SUBHİ TÜREL
Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
"1926'da Antalya'da doğdum. Ortaokulu bitirdikten sonra çalışma zarureti hâsıl oldu ve liseye devam edemedim. Ancak liseyi ve daha sonra Hukuk Fakültesini dışarıdan bitirdim. 1949'dan beri İleri gazetesini çıkartmaktayım. Evliyim ve iki çocuk babasıyım."
"Gençlik Rehberi'ni bastım"
Risale-i Nur Külliyatından bazı risaleleri basıp neşrettiğiniz söyleniyor. Hadisenin mahiyetini anlatır mısınız?
"İlk defa 1957'lerde merhum Mustafa Ezener ve Rüştü Çakın bana geldiler. 'Gençlik Rehberi'ni basar mısınız?' dediler. 'Hayır, basamam' dedim. Sebebini sordular. Ben de 'Devlet bu hususta hassastır. Adı geçen kitap yasak neşriyat arasındadır. Bu yüzden istediğinizi yerine getiremem' dedim. O zaman bana kaziye-i mahkeme haline gelmiş Yargıtay ilâmı kararı gösterdiler. Karar üzerinde, o senenin tarihi vardı. Karar Yargıtay Genel Kurulunda alınmıştı. Ben o kararı okudum ve hiç kimseye danışmadan Gençlik Rehberi'ni basacağımı söyledim. Hemen Gençlik Rehberini'nin basım işlerine başladım. Hattâ gazetede tefrika suretinde Hanımlar Rehberi ve Hutbe-i Şamiye isimli kitapları da neşrettim. "
"Üstadın duasını aldıktan sonra hayatım zevklendi"
Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile görüştünüz mü? Bu görüşme intibalarınızı anlatır mısınız?
"Bir taraftan risaleleri gazetede neşrederken, bir taraftan da, yine merhum Mustafa Ezener ve Rüştü Çakın'ın delâletleriyle Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ziyaretlerine gittim. Üstadı Isparta'da ziyaret edip ellerini öptüm, hayır dualarını aldım. 1957-58 arasıydı. İnanın, Üstadın duasını aldıktan sonra, hayatım renklendi. Beş yıldır evliydim, fakat çocuğum olmuyordu. Üstadın duasıyla Allah bana bir erkek evlât verdi. Üstad Hazretleri bana, 'Kızın olursa adını Zühre koy' demişti. Sonra bir de kızım oldu. Fakat ben unuttum, adını Zühre koyamadım. Sonra Üstaddan özür diledim, ama zannederim, bana gönüllendi. Şimdi çok pişmanım. Keşke kızımın adını Zühre koysaydım; çok, ama çok pişmanım. O ilk ziyaretten sonra sık sık Isparta'ya ziyaretine giderdim. Bazen gidemezsem, Üstad arabasını veya şoförü Mahmud'u gönderir, beni alıp Isparta'ya getirirdi. Bu esnada Nur Risalelerinden altmış-yetmiş kadarını da okumuştum.
"Nur'ları okurken yakın çevremdeki insanlar bilmeyerek Üstadın aleyhinde konuşurlardı. Neden böyle 'menfi' bir kimsenin eserlerini neşredip okuduğumu sorarlardı. Ben de Nur Risalelerinin Kur'ân'ın tefsiri mahiyetinde olduğunu söyler, kendilerine de okumalarını tavsiye ederdim. Böylece birçok arkadaşları yanlış kanaatlerinden kurtarmıştım."
"Yapmasan iyi olur"
Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile unutamayacağınız bir hatıranız var mı?
"Bu vesileyle, içimde taşıdığım ve tazeliğini ölene dek devam ettirecek olan bir hatıramı üzerine basa basa anlatmak isterim.
"Şöyle ki: Beni Üstad Hazretlerine şikayet etmişler. Birgün yine Isparta'ya Üstadın ziyaretine gitmiştim. Biraz konuştuktan sonra bana şunları söyledi: 'Hakkında şikayetler var. Sen kumar oynuyor, rakı içiyor, bazı geceler de dansa gidiyormuşsun. Doğru mu bütün bunlar?'
"Ben de kendilerine 'Evet, doğrudur Üstadım' dedim. O zaman bana döndü, 'Sana yapma, etme diyemem, yapmasan iyi olur derim. Yapma dersem, huzur-u mahşerde yapılacak hesaplaşmayı ben üstlenmiş olurum ki, bu Allah'la kul arasına girmek demektir' dedi.
"Benim şahsi düşüncem de, Üstad Bediüzzaman Hazretleri ölçülemeyecek kadar muhteşem bir maneviyat sahibidir. Ona izafeten yapılan ithamlar ve hücumlar bir bilgisizliğin acı neticesidir.
"Üstad beş dil biliyordu"
"Üstad Hazretleri her gün tıraş olurdu. Ben ziyaretlerinde uzun süre diz çöküp oturamazdım. Bana şefkat ve müsamahayla davranırdı. Beni karyolasına oturturdu. Benim kanaatim, Üstad Bediüzzaman birkaç tane yabancı dil bilirdi. Arapça, Farsça, Kürtçe, Fransızca ve Rusça konuştuğuna ben şahidimdir. Allah korkusunu ve Marifetullahı, yani Allah'ı bilmeyi insanlara en iyi bir şekilde talim eden en üstün bir mürşiddi. Böyle bir mürşidi tanımayanlar, bana kalırsa çok talihsizdirler.
"Ben Risalelerden birkaçını bastığım zaman, Türkiye'nin birçok beldesinden tebrik telgrafları almıştım. O zamanki Isparta Valisi Mustafa Bağrıaçık, Üstadı seven ve hürmet eden bir kişiydi. Üstadla görüştükten sonra, Üstadın Cuma namazlarını camide kılması izin vermişti.
"Ben mübarek kandil gecelerinde, Isparta'ya Üstada tebrik telgrafları çekerdim. Hatırladığım kadarıyla, kullandığım ibareler şöyle olurdu: 'Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine en derin hürmet ve arz-ı takdimle, ellerinden öperek takdim olunacaktır.'
"Bu tebriklerim aynen ulaşırdı.
"Üstad iman derslerinde şu parti veya bu parti demezdi. O iman dâvâsına hizmet ederdi. Kur'ân dâvâsına sadakat gösterenler de, onu bulurlardı.
"Eski bakanlardan Celâl Yardımcı ve Tevfik İleri ile Üstad, Eğridir yolu üzerinde bir görüşme yapmışlardı. O zamanlar bu görüşmeyi muhalefet haksız olarak çok diline dolamıştı."
(Bu röportajı yapan Sebahaddin Boyacı'ya teşekkür ederim.)