Doç. Dr.
İSMAİL KARAÇAM
1937'de Burdur'da doğmuştur. İstanbul İmam-Hatip Okulu ikinci devre mezunudur. Maramara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesidir. Kendi mesleki sahasında kıymetli eserleri bulunmaktadır.
"Üstadı ziyarete gidiyoruz"
"Sene 1953. İstanbul İmam-Hatip Okulunun 2. ve 3. sınıfında idim. Yazın memleketim olan Burdur'a dönmüştüm. Buradan Ahmet Semiz ve Süleyman Semiz ile beraber Isparta'ya Üstadın ziyaretine gittik. Burdur'dan birisi 'Bir meseleyi sor' demişti. O sırada Üstadın yanında Zübeyir, Ziya Arun, bir de Eğirdirli birisi kalıyordu. Zili çaldık. Kapı açılmayınca mükedder olduk. Sonra kapı açıldı. Kapıyı açan Zübeyir, bize şöyle dedi:
"Üstad rahatsızdır. 'Beni ziyaret etmek isteyenler eserlerimi okusunlar' diyor.
"Biz ısrar ettik. Elini öpüp dersini almak istediklerimizi kendisine bildirmelerini söyledik. Zübeyir gidip haber verdi. Hazret, 'Buyursunlar ' demiş. Zübeyir, 'Talihiniz varmış' dedi.
"Lâhutî bir koku bizi kaplamıştı"
"Vallahilazim, onu hiç unutmam. İçeri girince bir lâhuti koku bizi kaplamıştı. (Rabbim şahit olsun) Ayakta duruyorum. Ne ileri ne de geri gidebiliyorum. Başladım ağlamaya. Heyecan, titreme... Nasıl gözler idi ya Rabbim! Birkaç defa elini öptüm. Bir daha öptüm. O da şefkatle elimi tuttu. Bir süre bırakmadı, elimi sıkıyordu.
"İşimizi, memleketimizi, anamızı, babamızı sordu.
"Biraz rahatsız olduğum için ziyaretçi kabul edemiyordum' dedi.
Hatim ve mevlid karşılığında para alma meselesi
"Epeyce sohbette bulundu. Soruyu soramadık. Münasebet düşmedi. Kalkacağımız zaman sormak istedim. Fakat daha sormadan o cevabını verdi.
"Camilerde hatim, mevlid okuyup zekât alıyorduk. Bunu soracaktım. Bana şöyle dedi:
"İsmail'im, talebeliğini bitirinceye kadar bunları yapabilirsin. Bir beis yoktur. ' Kendisine sormadığım halde, kendisine sormak istediğim sorunun cevabını vermişti.
"Seni dünya ve âhiret evlatlığa kabul ediyorum"
"Bir sene sonra tekrar ziyarete gitmeye karar verdim. Burdurlu Hacı Hüseyin'e Bediüzzaman Hazretlerini ziyarete gideceğimi söyledim. Bir şişe halis gülyağı verdi. Ve kendisine hediye etmemi söyleyerek, 'Kabul buyurmasını istirham et' demişti.
"Huzurunda o yeşil gözlere bakamadım. Bize çok iltifatta bulundu. 'İsmail'im, seni dünya ve âhiret evlatlığa kabul ettim' dedi. Cenab-ı Hak da kabul buyursun inşaallah. Mekteplerimizle ilgili geleceğe matuf izahlarda bulundu. Din-i mübin-i İslâma hizmet edecek insanların ve neslin yetişeceğini müjdeledi.
" O yüzde yüz velidir"
"Gülyağı yanımda duruyordu. Kendisine, 'Bir maruzatım var. Bunu Burdurlu Hacı Hüseyin gönderdi' dedim. Bana, 'Bu adamın hediyesini senin hatırın için kabul ediyorum' dedi. Hacı Hüseyin'e vermem için kendisi de, bana bir gül verdi. 'Ben bu gülü o zata veremem' diye içimden geçirdim. İzin isteyecektim. Bana 'İsmail'im, benim verdiğim tüp sende kalsın. Dışarıdan bir tüp al ve ona ver' demişti.
"Bu benim gözlerimle gördüğüm, kulaklarımla işittiğim bir vakıadır. O, yüzde yüz velidir.
"Elbisesi kar gibi beyazdı"
"Üçüncü ziyaretim 1956'da oldu. Merhum Muammer Dolmacı ve Şakir İkiz ile gittik. Yine görmek nasip oldu. Büyük bir sohbette bulundular. Bu ziyarette de unutamadığım aziz hatıralarım oldu. Lâhutî bir hava kokladım. Her taraf nurdu. Hasta idi. Elbisesi kar gibi beyazdı. Yatağı da elbiseleri gibi tertemizdi.
"Bu zatın ırkçılıkla hiçbir alakası yoktur. Zaten hâdimi bulunduğu İslâm dâvâsı ırkçılığı reddeder."