Şualar | İkinci Şuâ | 24
(5-43)

doğrudan doğruya kâinat Hâlıkının ve umum mevcûdât sultanının eseri ve ihsanı ve in’amı ve hediyesi ve fiili olduğunu göstermek için Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân (Hâşiye) tekrar ile rızkı ve hidayeti ve şifayı Zât-ı Vâcib-ül Vücûd’a veriyor ve onları ihsan etmek ona mahsus ve ona münhasırdır diyor ve gâyet şiddetle gayrın müdâhalesini reddediyor. Evet ebedî bir dâr-ı saadeti kazandıran îman ni’metini veren, elbette ve her halde o dâr-ı saadeti halk eden ve îmanı ona anahtar yapan bir Zât-ı Zülcelâl’in ni’meti olabilir. Başkası bu derece büyük bir ni’metin mün’imi olarak mâbûdiyetin en büyük penceresini kapayıp, en ehemmiyetli vesilesini kapamaz ve çalamaz.

Elhâsıl: Şecere-i hilkatın en müntehasındaki en cüz’î ahval ve semerat, iki cihetle tevhide ve vahdete işâret ve şehâdet ederler:

BİRİNCİSİ: Rubûbiyetin kâinattaki maksadları onlarda tecemmu’ ve gayeleri onlarda temerküz ve ekser Esmâ-i Hüsnânın cilveleri ve zuhurları ve taayyünleri ve hilkat-ı mevcûdâtın neticeleri ve faideleri onlarda içtima ettiğinden, onların her birisi, bu temerküz noktasından der: Ben bütün kâinatı halk eden zât’ın malıyım, fiiliyim, eseriyim.

İKİNCİ CİHET ise: O cüz’î meyvenin kalbi, hem hadîsçe zahr-ı kalb denilen insanın hâfızası, ekser enva’ın bir çeşit muhtasar fihristesi ve bir küçük nümûne haritası ve şecere-i kâinatın bir ma’nevî çekirdeği ve ekser esmâ-i İlâhîyenin incecik bir âyinesi olduğu; hem o kalbin ve hâfızanın emsâlleri ve sikkeleri bir tarzda bulunan bütün kalblerin ve hâfızaların kâinat yüzünde müstevliyâne intişarları, elbette bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan bir zâta bakar ve yalnız onun eseriyim ve onun san’atıyım derler.

Elhasıl: Nasılki bir meyve, faydalılığı cihetiyle, tamam ağacının mâlikine bakar. Ve çekirdeği cihetiyle, bütün o ağacın ecza ve âza ve mahiyetine nazar eder. Ve bütün emsâlinde aynı bulunan yüzündeki sikkesi cihetiyle, o ağacın bütün meyvelerini temaşa eder: “Biz, biriz ve bir elden çıkmışız; birtek zât’ın malıyız. Ve birimizi yapan, elbette umumumuzu O yapar.” derler.


Hâşiye: Meselâ;

Dinle
-