Şualar | Onİkinci Şuâ | 316
(300-322)

Hem, makam-ı iddia bir risâlenin güzel ve fevkalâde kerâmetkârâne bir tevafukunun imza edilmesiyle “Bir cemiyet efradı” diye ma’nasız bir emâre beyân etmiş. Acaba esnafların ve hancıların defterlerinde bulunan bu nevi imzalara cemiyet ünvanı verilir mi? Eskişehir’de aynı böyle bir vehim oldu. Cevab verdiğim ve Mu’cizat-ı Ahmediyye Risâlesi’ni gösterdiğim zaman taaccüble karşıladılar. Eğer mâbeynimizde dünyevî bir cemiyet olsaydı, bu derece benim yüzümden zarar görenler, elbette kemâl-i nefretle benden kaçacak idiler. Demek nasıl ben ve biz, İmâm-ı Gazâli ile irtibatımız var, kopmuyor; çünkü uhrevîdir, dünyaya bakmıyor; aynen öyle de; bu ma’sûm ve sâfi ve hâlis dindarlar, benim gibi bir biçâreye îman derslerinin hatırı için bir kuvvetli alâka göstermişler. Ondan bu asılsız mevhum bir cemiyet-i siyasiye vehmini vermiş. Son sözüm:


Mevkuf, Haps-i Münferidde
Said Nursî


* * *

BU GELEN KISIM ÇOK EHEMMİYETLİDİR


Son Sözün Mühim Bir Parçası

Efendiler! Reis bey, dikkat ediniz! Risâle-i Nur’u ve şâkirdlerini mahkûm etmek, doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına, hakîkat-ı Kur’âniye ve hakâik-i îmaniyeyi mahkûm etmek hükmüne geçmekle bin üç yüz seneden beri her senede üç yüz milyon onda yürümüş ve üç yüz milyar müslümanların hakîkata ve saadet-i dâreyne giden cadde-i kübrâlarını kapatmaya çalışmaktır ve onların nefretlerini ve itirazlarını kendinize celbetmektir. Çünkü o caddede gelip gidenler, gelmiş geçmişlere duâlar ve hasenatlariyle yardım ediyorlar. Hem bu mübârek vatanın başına bir kıyamet kopmaya vesile olmaktır.

Dinle
-