öyle kâfirler için bir Cehennem’i halketmek ve onları içine atmak, o izzet ve celâlin şe’nidir.
Hem mâhiyet-i küfür dahi Cehennem’i bildirir. Evet, nasılki îmanın mâhiyeti eğer tecessüm etse, lezzetleriyle bir Cennet-i husûsiye şekline girebilir. Ve Cennet’ten bu noktadan gizli haber verir. Aynen öyle de: Risâle-i Nur’da delilleriyle isbat ve baştaki mes’elelerde dahi işâret edilmiş ki; küfrün ve bilhassa küfr-ü mutlakın ve nifakın ve irtidâdın öyle karanlıklı ve dehşetli elemleri ve ma’nevî azabları var.. eğer tecessüm etse, o mürted adama bir husûsi Cehennem olur. Ve büyük Cehennem’den bu cihette gizli haber verir. Ve bu fidanlık dünya mezraasındaki hakîkatcikler âhirette sünbüller vermesi noktasından, bu zehirli çekirdek, o zakkum ağacına işâret eder. “Ben onun bir mâyesiyim.” der. “Ve beni kalbinde taşıyan bedbaht için o zakkum ağacının bir husûsi nümûnesi, benim meyvem olur.”
Mâdem küfür hadsiz hukuka bir tecavüzdür... Elbette hadsiz bir cinâyettir. Öyle ise hadsiz bir azaba müstehak eder. Mâdem bir dakika katl, on beş sene cezada (sekiz milyona yakın dakikada) hapis azabını çekmesini adâlet-i beşeriye kabul edip maslahata ve hukuk-u âmmeye muvafık görür. Elbette bir küfür bin katl kadar olması cihetiyle, bir dakika küfr-ü mutlak, sekiz milyara yakın dakikalarda azab çekmesi, o kanun-u adâlete muvafık geliyor. Bir sene ömrünü o küfürde geçiren, iki trilyon sekiz yüz seksen milyara yakın dakikada azaba müstehak ve sırrına mazhar olur. Her ne ise...
Kur’ân-ı Hakîm’in, Cennet ve Cehennem hakkındaki mu’cizâne îzahatı ve Kur’ân’ın tefsiri ve ondan gelen Risâle-i Nur’un Cennet ve Cehennem’in vücûdlarına dâir hüccetleri, daha başka beyâna ihtiyaç bırakmamışlar.