Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 152
(6-173)

Bizim gibi ma’sûm dindarlara musallat olanlar ve onları îmanî derslerinden ayırmayı tevehhüm edenler, lâiklik prensibini dinsizliğe ve komünizme âlet etmek isteyenlerdir.

Asrımızın dâhîsi büyük mütefekkir BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’ nin beyânı vechile: “Ekser-i enbiyânın şarkta ve Asya’-da zuhurları ve ağleb-i hükemanın garbda ve Avrupa’da gelme-leri kader-i ezelînin bir işâretidir ki; Asya’da din hâkimdir, fel-sefe ikinci derecededir. Bu remz-i kadere binâen Asya’da hü-küm süren, dindar olmasa da din lehine çalışanlara ilişmemeli ve teşvik etmeli.

KUR’ÂN-I HAKÎM, bu zemîn kafasının aklı ve kuvve-i mütefekkiresidir. El’iyazübillah, KUR’ÂN Küre-i Arzın başın-dan çıksa arz divâne olacak akıldan boş kalan kafasını bir sey-yareye çarpmak, bir kıyamet kopmasına sebeb olmak akıldan uzak değildir. Evet Kur’ân ferşi arşla ve arşı ferşle bağlamış bir zin-cirdir, bir hablullahdır. Cazibe-i umûmîyeden ziyâde zemîni muhafaza ediyor. İşte bu KUR’ÂN-I AZÎMÜŞŞAN’ın hakîki ve kuvvetli bir tefsiri olan RİSÂLE-İ NUR bu asırda, bu vatanda, bu millete yirmi sekiz seneden beri te’sirini göstermiş büyük bir ni’met-i İlâhîye ve sönmez bir MU’CİZE-İ KUR’ÂNİYE’dir. Hükümet ona ilişmek ve talebelerini ürkütüp ondan vaz ge-çirmek değil, himaye etmek ve okumasına teşvik etmek gerek-tir.”

Ses Yok