için bir-iki kitabın ismini veriyoruz:
Hüccetulllah Ale-l Âlemîn - Nebhanî sh: 168-171; Mu'cem-üt Taberanî El-Kebir 12/12430 ve 12431;
Delâil-ün Nübüvve - Beyhakî 2/234; Delâil-ün Nübüvve - Ebu Nuaym 1/225-226
Zabıt şekli: Bunun zabıt şekli ve birçok me'hazleri, 510 ve 513 numaralar arasındaki kısımlarda
verildiği için, tekrarına lüzum görülmedi.
537/330- «Şecaat kahramanı Hazret-i Ali, mükerreren diyordu: "Harbin dehşetlendiği vakit, biz Resul
i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın arkasına iltica edip tahassun ediyorduk."»
Risalede yeri: Mektubat sh: 179
Me'hazler: Mişkât-ül Masabih hadîs no: 5891; Kenz-ül Ummal 12/347 ve 419; Şerh-üs Sünne - Begavî
14/33; Cem'-ül Fevaid 2/148; Nehc-ül Belâga - Tahki-i Subhî Salih sh: 520, bizzat İmam-ı Ali'den
rivayet...
Zabıt şekli: Verilen me'hazlerin ekserisinde, rivayet ve söz yalnız İmam-ı Ali'den gelmiyor. Diğer bazı
Sahabeler de aynı şeyi söylemiş ve ikrar etmişlerdir. İmam-ı Ali'nin sözünü, bizzat onun bir eseri olan
Nehc-ül Belâga'da yazıldığı şekliyle alıyoruz:
Meâli: "Harbin en çok kızıştığı zamanda, biz Resulullah'a dayanır onunla nokta-i istinad
bulabiliyorduk. Öyle zaman olurdu ki, düşmana ondan daha yakını hiçbirimiz olmazdı."
Ses Yok