NİYAZİ TEKİN
1928'de doğdu. Giresun ili, Tirebolu ilçesi, eski Harzıt (Doğankent) bucağının Doğmuş köyündendir.
"İleri gazetesine abone olsunlar"
"Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerini ziyaret ettiğim tarihi pek hatırlamıyorum. Zannederim 1956'larda olsa gerek. Sonbahar aylarında Diyarbakır'dan Isparta'ya geldim. Boyacı Rüştü Çakın Efendiyi buldum. O da beni başka bir zata gönderdi . Onu da buldum, ona kendimi tanıttım. Üstadımızı ziyaret için geldiğimi söyledim. Beni güler yüzle karşıladı ve içeri aldı, bu arada bana çay ikram ettii. Çaylar tazelendi, o esnada sohbete daldık.
"Tahminen bir saat oldu olmadı bilemem, bu esnada birisi geldi, 'Kardaşım Üstad seni istiyor' dedi ve gitti. On beş dakika sonra geldi. O zaman pek ziyaretçi kabul etmiyormuş, ama yine bana tebessümle 'Ziyaretin kabul oldu' dedi. Nasıl ziyaret edebileceğimi bana tarif etti.
"Beraberce gittik, ahşap bir eve girdik. Zübeyir Gündüzalp Ağabey bizi buyur etti. Hazret-i Üstadın yüce huzuruna girdik. Üstad bir divan üzerinde oturuyordu, evrad okuyordu. Oturmamızı işaret buyurdular. Diz çökerek oturduk. Az sonra evradı bitirerek, kitabı kapattı ve bana dönerek 'Hoş geldiniz' dedi. O anda eline kapanarak öptüm, beni iki tarafımdan öptü. Nereden geldiğimi sordu. 'Diyarbakır'dan' dedim. Sevinerek Diyarbakır'a ait bazı şeyler sordu. Tekrar ne zaman döneceğimi sordu. 'Birkaç gün buralarda kalacağım' dedim. Bana erken dönmemi tavsiye etti. O zaman Sözler yeni harflerle ilk defa basılıyordu. Eskişehir'e ve Ankara'ya uğramamı, Atıf Ural'ı görmemi söyledi. Sözler'le Lem'alar'ın basım işinin geciktiğini, merak ettiğini söyledi. Hazır kitap varsa alıp Diyarbakır'a götürmemi söyledi.
"Bana Antalya'nın Demokrat İleri gazetesini gösterdi. Bunda neşredilmiş Risale-i Nurlar vardı. Bana bir İleri gazetesi verdi, 'Diyarbakır'a götür, Mehmet Kayalar'a ver, bunu okusunlar, bu İleri gazetesine abone olsunlar' dedi.
"Hazret-i Üstadın huzurundan, büyük bir mânevî sevinç ve huzur içinde ayrıldım. Bir gece Isparta'da otelde kaldım.
"Ertesi gün Eskişehir'e uğradım. Oradan da Ankara'ya geldim. Atıf Ural'ı ve Mustafa Türkmenoğlu'nu buldum. Üstadımızın emirlerini aynen onlara söyledim. Bu esnada iki kitap geldi. Bunlar ilk defa çıkmıştı.
"Sözler ve Lem'alar'ı getirdim. Diyarbakır'da Mehmet Kayalar'a aynen Üstadımızın tavsiyelerini söyledim. Kitapları ve İleri gazetesini verdim, o da beni cemaate göstererek Üstadımızı ziyaretten geldiğimi anlattı."