Ayn-ı belâğat içinde mahz-ı hikmettir ve gâyet münasib ve muvafıktır. Ve mutâbık-ı muktezâyı haldir ki; belâğatın tarifidir ve esasıdır ve israf-ı kelâm olan mübalâğadan münezzehtir.
Ma’lûmdur ki; böyle az bir hareketle çok tahribat yapan dehşetli düşmanlara karşı gâyet metin bir kal’aya iltica etmeyen, çok perîşan olur.
İşte ey ehl-i îman! O çelik ve semâvî kal’a: Kur’ândır. İçine gir, kurtul.
DÖRDÜNCÜ İŞÂRET: Adem, şerr-i mahz ve vücûd hayr-ı mahz olduğunu, ehl-i tahkik ve ashab-ı keşf ittifak etmişler.
Evet, ekseriyet-i mutlaka ile hayır ve mehâsin ve kemâlât, vücûda istinâd eder ve ona râci olur. Sûreten menfî ve ademî de olsa, esası sübûtîdir ve vücûdîdir. Dalâlet ve şer ve musîbetler ve mâsiyetler ve belâlar gibi bütün çirkinliklerin esası, mâyesi; ademdir, nefiydir. Onlardaki fenâlık ve çirkinlik, ademden geliyor. Çendan sûret-i zâhirîde müsbet ve vücûdî de görünseler, esası ademdir, nefiydir.
Hem bilmüşahede sâbittir ki: Bina gibi bir şeyin vücûdu, bütün eczasının mevcûdiyetiyle takarrur eder. Halbuki onun harabiyeti ve ademi ve in’idamı, bir rüknün ademiyle hâsıl olur.
Hem vücûd, her halde mevcûd bir illet ister. Muhakkak bir sebebe istinâd eder. Adem ise, ademî şeylere istinâd edebilir. Ademî birşey, ma’dûm birşeye illet olur.
İşte bu iki kaideye binâendir ki: Şeytan-ı ins ve cinnin kâinattaki müdhiş âsâr-ı tahribkâraneleri ve enva-ı küfür ve dalâlet ve şer ve mehâliki yaptıkları halde, zerre mikdar îcada ve hilkate müdahaleleri olmadığı gibi, Mülkü İlâhîde bir hisse-i iştirakleri olamıyor. Ve bir iktidar ve bir kudretle o işleri yapmıyorlar, belki çok işlerinde iktidar ve fiil değil, belki terk ve atâlettir. Hayrı yaptırmamakla, şerleri yapıyorlar. Yâni, şerler oluyorlar. Çünkü mehâlik ve şer, tahribat nevinden olduğu için, illetleri, mevcûd bir iktidar ve fâil bir îcad olmak lâzım değildir. Belki bir emr-i ademî ile ve bir şartın bozulmasiyle koca bir tahribat olur.
İşte bu sır, Mecûsîlerde inkişaf etmediği içindir ki; kâinatta “Yezdan” nâmiyle bir Hâlık-ı hayr, diğeri “Ehriman” nâmiyle bir hâlık-ı şer i’tikâd etmişlerdir. Halbuki onların Ehriman dedikleri mevhum ilâh-ı şer, bir cüz’-i ihtiyariyle ve îcadsız bir kesble şerlere sebebiyet veren ma’lûm şeytandır.