Efendiler! Otuz-kırk seneden beri ecnebi hesabına ve küfür ve ilhâd nâmına bu milleti ifsad ve bu vatanı parçalamak fikriyle, Kur’ân hakîkatına ve îman hakîkatlarına her vesile ile hücum eden ve çok şekillere giren bir gizli ifsad komitesine karşı, bu mes’elemizde kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsiz me’murlara ve bu mahkemeyi şaşırtan onların Müslüman kisvesindeki propagandacılarına hitaben, fakat sizin huzurunuzda zâhiren sizin ile birkaç söz konuşacağıma müsaade ediniz.
(Fakat ikinci gün beraat kararı, o dehşetli konuşmayı geriye bıraktı.)
Tecrid-i mutlakta ve haps-i münferidde
Mevkuf
Said Nursî
Mühim Bir Suale Hakîkatlı Bir Cevabdır.
Büyük me’murlardan birkaç zât benden sordular ki: “Mustafa Kemâl sana üçyüz lira maaş verip, Kürdistan’a ve vilayat-ı şarkıyeye, Şeyh Sünusî yerine vaiz-i umûmî yapmak teklifini neden kabul etmedin? Eğer kabul etseydin, ihtilâl yüzünden kesilen yüz bin adamın hayatlarını kurtarmaya sebeb olurdun!” dediler.
Ben de onlara cevaben dedim ki: Yirmişer-otuzar senelik hayat-ı dünyeviyeyi o adamlar için kurtarmadığıma bedel, yüz binler vatandaşa, herbirisine milyonlar sene uhrevî hayatı kazandırmaya vesile olan Risâle-i Nur, o zâyiâtın yerine binler derece iş görmüş. Eğer o teklifi ben kabul etseydim, hiçbir şeye âlet olamayan ve tabi olmayan ve sırr-ı ihlâsı taşıyan Risâle-i Nur meydana gelmezdi. Hatta ben hapiste muhterem kardeşlerime demiştim: Eğer Ankara’ya gönderilen Risâle-i Nur’un şiddetli tokatları için beni i’dama mahkûm eden zâtlar, Risâle-i Nur’la îmanlarını kurtarıp i’dâm-ı ebedîden necat bulsalar, siz şahid olunuz, ben onları da ruh u cânımla helâl ederim!..