Nurlara olan taarruzların bir zararı olsa yirmi faydası vardır. Elbette yirmi kazanca karşı bir zarar hiç hükmündedir. Taarruzlar ancak ve ancak Nur’un neşriyat ve fütûhatının genişlemesine, inkişafına sebeptir ve Millet-i İslâmiye nazarında îtimat ve emniyet kazanmasına medârdır. Risâle-i Nur’un Anadolu genişliğinde ve Âlem-i İslâm vüs’atında ve Avrupa ve Amerika çapındaki maddî ve ma’nevî te’sirat ve fütûhatına ve neşriyatına şahid olan İslâmiyet düşmanları yine ba’zı taarruzlar yapmışlar. Aldığımız haberlere göre bu taarruzlardan sonra, husûsan şark vilâyetlerinde, eskisine nazaran Nur’un fütûhatı on gün içinde on misli fazlalaşmış. Hem böylelikle halkın nazar-ı dikkati Risâle-i Nur’a ve üstadımıza çevrilmiş, uyuyanlar uyanmış, tenbeller harekete gelmiş, ihtiyatsızlar ihtiyata muvaffak olmuşlardır. Bu acı taarruzlar gelip geçici olmakla beraber, sırf bir korku ve evham yaymak kasdiyle yapılan vesîleler ve desîseli manevralardır. Ahmak dîn düşmanları güya Nur Talebelerini korkutmak sevdasiyle resmî kimseleri aldatıp tahrik ve âlet etmeye çalışıyorlar. Acaba o gâfiller bilmiyorlar mı ki bizler Nur’un talebeleriyiz.. Dinsizlerin, masonların, komünistlerin mâhiyeti gâyet derecede zayıftır. Zâhiren kuvvetli gibi görünmeleri serseri bir çocuğun bir haneyi bir kibritle mahvetmesi gibi tahribatla iş görmelerindendir.
Evet, onlar son derece zayıftırlar; çünkü, bir serçe kuşu kadar iktidarı olmayan kendi varlıklarına güvenirler. Hem son derece zillet, meskenet ve aşağılık içindedirler; çünkü, insanlara kul köle olup onlara mürailik, riyakârlık ve dalkavukluk ediyorlar. Ehl-i îman ise, husûsan tahkiki îman ile îmanı inkişaf edenler kavidirler, muazzezdirler. Onların her biri bir abd-i aziz ve bir abd-i küllîdirler; çünkü, onlar, bir Kadîr-i Zülcelâle ve bir Hakîm-i Zülkemâle ve bir Hâlik-ı Kâinata ve bir
’e ibâdet ederler.. kulluk ederler... O’na intisab ederler.. hem istinad ederler.
Bu gizli dîn düşmanları ve münâfıklar çoktandır anladılar ki, Nur Talebelerinin kefenleri boyunlarındadır. Onları, Risâle-i Nur’dan ve üstadlarından ayırmak kabil değildir. Bunun için şeytanî plânlarını, desîselerini değiştirdiler. Bir zayıf damarlarından veya sâfiyetlerinden istifade ederiz fikriyle aldatmak yolunu tuttular.