Elbette diyebiliriz ki; Hazret-i İmâm-ı Ali (R.A.) nasılki başta
yâni, “Hazine-i esrar olan
ile başladım. Ruhum, onun ile o hazineyi keşfetti.” diyerek sâir işârâtın karinesiyle bir ma’na-yı işârî ve bir medlûl-ü mecazî sûretinde Risâle-i Nur’un hükmünde ve fatihası ve besmelesi ve ’taki büyük sırrın hakîkatını beyân eden ve kısa ve gâyet kuvvetli Birinci Söz nâmında olan Risâlesi’ne îma, belki remz, belki işâret ediyor. Aynen öyle de; sâir işârâtın karine ve münâsebetiyle ve huruf-u Kur’âniyenin esrarından bahseden ve Rumuzat-ı Semaniye nâmında bulunan sekiz küçük risâlelerin mahiyetlerini andırır bir tarzda, ibareyi değiştirerek hurufların esrariyle istimdad etmeğe başlaması karine-i latifesiyle muazzam dua ve münâcât ve câmi’ kasem-i istimdadînin âhirlerinde ve Sözler’e ve Mektublar’a işâretten sonra
fıkrasiyle Yirmi Dokuzuncu Mektub’un bir kısım esrar-ı huruf-u Kur’âniye’yi beyân eden Rumuzat-ı Semaniye nâmında sekiz küçük risâlelerin en mühimleri ve feth-i Mekke ve feth-i Şam ve feth-i Kudüs ve feth-i İstanbul gibi çok fütuhat-ı İslâmiyeden gaybî haber veren Sure-i
’nun esrarını beyân ile, fütuhat-ı İslâmiye’nin pehlivanı olan Hazret-i İmâm-ı Ali’nin (R.A.) nazar-ı dikkatini celbeden Feth ve Nasr Risâlesi’ne, hem Sure-i Feth’in en mühim ve en âhir âyetin beş vecih ile i’cazını beyân ve isbat ile, kahraman-ı İslâm Hazret-i İmâm-ı Ali’nin (R.A.) nazar-ı dikkatini celbeden gâyet kıymetli olan Âyet-i Feth Risâlesi nâmındaki küçük bir risâleye îmâ, belki işâret eder, itikadındayım. Böyle itikada iştirâk edilmezse de itiraz edilmemeli.