Asâ-yı Mûsa | Dokuzuncu Hücceti İmaniye | 215
(213-224)
MUKADDEME

(Haşir akidesinin, pek çok ruhî faidelerinden ve hayatî neticelerinden birtek netice-i câmiayı ihtisar ile beyân ve hayat-ı insaniyeye husûsan hayat-ı içtimâîyesine ne derece lüzumlu ve zarûri olduğunu izhar ve bu îman-ı haşrî akidesinin pek çok hüccetlerinden bir tek hüccet-i külliyeyi icmal ile göstermek ve o akide-i haşriye ne derece bedihî ve şüphesiz bulunduğunu ifade etmekten ibaret olarak “İki Nokta”dır.)

BİRİNCİ NOKTA: Âhiret akidesi; hayat-ı içtimâîye ve şahsiye-i insaniyenin üss-ül esası ve saadetinin ve kemâlatının esâsâtı olduğuna yüzer delillerinden bir mikyas olarak yalnız “Dört” tanesine işâret edeceğiz.

Birincisi: Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar; yalnız Cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler. Ve gâyet zaîf ve nâzik vücûdlarında bir kuvve-i ma’nevîye bulabilirler ve her şeyden çabuk ağlayan gâyet mukavemetsiz mizac-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümid bulup mesrûrane yaşayabilirler. Meselâ, Cennet fikriyle der: “Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennet’in bir kuşu oldu. Cennet’te gezer, bizden daha güzel yaşar.” Yoksa her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri; o zaîf biçârelerin endişeli nazarlarına çarpması; mukavemetlerini ve kuvve-i ma’nevîyelerini zîr ü zeber ederek gözleriyle beraber ruh, kalb, akıl gibi bütün letâifini dahi öyle ağlattıracak, ya mahvolup veya divâne bir bedbaht hayvan olacaktı...

İkinci delil: Nev-i insanın bir cihette nısfı olan ihtiyarlar; yalnız hayat-ı uhreviye ile yakınlarında bulunan kabre karşı tahammül edebilirler. Ve çok alâkadar oldukları hayatlarının yakında sönmesine ve güzel dünyalarının kapanmasına mukâbil bir teselli bulabilirler ve çocuk hükmüne geçen seri-üt teessür ruhlarında ve mizaçlarında, mevt ve zevâlden çıkan elîm ve dehşetli me’yusiyete karşı, ancak hayat-ı bâkîye ümidiyle mukabele edebilirler.

Dinle
-