“... Bu zamanda, zındıka dalâleti İslâmiyete karşı muharebesinde nefs-i emârenin plâniyle şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi yarım çıplak hanımlardır ki, açık bacağiyle, dehşetli bıçaklarla ehl-i îmana taarruz edip saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamağa, fuhuş yolunu genişlettirmeye çalışarak çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebâir ile yaralıyorlar; belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar.”
Peki yalan mı bunlar? Fuhşu teşvik ve nikâhı imha eden fâhişeler gürûhu inkâr mı ediliyor? Gizli ve âşikâr fuhuşla ve devlet eliyle mücadele yok mu? Ceza Kanunu, Fuhuşla Mücadele Nizamnâmesi ve ahlâk zabıtası bunlarla geceli gündüzlü mücadele etmiyor mu?
Var, var amma, buna biz karışırız, Allah ne karışır? diyor savcı. Peki böyle desin. Desin amma.. kanun, zabıta ve savcı, suç işlendikten sonra işleyeni ve işleteni yakalıyor. Yâni iş olup bittikten sonra, namus pâyimal olup adam öldükten sonra. Daha evvel tedbir almağa kanunen imkân yok; fakat dînen buna imkân var: Allah korkusu ve dîn. Bu korku sayesinde her türlü rezaletin önü alınabileceğini bildiriyor. İslâm dîni bunu emrediyor. Tedbiri evvelden alın diyor. Nasıl? Nasihat edin, îkâz edin, Allah’ı tanıtın, insanın kalbinde Allah korkusu, Allah sevgisi, ateş, Cehennem, ebedî azâb, ebedî saadet yer etsin, bilsin, anlasın, sevsin ve korksun; korksun ki fenâlıklardan kaçsın, hem kendisi kurtulsun, hem de cem’iyyet, savcı da, devlet de, hükümet de, millet de rahat etsin. Bunun için Allah korkusunu ve sevgisini insanlara aşılayın.
Nasıl yapalım bu işi? Söyleyin, yazın okutun. Peki amma o zaman propaganda diyorlar. Ne olur? Bunlar Allah’ın emirleri, Kur’ân-ı Azîmüşşanın hikmetleri değil mi? Dîn, sizin en tabiî hakkınız değil mi? Kim men’eder sizi bundan (Allah yolundan)? Suç diyorlar buna. Öyle mi? Allah’ın emrini okuyun:
Meali: “Haberiniz olsun ki o küfür edip halkı Allah yolundan men’eyleyen ve hak kendilerine tebeyyün ettikten sonra Peygambere karşı gelenler, hiçbir zaman Allaha zerrece bir zarar edecek değiller. O, onların amellerini heder edecektir.”