O devalar ise, dertleri isterler. Her derde bir derman halketmiştir. Tedavi için ilaçları almak, isti’mal etmek meşrudur. Fakat te’siri ve şifayı, Cenâb-ı Haktan bilmek gerektir. Dermanı o verdiği gibi, şifayı da o veriyor...hâzık mütedeyyin hekimlerin tavsiyelerini tutmak, ehemmiyetli bir ilaçtır. Çünkü ekser hastalıklar sû-i isti’malâttan, perhizsizlikten ve israftan ve hatiattan ve sefahatten ve dikatsizlikten geliyor. Mütedeyyin hekim, elbette meşru bir dâirede nasihat eder. Ve vesayada bulunur. Sû-i isti’malâttan; israfattan men’ eder, teselli verir... hasta o vesaya ve o teselliye i’timad edip hastalığı hafifleşir, sıkıntı yerinde bir ferahlık verir.
Ammâ vehmî hastalık kısmi ise; onun en müessir ilacı ehemmiyet vermemektir. Ehemmiyet verdikçe o büyür, şişer. Ehemmiyet vermezse küçülür, dağılır. Nasıl ki arılara iliştikçe, insanın başına üşüşürler, aldırmazsan dağılır. Hem karanlıkda gözüne sallanan bir ipten gelen bir hayale ehemmiyet verdikce büyür. Hatta ba’zan onu divane gibi kaçırır; ehemmiyet vermezse, âdi bir ipin yılan olmadığını görür... başındaki telaşına güler. Bu vehmî hastalık çok devam etse, hakîkata inkılâb eder. Vehham, asabî insanlarda fena bir hastalıktır. Habbeyi kubbe yapar; kuvve-i ma’nevîyesi kırılır... husûsan merhametsiz yarım hekimlere veyahud insafsız doktorlara rastgelse, evhamını daha ziyâde tahrik eder. Zengin ise malı gider; yoksa ya aklı gider veya sıhhati gider.
YİRMİ BİRİNCİ DEVA: Ey hasta kardeş! Senin hastalığında maddî elem var, fakat o maddî elemin te’sirini izâle edecek ehemmiyetli bir ma’nevî lezzet seni ihata ediyor. Çünkü; peder ve vâliden ve akraban varsa, çoktan beri unuttuğun gâyet lezzetli o şefkatleri senin etrafında yeniden uyanıp, çocukluk zamanında gördüğün o şirin nazarları yine görmekle beraber, çok gizli perdeli kalan etrafındaki dostluklar, hastalığın cazibesiyle yine sana karşı muhabbetdarane bakdıklarından... elbette onlara karşı senin bu maddî elemin pek ucuz düşer.
Hem sen müftehirane hizmet ettiğin ve iltifatlarını kazanmasına çalıştığın zatlar, hastalığın hükmüyle sana merhametkârane hizmetkârlık ettiklerinden, efendilerine efendi oldun.
Hem insanlardaki rikkat-ı cinsiyeyi ve şefkat-i nev’iyeyi kendine celbettiğinden, hiçten çok yardımcı ahbab ve şefkatli dost buldun.