Risâle-i Nur’un şahs-ı ma’nevîsi, hakîki vâris olmanın esasını yaşamış ve yaşıyor. Onun karşısına çıkan körler ve sağırlar ve hissiz gafiller küçüleceklerdir. Böyle muazzam bir olgunluğa sâhib olan Risâle-i Nur, elbette bütün feylesofları, dünya ilim ve hak erbabını çağıracak ve her akl-ı selim ve kalb-i kerim olan mübârek insanları talebesi yapacak. Bu da inşâallah uzakta değil, yakında tahakkuk edecektir. Dünya, ekseri feylesofların ve âlimlerin dediği gibi, yepyeni bir oluşun eşiğindedir. Dünya, nurunu arıyor. Hakîkat şairi Mehmet Âkif:
diye, işte bu nura işâret ettiği, bugün bizce bir hakîkattır.
Aziz Kardeşlerimiz,
Risâle-i Nur’a lâyık olacak şekilde çalışmamız için bize de duâ ediniz ki, Ankara muhiti, bizi içine alıp eritmesin. Nur, her ne kadar karanlığı gideriyorsa da, yine onu görecek göz, anlayacak kafa lâzım. Böyle bir muhitte, gözlerimize perde inmesin. Biz biçârelere duâ ediniz. Allah hepimizi Risâle-i Nur’a sarılmakla aziz dîn-i mübinimize hizmet edenlerden eylesin; Âmin...
Bir kardeşimiz dedi ki: Bugün, sabah namazından sonra şu mısralar mülhem oldu, kardeşlerimize bildirelim.
Sizleri Çok Seven
Ankara Üniversitesi Nur Talebeleri