Tarihçe-i Hayat | İkinci Kısım - Barla Hayatı | 196
(150-214)

Mâdem kendimize âid değil, elbette Sözler nâmındaki nurlara âid olan İnâyât-ı İlâhîyyeyi beyân etmekte medâr-ı fahr ve gurur olamaz; belki medâr-ı hamd ve şükür ve tahdîs-i ni’met olur.

Altıncı Sebeb: Sözler’in te’lifi vasıtasiyle Kur’âna hizmetimize bir mükâfat-ı âcile ve bir vasıta-i teşvik olan İnâyât-ı Rabbânîyye, bir muvaffakıyettir. Muvaffakıyet ise, izhar edilir. Muvaffakıyetten geçse, olsa olsa bir ikrâm-ı İlâhî olur. İkrâm-ı İlâhî ise; izharı, bir şükr-ü ma’nevîdir. Ondan dahi geçse; olsa olsa, hiç ihtiyarımız karışmadan bir kerâmet-i Kur’âniyye olur. Biz, mazhar olmuşuz. Bu nevi ihtiyarsız ve habersiz gelen bir kerâmetin izharı, zararsızdır. Eğer âdi kerâmâtın fevkıne çıksa, o vakit olsa olsa Kur’ânın i’caz-ı ma’nevîsinin şuleleri olur. Mâdem i’caz izhar edilir; elbette i’caza yardım edenin dahi izharı i’caz hesabına geçer, hiç medâr-ı fahr ve gurur olamaz, belki medâr-ı hamd ve şükrandır.

Yedinci Sebeb: Nev’-i insanın yüzde sekseni ehl-i tahkik değildir ki, hakîkata nüfûz etsin ve hakîkatı hakîkat tanıyıp kabûl etsin. Belki sûrete, hüsn-ü zanna binâen, makbûl ve mûtemed insanlardan işittikleri mesâili, taklîden kabûl ederler. Hatta kuvvetli bir hakîkatı, zaîf bir adamın elinde zaîf görür; ve kıymetsiz bir mes’eleyi kıymetdar bir adamın elinde görse, kıymetdar telâkki eder. İşte ona binâen, benim gibi zaîf ve kıymetsiz bir biçârenin elindeki hakâik-ı îmaniyye ve Kur’âniyyenin kıymetini, ekser nâsın nokta-i nazarında düşürmemek için bilmecbûriye ilân ediyorum ki: İhtiyarımız ve haberimiz olmadan, birisi bizi istihdam ediyor; biz bilmiyerek, bizi mühim işlerde çalıştırıyor. Delilimiz de şudur ki: Şuurumuz ve ihtiyarımızdan hariç bir kısım inâyâta ve teshilâta mazhar oluyoruz. Öyle ise, o inâyetleri bağırarak ilân etmeye mecbûruz.

İşte geçmiş “Yedi Esbab”a binâen, küllî birkaç İnâyet-i Rabbânîyeye işâret edeceğiz.

Birinci İşâret: Yirmi Sekizinci Mektubun Sekizinci Mes’elesinin Birinci Nüktesinde beyân edilmiştir ki, “tevâfukat”tır. Ezcümle: Mu’cizat-ı Ahmediyye Mektubatında, Üçüncü İşâretinden tâ On sekizinci İşâretine kadar altmış sahife; habersiz, bilmiyerek, bir müstensihin nüshasında, iki sahife müstesna olmak üzere mütebakî bütün sahifelerde -kemâl-i müvâzenetle- iki yüzden ziyâde “Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm” kelimeleri birbirine bakıyorlar. Kim insaf ile iki sahifeye dikkat etse, tesadüf olmadığını tasdik edecek.

Dinle
-