Tarihçe-i Hayat | Sekizinci Kısım - Isparta Hayatı | 655
(612-740)

Avukat Seniyyüddin Başak’ın Müdafaası:

Müteakiben, müellifin diğer vekili olan avukat Seniyyüddin Başak kalkmış, kısa birkaç söz söylemiştir:

— Artık mesele aydınlanmış, hakîkat Güneş gibi tezahür etmiştir. Yüksek Mahkeme her şeye vâkıf olmuştur. Benim buna ilâve edecek bir sözüm yoktur. Böyle kıymetli, faziletli, millet ve memleket için cansiperâne ve hiçbir ivaz ve bedel mukabili olmayarak fisebilillâh çalışan zevâtı buralara getiren, cinayet sandalyalarına oturtan zihniyet hakkında ba’zı mütalâada bulunmak isterdim; fakat onun yeri burası değildir. Bunun için ayrıca bir eser yazmak icabeder. Çünkü; bu zihniyetle mücadele herkes için bir vazifedir. Yüksek mahkemenin yüksek vicdanı beni müdafaadan müstağni kılacak derecede itmi’nanbahştır. Müvekkilimin beraetini istemekle şeref duyarım.

* * *

Avukat Abdurrahman Şeref Lâç’ın Müdafaası:

Müteakiben, diğer mümtaz avukat arkadaşları gibi Üstadın müdafaasını fahrî olarak deruhte eden îmanlı ve kudretli meşhur ve mümtaz avukat Abdurrahman Şeref Lâç müdafaaya başladı. Evvelâ bir mukaddime yaptı. Dedi ki:

— Sanık olarak huzurunuza gelen seksen yaşını mütecaviz bu mübârek zâtın suçla hiçbir münâsebet ve taallûku olmadığı tamamiyle tezahür etmiştir. Yüksek mahkemece de buna tam kanaat hâsıl olduğunu, beraetine karar verileceğini de kuvvetle ümit ederim. Ancak, aleyhimizde bir karar verilmesine binde bir ihtimal olsa da üzerime aldığım bir ma’sûmun müdafaasını ihmal etmeyi bir vazifesizlik sayarım. Yüksek Temyiz Mahkemesinin kanaat ve nokta-i nazarını da hesaba katmak îcabeder. Burada bahsedilmedi diye usûl noktasından bir eksiklikte bulunmuş olmamalıyım. Onun için müdafaamı yapmama yüksek mahkemenin müsaadelerini rica ederim.

— Peki Abdurrahman Bey, son müdafaanızı dinleyeceğiz. Buyurun.

...

Dinle
-