Elcevap: Bir kanunu reddetmek başkadır ve o kanunla amel etmemek bütün bütün başkadır. Evvelkinin cezası idam ise; bunun cezası ya bir gün hapis ve bir lira ceza-yı nakdî veya bir tekdir veya bir ihtardır. Ben o kanunlarla amel etmiyorum; hem amel etmekle dahi mükellef olamıyorum. Çünkü münzevî yaşıyorum. Bu kanunlar husûsi menzillere girmez.
Bir ihtar: Bu iki aydır gâyet dikkatle ve ince elekle elemek sûretiyle; hem Isparta, hem Eskişehir mahkemeleri, hem Dahiliye Vekâleti on senedenberi teraküm eden mahrem kitablarımı ve husûsi mektublarımı müsadere edip teftiş ettikleri halde gizli bir komite ve cem’iyyet gibi medâr-ı itham hiçbir maddeyi tesbit etmediklerini itirafla beraber, daha tetkike devam ediyorlar. Ben de derim:
Ey efendiler! Beyhude yorulmayınız... Eğer aradığınız varsa, hiçbir ucunu bu kadar zaman bulamadığınızdan, biliniz ki; onu idare eden öyle acîb bir deha vardır ki, mağlûp edilmez ve mukabele edilmez. Çâre-i yegâne, onunla müsalâhadır. Yoksa, bu kadar ma’sûmlara zarar vermek ve ezmek yeter! Belki Gayretullaha dokunur, galâ (kıtlık) ve veba gibi belâlara vesile olur. Halbuki benim gibi asabî ve en gizli olan sırrını yabanî adamlara çekinmeyerek söyleyen ve Divan-ı Harb-i Örfî’de meşhur ve pek merdane ve fedakârane müdafaatı yapan; ve ihtiyarlık zamanında en ziyâde âkıbeti tehlikeli ve meçhul sergüzeştlerden sakınmağa meslekçe mecbûr olan bir adama, böyle hiç keşfedilmeyecek komiteciliği isnad etmek, belâhet derecesinde bir safdilliktir, veyahut bir entrikadır.
Hey’et-i hâkimeden bir hakkımı isterim. Benden müsadere edilen kitablarımın bence bin liradan ziyâde kıymetleri var. Ve onların mühim bir kısmı, on iki sene evvel Ankara kütüphânesinde iftihar ve teşekkürler ile kabul edilmiş. Husûsan, sırf uhrevî ve îmanî olan On Dokuzuncu Mektub ile Yirmi Dokuzuncu Sözün benim için çok ehemmiyetleri var; benim ma’nevî servetim ve netice-i hayatımdırlar; ve i’caz-ı Kur’ânînin on kısmından bir kısmının cilvesini göze gösterdikleri için fevkalâde bence kıymetleri var. Hem onları, kendime mahsus olarak yazdırıp yaldızlatmışım. Hem, ihtiyarlığımın gâyet hazin hâtıratına dâir olan İhtiyarlar Risâlesi’nin üç-dört nüshalarından bir tanesini kendime mahsus yazdırmıştım. Mâdem muaheze edilecek hiçbir dünyevî madde içlerinde yoktur; onları ve arabî risâlelerimi bana iade etmenizi bütün ruhumla istiyorum.