− Bu ilimleri birbirinden tefrik edemiyorum. Ya hepsini biliyorum veyahut hiçbirisini bilmiyorum, der.
Herhangi bir kitabı eline alırsa, anlardı. Yirmi dört saat zarfında “Cem’ül-Cevâmi”, “Şerh-ül-Mevâkıf”, “İbn-ül-Hacer” gibi kitapların iki yüz sahifesini, kendi kendine anlamak şartiyle mütalâa ederdi. O derece ilme dalmıştı ki, hayat-ı zahirî ile hiç alâkadar görünmezdi. Hangi ilimden olursa olsun sorulan suâle tereddütsüz derhal cevap verirdi.
Evvelâ: Hükema-yı İşrâkıyyunun mesleklerine sülûk ederek, zühd ve riyazete başladı. Hükema-yı İşrakıyyun, tedric kanunu mucibince vücûdlarını riyazete alıştırmışlardı. O ise tedrice riâyet etmiyerek birdenbire riyazete daldı. Gün geçtikçe, vücûdu tahammül etmiyerek zaif düşmeye başladı. Üç günde bir parça ekmekle idare ediyordu. Ulemâ-yı İşrâkıyyunun, “Riyazetin küşâyiş-i fikre hizmet ettiği” nazariyesi üzerine, onlar gibi yapacağım diye çalışıyordu.
Saniyen: İmâm-ı Gazâli Hazretlerinin “İhya-ül-ulûm” unda tasavvuf nokta-i nazarında
kaidesine ittibaen, ekmeği bile bir zaman terkedip, ot ile idareye koyuldu.
Salisen: Nadir konuşuyordu. Kürdlerin edib dâhîlerinden Molla Ahmed Hâni Hazretlerinin, gündüzleyin bile havf ile girilen kubbe-i saadetine kapanır, ba’zan geceleyin de orada kalırdı. Bundan dolayı ahali, Bediüzzamana: “Ahmed Hâni Hazretlerinin feyzine mazhar olmuştur” diyordu. Bu hali, müşarünileyhin kerâmetine hamlederlerdi. O vakitlerde kendisi on üç, on dört yaşlarında idi. Sonra, ulemâdan mümtaz sîmalarla mülâkat etmeye karar verdi; ve Bağdada, ziyaret kasdiyle hocasından izin istedi. Derviş kıyafetine girdi. Yolları takib etmeden dağlarda, ormanlarda gece dolaşarak Bağda’da gitmek niyetinde iken Bitlis’e geldi. Bitlis’te Şeyh Mehmed Emin Efendi Hazretlerinin yanına giderek, iki gün kadar dersinde bulundu. Şeyh Mehmed Emin Efendi, kendisine kisve-i ilmiyeye girmesini teklif etti. Molla Said cevaben: