Şualar | OnBirinci Şuâ | 252
(205-299)

Ve korktuğumuz en büyük şeylerden daha büyüktür. Demek haşri getirmekten ve bizi ademden kurtarmaktan ve saadet-i ebediyeyi vermekten daha büyüktür. Her acib ve tavr-ı aklın haricindeki herşeyden daha büyüktür ki,

âyetinin sarahat-ı kat’iyyesi ile nev’-i beşerin haşri ve neşri, birtek nefsin îcadı kadar o kudrete kolay gelir. Bu ma’na itibariyledir ki, darb-ı mesel hükmünde büyük musîbetlere ve büyük maksadlara karşı, herkes “Allah büyüktür, Allah büyüktür” der.. kendine teselli ve kuvvet ve nokta-i istinâd yapar.

Evet, nasılki Dokuzuncu Söz’de, bu kelime iki arkadaşıyla bütün ibâdâtın fihristesi olan namazın çekirdekleri ve hülâsaları ve içinde ve tesbihatında tekrar ile namazın ma’nasını takviye için

üç muazzam hakîkatlara ve insanın kâinatta gördüğü medâr-ı hayret, medâr-ı şükran ve medâr-ı azamet ve kibriya, acib ve güzel ve büyük, pekçok fevkalâde şeylerden aldığı hayret ve lezzet ve heybetten neş’et eden suallerine pek kuvvetli cevab verdiği gibi, On Altıncı Söz’ün âhirinde îzah edilen şu: Nasıl bir nefer, bayramda bir müşir ile beraber huzur-u pâdişâha girer; sâir vakitte, zabitinin makamı ile onu tanır. Aynen öyle de; her adam hacda bir derece veliler gibi Cenâb-ı Hakk’ı

ünvanı ile tanımağa başlar. Ve o kibriya mertebeleri kalbine açıldıkça, ruhunu istilâ eden mükerrer ve hararetli hayret suallerine yine

tekrarıyla umumuna cevab verdiği misillü; On Üçüncü Lem’a’nın âhirinde îzahı bulunan ki, şeytanların en ehemmiyetli desîselerini köküyle kesip cevab-ı kat’i veren yine

olduğu gibi; bizim âhiret hakkındaki sualimize de kısa fakat kuvvetli cevab verdiği misillü,

cümlesi dahi haşri ihtar edip ister.

Dinle
-