Demek Risâle-i Nur’un dâiresine yakın bulunanlar içine girmezse, tehlike ihtimali kavidir. Evet,
işâretiyle; bu asır, hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye, Ehl-i İslâm’a da bilerek tercih ettirdi. Hem, bin üç yüz otuz dört tarihinde başlayıp öyle bir rejim ehl-i îman içine sokuldu. Evet,
cifir ve ebced hesabiyle bin üç yüz otuz üç veya dört ederek, aynı vakitte eski Harb-i Umûmî’de İslâmiyet düşmanları galebe çalmakla muahede şartını, dünyayı dine tercih rejiminin mebdeine tevâfuk ediyor. İki-üç sene sonra bilfiil neticeleri görüldü.
SAİD NURSÎ
Şiddet-i şefkat ve rikkatten ve bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber ma’nevî ve şiddetli bir soğuk ve musîbet-i beşeriyeden biçârelere gelen felâketler, sefâletler, açlıklar, şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki: Böyle musîbetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musîbet ona nisbeten çok ucuz düşer. Böyle musîbet-i semâviye, ma’sûmlar hakkında bir nevi şehâdet hükmüne geçiyor. Üç dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiç bir haberim yokken, Avrupa ve Rusyadaki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. O ma’nevî ihtarın beyân ettiği taksimat, bu elîm şefkate bir merhem oldu. Şöyle ki:
O musîbet-i semâviyeden, zâlim kısmının cinâyetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perîşan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun, şehid hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı ma’nevîyeleri, o musîbeti hiçe indirir.