Amma, ıtlak ve ihâta ve nihayetsizliğin vahdete şehâdetleri ise; o dahi “Sirâcınnûr” Risâlelerinde tafsilen zikredilmiş. Bir muhtasar meâli şudur: Mâdem kâinattaki ef’âlin her biri, kendi eserinin etrafa istilakârane yayılması ile her bir fiilin ihâtasını ve ıtlakını ve hadsiz bulunduğunu ve kayıdsızlığını gösterir. Ve mâdem iştirak ve şirk ise, o ihâtayı inhisar altına ve o ıtlakı kayıd altına ve o hadsizliği had altına alıp ıtlakın hakîkatını ve ihâtanın mahiyetini bozuyor. Elbette mutlak ve muhit olan o ef’âlde iştirak muhaldir, imkânı yoktur. Evet ıtlakın mahiyeti, iştirake zıttır. Çünkü ıtlakın ma’nası, hatta mütenahî ve maddî ve mahdut bir şeyde dahi olsa, yine istilakârane ve istiklaldârâne etrafa, her yere yayılır, intişar eder. Meselâ: Hava ve ziya ve nur ve hararet, hatta su, ıtlaka mazhar olsalar, her tarafa yayılırlar. Mâdem ıtlak ciheti, cüz’îde dahi olsa, maddîleri mahdudları böyle müstevli yapıyor. Elbette küllî bir ıtlak-ı hakîki, böyle hem nihayetsiz, hem maddeden münezzeh, hem hududsuz, hem kusurdan müberra olan sıfatlara öyle bir istilâ ve ihâta verir ki, şirk ve iştirakin hiçbir cihet-i imkânı ve ihtimali olamaz.
Elhasıl: Kâinatta görünen binlerle ef’âl-i umûmîyenin ve cilveleri görünen yüzer esmâ-i İlâhîyenin her birinin hem hâkimiyeti, hem kibriyası, hem kemâli, hem ihâtası, hem ıtlakı, hem nihayetsizliği; vahdetin ve tevhidin gâyet kuvvetli birer bürhanıdırlar.
Hem nasıl ki, bir fevkalâde kuvvet, faaliyete girmek için istilâ etmek ister, başka kuvvetleri dağıtır. Öyle de, herbir fiil-i rubûbiyet ve herbir cilve-i Esmâ-i Ulûhiyet, o derece fevkalâde kuvvetleri, eserlerinde görünüyor ki; eğer hâkimiyet-i âmme ve adalet-i mutlaka olmasa idi ve onları durdurmasa idi, herbiri umum mevcûdâtı istilâ edecekti.
Meselâ: Kavak ağacını umum zeminde halkeden ve tedbirini gören bir kuvvet, hiç mümkün müdür ki; onun yanında ve efradı içinde yayılmış ve karışmış olan ceviz ve elma ve zerdali misillü ağaçların kavağa bitişik olan cüz’î ferdlerini, o kavak nev’ini tamamen, birden zabteden küllî kuvveti altına ve tedbiri içine almasın ve istilâ etmesin ve başka kuvvetlere kaptırsın.