Asâ-yı Mûsa | İkinci Hücceti İmaniye | 155
(143-155)

Birer bürhan-ı nûr-efşânız vücub-u Sâni’a, hem vahdete, hem kudrete şâhidleriz biz.


Şu zemînin yüzünü yaldızlayan nâzenin mu’cizatı çün melek seyranına,

Bu semânın arza bakan, Cennet’e dikkat eden, binler müdakkik gözleriz biz.


Tûbâ-yı hilkatten semavât şıkkına, hep kehkeşan âğsanına

Bir Cemîl-i Zülcelâl’in dest-i hikmetiyle takılmış, binler güzel meyveleriz biz.


Şu semavât ehline birer mescid-i seyyar, birer hâne-i devvar, birer ulvî âşiyâne,


Birer misbah-ı nevvâr, birer gemi-i cebbar, birer tayyareyiz biz.


Bir Kadîr-i Zülkemâl’in, bir Hakîm-i Zülcelâl’in, birer mu’cize-i kudret, birer hârika-i san’at-ı Hâlıkane,


Birer nâdire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat, birer nur âlemiyiz biz.

Böyle yüz bin dil ile, yüz bin bürhan gösteririz, işittiririz insan olan insana,

Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü. Hem işitmez sözümüzü. Hak söyleyen âyetleriz biz.

Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize müsahharız, müsebbihiz abîdâne

Zikrederiz, kehkeşanın halka-i kübrâsına mensub birer meczublarız biz...

Dinle
-