H. KÂMİL OKUR
1925'te Nurs'ta doğan H. Kâmil Okur, Üstadın amcası Hacı'nın oğlu Molla Davud'un oğludur. 1988'de vefat etti.
"Üstadı Nurs'a dâvet ettim"
"Mevsim ilkbahardı, herhalde 1956'da idi. Nurslu Hacı Fadıl Dalar'la birlikte Isparta'ya gitmiştik. Günlerden Perşembe ve sabah saat dokuz sıralarıydı. Gittiğimi ev iki katlıydı. Zile basınca bize kapıyı merhum Zübeyir Gündüzalp açmıştı. Üstadı ziyaret için geldiğimizi söyleyince bize Üstadın hasta olduğunu, ziyaretçi kabul etmediğini bildirince, biz, 'Git, Üstada söyle, Nurslu Molla Davud'un oğlu H. Kamil Okur sizi ziyaret etmek istiyor' demesini söyledik.
"Üstad, 'Hemen gelsinler' diye haber göndermişti.
"Nurs'tan Üstada bazı hediyeler getirmiştim. Bir çift yün çorap, iki kilo kadar bal, bir tepsi de Bitlis'in gözbestik dedikleri balla karışık ceviz içi ile yapılan bir tatlı çeşidi, bunu da Nurs'ta yaptırmıştım. Bu hediyeleri evin alt katına bırakmıştım. Üstadı ziyaret edip ellerini öpmüştük. Memleketteki İslâmî durumları sormuştu. 'Köyde kimler var, kimler yok?' diye sorunca hayatta olanları anlatmıştım.
"Kendisine yapılan suikastlardan ve kaç defa zehirlediklerinden bahsetti. Demokratların kendisine yardımcı olduklarını ve Adnan Menderes'ten sitayişle bahsetti.
"Gurbete çıktığından beri hiçbir kimsenin hediyesini almadığını söyleyince memleketten, Nurs'tan kendisine hediyeler getirdiğimi söyledim. Bunları, Nurs'tan olduğu için kabul etti, bizi bir buçuk saat kadar ziyaretinde koydu. Sonra trenin hazır olduğunu ve hemen gitmemizi söylemişti.
"Bana harçlığımı sordu, 'Vardır' dediğim halde bana dört buçuk lira para verdi. Elli kuruşu yiyeceğe verebileceğimi söyledi. Ben de elli kuruşla nasıl idare edebileceğimi düşündüm. Ben bu düşüncedeyken, 'O parayı yemek için değil, teberrük olarak verdim' demişti. Burada on gün kadar kalıp, her gün onar dakika ziyaretine gelmek istediğimi söyledim. Bu kadar müsaade olunduğunu bildirdi.
"Üstaddan teberrük olsun diye bazı şeyler istedim. Bana bir namazlık, bir takke, bir iç atlet, bir gömlek, bir de sarık verdi. Bana götürebilirsen bir de yorgan verebileceğini söyledi. Yorganı götürebilecek bir kuvvetim olmadığını söyledim. Kendisini Nurs'a davet ettim. Bunun imkânsız olduğunu, daha görüşemeyeceğimizi anlatmıştı. Hakikaten de görüşemedik.
"Üstadla vedalaşıp eşyalarımızı bir dükkâna bırakmıştık. Dükkâncı, İslâm yazılı bir kitap okuyordu. Kendisiyle tanıştık. Üstadı ziyaret için geldiğimizi söyledik. Üstadın akrabası olduğumuzu söyleyince, bizi kucakladı, kahve içtik, sonra beraber namaza gitmiştik. Namazdan sonra yine sohbet ederken, bir Nur talebesi geldi, Üstadın, beklemeden gitmemizi söylediğini bildirmişti. Kalkıp beklemeden trene ulaşmıştık. Tren hemen hareket etmişti. Biletlerimizi bile trenin içinde almıştık.
"Daha eskiden de, 1942 senelerinde Üstadla birlikte mektuplaşmıştık. Ben o zaman Çankırı'da askerdim."