FAHREDDİN SAYI
1936'da Van'da doğdu. Saatçilikle meşguldür.
Üstad Bediüzzaman'la ilgili hatıralarını şöyle anlatıyor:
"1956 senesinin 25 Kasım'ında Üstad Hazretlerini Isparta'da ziyarete gitmiştim.
"Gelenleri, Üstadın rahatsızlığı dolayısıyla yanına bırakmıyorlardı. Ben Van'dan ayrılırken, Hüsrev Altınbaşak'a gitmemi söylemişlerdi. Orada, 'Üstadı ziyarete geldiğini kimseye söyleme' demişlerdi.
"Doğruca Isparta'da Hüsrev Altınbaşak Ağabeyin evine gittim. Kapıyı çaldım, fakat kimse çıkmadı. Beni gören bir kadın, 'Oğlum açmıyorsa, demek ki açmayacak' deyince, me'yus bir şekilde geri döndüm. O an çok korkmuştum. Üstadı görmeme korkusu beni iyice heyecanlandırıyordu.
"Heyecandan titremeye başladım"
"Daha sonra oradan ayrılıp camiye gittim. Cami müezzini halıları temizliyordu. Müezzinden Üstadın evini sordum. Müezzin bir an durakladı, söylemekten korkuyordu. O anda karşıda bir asker gördük. Asker, 'Üstadın yanına gidiyordu. Müezzin askeri çağırdı, askere, 'Bak,' dedi, 'bu da sizdendir. Üstad Hazretlerini soruyor.'
"Sonra askerle beraber Üstadın evine gittik. Bir anda gönlüm öylesine sevinçle doldu ki, heyecandan titremeye başladım.
"Eve gittiğimiz de Hüsnü Bayram ve Ceylan Çalışkan bizi karşıladı. Ceylan Çalışkan'la beraber Üstad Hazretlerinin odasına girdik. Üstad Hazretleri somyasında uzanıyordu. Bizi görünce kalkıp oturdu. Ellerini öptükten sonra bana yer gösterdi ve oraya oturdum.
"Üstad benden Van'daki Nur talebelerinin durumlarını sordu. Ben de cevaplar verdim. Biraz konuştuktan sonra Üstad Hazretleri elini Ceylan Çalışkan'ın omuzuna atarak, 'Dağlarda fedâkâr ceylanlar bulunur, bu da benim fedakâr bir Ceylan'ımdır' dedi.
"Vakit öylesine geçmişti ki, onun huzurunda olmanın verdiği zevk her şeyi unutturmuştu. 'Belki bir daha göremem' diye Üstadı zevkle dinliyordum. Üstad, 'Ben Van'a gelip kalenin başında, medresemi kuracağım. Adnan Menderes medresem için elli bin lira ayırdı. Fakat azdır diye ben kabul etmedim' dedi.
"Bir hayli konuştuktan sonra Üstad, bende Risale-i Nur'lardan bulunup bulunmadığını sordu. Ben de, yanımda Asâ-yı Musa ve Sözler'in bulunduğunu söyledim. Bunun üzerine Üstad Hazretleri çok sevindi.
"Risale-i Nur okuyan, beni görmüş olur"
"Bu arada Ceylan Çalışkan Üstada, benim için 'Kitap verelim mi?' diye sordu. Üstad,
"O asker olacak. Ancak farz namazlarını kılabilir' dedi.
"Ben Üstada sordum:
"Üstadım sizi bir daha ne zaman görebilirim?'
"Üstad, 'Ne zaman Risale-i Nur'ları okursan, o zaman beni görürsün, daha buralara kadar gelmeye lüzum yoktur' dedi.
"Daha sonra Üstad Hazretleri ellerini açıp dua etti. Benim boynuma sarıldı. Ben de ellerini öperek, dualarını aldım ve yanından ayrıldım.
"Üstadın evinden çıkarken, Üstad Hazretler Ceylan Çalışkan'a:
"Götür, Hüsrev'i görsün' dedi.
"Beraber Hüsrev Altınbaşak'ın yanına gittik. Ceylan Çalışkan beni bırakarak ayrıldı.
"Hüsrev Altınbaşak nereye gideceğimi sordu. Ben de İzmir'e gideceğimi söyledim. O da bana Mustafa Birlik'in adresini verip ilaç istedi.
"Oradan ayrılarak İzmir'e gittim. Mustafa Birlik'i buldum ve yazıyı verdim. Bir gün onun yanında kaldım. Daha sonra ayrılarak askerî eğitim yeri olan Narlıdere'ye gitmek üzere ayrıldım."