Siracınnûr | Yirmibirinci Mektub | 87
(87-89)
YİRMİ BİRİNCİ MEKTUP

Ey hânesinde ihtiyar bir vâlide veya pederi veya akrabasından veya îman kardaşlerinden bir amel- mânde veya âciz, alîl bir şahıs bulunan gafil!.. Şu âyet-i kerîmeye dikkat et, bak: Nasıl ki bir âyette, beş tabaka ayrı ayrı sûrette ihtiyar vâlideyne şefkati celbediyor.

Evet, dünyada en yüksek hakîkat, peder ve vâlidelerin evlâdlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını kemâl-i lezzetle evlâdlarının hayatı için feda edip sarfediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılâb etmemiş herbir veled; o muhterem, sâdık fedâkâr dostlara hâlîsane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnud etmektir. Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.

İşte, o mübârek ihtiyarların vücûdlarını istiskal edip ölümlerini arzu etmek, ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklıktır bil, ayıl! Evet, hayatını senin hayatına fedâ edenin zeval-i hayatını arzu etmek ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla...

Ey derd-i maîşetle mübtelâ olan insan! Bil ki senin hânendeki bereket direği ve rahmet vesîlesi ve musîbet dâfiası, hânendeki o istiskal ettiğin ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme: “Maişetim dardır, idare edemiyorum.”

Ses Yok