Hem bu âyetin ma’nasına bu zamanda tam mazhar ve herkes onlardan çekinmesinden fütur getirmeyerek
deyip mütevekkilane müşkilât-ı azîme içinde envâr-ı îmaniyeyi ve esrar-ı Kur’âniyeyi neşreden, ehl-i îmanı me’yusiyetten kurtaran başta Risâlet-ün Nur ve şâkirdleridir.
ON SEKİZİNCİ ÂYET:
’dir. Bu âyet meâliyle hizbullahın zahirî mağlubiyetinden gelen me’yusiyeti izâle için kudsî bir teselli verir ve hizbullah olan hizb-i Kur’ânînin hakîkatta ve akibette galebesini haber verir. Ve bu asırda hizb-i Kur’ânînin hadsiz efradından Resail-in Nur şâkirdleri tezahür ettiklerinden bu âyetin küllî ma’nasında husûsi dâhil olmalarına bir emâre olarak makam-ı cifrîsi olan bin üç yüz elli (1350) adedi ile Resail-in Nur şâkirdlerinin zâhirî mağlûbiyetleri ve bir sene sonra mahbusiyetleri içinde ma’nevî galebeleri ve metanetleri ve haklarında yapılan müdhiş imha plânını akîm bırakan ihlâsları ve kuvve-i ma’nevîyeleri tezahür etmesinin rumi tarihi olan bin üç yüz elli ve elli bir ve elli iki (1350-1351-1352) adedine tam tamına tevâfuku elbette şefkatkârane, teselliyetdârâne bir remz-i Kur’ânîdir.
ON DOKUZUNCU ÂYET:
Şu âyetin umum ma’nasındaki tabakalarından bir tabaka-i işariyesi bu asra dahi bakıyor.