Tarihçe-i Hayat | İkinci Kısım - Barla Hayatı | 194
(150-214)

Mâdem İ’caz-ı Kur’ânı bir derece beyân, Sözlerle oldu. Elbette o i’cazın hesabına geçen ve O’nun reşehatı ve berekâtı nev’inden olan hizmetimizdeki inâyâtı izhar etmek, i’caza yardımdır ve izhar etmek gerektir.

İkinci Sebeb: Mâdem Kur’ân-ı Hakîm mürşidimizdir, üstâdımızdır, imamımızdır, herbir âdabda rehberimizdir; O kendi kendini medhediyor. Biz de O’nun dersine ittibâen, O’nun tefsirini medhedeceğiz.

Hem mâdem yazılan Sözler onun bir nevi tefsiridir ve o risâlelerdeki hakâik Kur’ânın malıdır ve hakîkatlarıdır; ve mâdem Kur’ân-ı Hakim ekser Sûrelerde, husûsan larda lerde kendi kendini kemâl-i haşmetle gösteriyor; kemâlâtını söylüyor; lâyık olduğu medhi kendi kendine ediyor. Elbette Sözlerde in’ikâs etmiş Kur’ân-ı Hakîmin lemeât-ı i’câziyyesinden ve o hizmetin makbûliyetine alâmet olan inâyât-ı Rabbânîyyenin izharına mükellefiz. Çünkü, o üstadımız öyle eder ve öyle ders verir.

Üçüncü Sebeb: Sözler hakkında tevâzu’ sûretinde demiyorum, belki bir hakîkatı beyân etmek için derim ki: “Sözlerdeki hakâik ve kemâlât benim değil Kur’ânındır ve Kur’ândan tereşşuh etmiştir.” Hatta Onuncu Söz, yüzer Âyât-ı Kur’âniyyeden süzülmüş ba’zı katarattır. Sâir risâleler dahi umumen öyledir. Mâdem ben öyle biliyorum ve mâdem ben fâniyim, gideceğim elbette bâkî olacak birşey ve bir eser, benimle bağlanmamak gerektir ve bağlanmamalı. Ve mâdem ehl-i dalâlet ve tuğyan, işlerine gelmiyen bir eseri, eser sâhibini çürütmekle eseri çürütmek âdetleridir; elbette Semâ-yı Kur’ânın yıldızlariyle bağlanan risâleler, benim gibi çok îtirâzata ve tenkidata medâr olabilen ve sukut edebilen çürük bir direk ile bağlanmamalı. Hem mâdem örf-i nâsda, bir eserdeki mezâya, o eserin masdarı ve menba’ı zannettikleri müellifin etvarında aranılıyor ve bu örfe göre, o hakâik-ı âliyeyi ve o cevâhir-i galiyeyi kendim gibi bir müflise ve onların binde birini kendinde gösteremiyen şahsiyetime maletmek, hakîkata karşı büyük bir haksızlık olduğu için risâleler kendi malım değil, Kur’ânın malı olarak Kur’ânın reşehat-ı meziyyatına mazhar olduklarını izhar etmeye mecbûrum. Evet, lezzetli üzüm salkımlarının hâsiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz! İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim.

Dinle
-