Asâ-yı Mûsa | Üçüncü Hücceti İmaniye | 171
(156-176)

Hem hadsiz bir derecede kendini sevdirmeyi ve tanıttırmayı ef’aliyle gösterdiği halde, en mükemmel mahlûkatının şükür ve minnetdarlıklarını, tahabbüb ve ubûdiyetlerini başka esbâba vermekle kendini unutturup, kâinattaki makasıd-ı âliyesini inkâr ettirir mi?

Ey tabiat-perestlikten vazgeçen arkadaş! Haydi sen söyle! O diyor: Elhamdülillâh, bu iki şübhem hallolmakla beraber, vahdâniyyet-i İlâhîyyeye dâir ve Ma’bûd-u Bilhak o olduğuna ve ondan başkaları ibâdete lâyık olmadığına o kadar parlak ve kuvvetli iki delil gösterdin ki, onları inkâr etmek, Güneş’i ve gündüzü inkâr etmek gibi bir mükâberedir.

* * *

Hâtime

Tabiat fikr-i küfrîsini terkeden ve îmana gelen zât diyor ki: Elhamdülillâh, benim şübhelerim kalmadı; yalnız merakımı mûcib olan birkaç sualim var.

Birinci Sual: Çok tenbellerden ve târik-üs salâtlardan işitiyoruz; diyorlar ki:

Cenâb-ı Hakk’ın bizim ibâdetimize ne ihtiyacı var ki, Kur’ân’da çok şiddet ve ısrar ile ibâdeti terkedeni zecredip Cehennem gibi dehşetli bir ceza ile tehdid ediyor. İtidalli ve istikametli ve adâletli olan ifade-i Kur’âniyeye nasıl yakışıyor ki, ehemmiyetsiz bir cüz’î hataya karşı, nihayet şiddeti gösteriyor?

Elcevab: Evet, Cenâb-ı Hak senin ibâdetine, belki hiçbir şeye muhtaç değil. Fakat sen ibâdete muhtaçsın, ma’nen hastasın. İbâdet ise, ma’nevî yaralarına tiryaklar hükmünde olduğunu çok Risâlelerde isbat etmişiz. Acaba bir hasta, o hastalık hakkında, şefkatli bir hekimin ona nâfi’ ilâçları içirmek hususunda ettiği ısrara mukâbil, hekime dese: “Senin ne ihtiyacın var, bana böyle ısrar ediyorsun?” Ne kadar ma’nasız olduğunu anlarsın.

Amma Kur’ân’ın, terk-i ibâdet hakkında şiddetli tehdidatı ve dehşetli cezaları ise; nasılki bir pâdişâh, raiyetinin hukukunu muhafaza etmek için âdi bir adamın, raiyetinin hukukuna zarar veren bir hatasına göre, şiddetli cezaya çarpar. Öyle de: İbâdeti ve namazı terk eden adam, Sultan-ı Ezel ve Ebed’in raiyeti hükmünde olan mevcûdâtın hukukuna ehemmiyetli bir tecavüz ve ma’nevî bir zulüm eder.

Dinle
-