Tarihçe-i Hayat | Üçüncü Kısım - Eskişehir Hayatı | 270
(215-280)

Çarşamba günü idi dedim ona: Git ekmek getir. İki saat, her tarafımızda kimse yok ki, oradan ekmek alınsın. “Cum’a gecesi senin yanında bu dağda beraber duâ etmek arzu ediyorum” dedi. Ben de dedim :



kal. Sonra hiç münâsebeti olmadığı halde ve bir bahâne yokken, ikimiz yürüye yürüye bir dağın tepesine çıktık. İbrikte bir parça su vardı. Bir parça şeker ile çayımız vardı. Dedim : “Kardeşim, bir parça çay yap.” O ona başladı, ben de derin bir dereye bakar bir katran ağacı altında oturdum. Müteessifane şöyle düşündüm ki : Küflenmiş bir parça ekmeğimiz var; bu akşam ancak ikimize yeter. İki gün nasıl yapacağız ve bu sâfi-kalb adama ne diyeceğim? diye düşünmede iken, birden bire başım çevrilir gibi başımı çevirdim, gördüm ki : Koca bir ekmek, katran ağacının üstünde, dalları içinde bize bakıyor. Dedim : “Süleyman müjde! Cenâb-ı Hak bize rızık verdi” O ekmeği aldık; bakıyoruz ki, kuşlar ve hayvanat-ı vahşiye hiçbiri ilişmemiş.. yirmi-otuz gündür hiç bir insan o tepeye çıkmamıştı. O ekmek, ikimize iki gün kâfi geldi. Biz yerken, bitmek üzere iken, dört sene sâdık bir sıddîkım olan müstakîm Süleyman, ekmekle aşağıdan çıka geldi.

Dördüncüsü: Şu üstümdeki sakoyu, yedi sene evvel, eski olarak almıştım. Beş senedir elbise, çamaşır, pabuç çorap için dört buçuk lira ile idare ettim. Bereket, iktisad ve rahmet-i İlâhîyye bana kâfi geldi.

İşte şu nümûneler gibi çok şeyler var.. ve bereket-i İlâhîyyenin çok cihetleri var. Bu köy halkı çoğunu bilirler. Fakat sakın bunları fahr için zikrediyorum zannetmeyiniz, belki mecbûr oldum. Hem benim için iyiliğe bir medâr olduğunu düşünmeyiniz... Bu bereketler, ya yanıma gelen hâlis dostlarıma ihsandır; veya hizmet-i Kur’âniyeye bir ikramdır; veya iktisadın bereketli bir menfaatıdır; veyahud : “Yâ Rahîm, Yâ Rahîm” ile zikreden ve yanımda bulunan dört kedinin rızıklarıdır ki, bereket sûretinde gelir, ben de ondan istifade ederim. Evet hazin mırmırlarını dikkatle dinlesen, “Yâ Rahîm, Yâ Rahîm” çektiklerini anlarsın. Kedi bahsi geldi, tavuğu hâtıra getirdi. Bir tavuğum var. Şu kışta, yumurta makinesi gibi, pek az fâsıla ile, her gün rahmet hazinesinden bana bir yumurta getiriyordu.

Dinle
-