Müdafalar | Müdafalar | 106
(1-190)
28.Teksir makinasıyla çoğaltılması ve alanların bulunduğu yere gönderilmesi gizli yapılmaktadır : Bu ifadede bir dirhem doğruluk varsa, üç dirhem yanlış var. Evet insafsız gizli düşmanlarımız bahane bulmamak için dörtte bir gizli yapılmıştı. Yoksa şimdi buldukları bahane ile bizi daha evvelden adliyeye sürüklemeleri ihtimaline binaen bir parça gizli idi. Yoksa herbirisi üçyüz-dörtyüz sahifeli mecmualardan binbeşyüze yakın mikdarı memleketin her tarafına mümânaatsız gitmesi bu hatâyı tam gösterir.
29.Ve nitekim mektupların, mürsellerin bulunduğu yerden değil başka yer postahanesinden verilerek gönderilmekte olduğu :Yirmisekizinci yanlışta zikri geçtiği gibi, onda biri doğru ise dokuzu yanlıştır. Mektublar pek nâdir olarak postahaneye mürsellerin bulundukları yerlerden verilmemiştir.
30.Cemiyet mensubîninden Ali Savran tarafından gönderildiği : Makam-ı iddianın o Ali Savran'ı tahliye etmesi ve sonra da bu mahkememiz de yine tevkif etmeyip memleketine gitmesine izin vermesi, cemiyetçilik olmadığını makam-ı iddia kendi kalemiyle isbat etmiştir. 31.Yine gizlice bazı vatandaşların mensup oldukları gizli cemiyet : Böyle asılsız bir hatâyı tekrar etmek de büyük bir hatâ olduğu mâlûmdur.
32.Herkese okunmasının dahi sevap olduğunu söyleyerek iğfale çalıştıkları :Otuzüç âyât-ı Kur'aniyenin işârâtına mazhar ve şimdiye kadar yüzbinler adama îman cihetinde te'sirli hizmet eden ve pekçok gençleri ıslah eden Risale-i Nur'la iğfal edilmiş diyen, elbette nefs-i emmarenin iğfaline kapılmış ki, böyle hata ediyor.
33.Bundan, başka gizli maksat görünmüyorsa bu gizliliğe mahal görünmezdi : Kırk seneden beri bana su-i kasda çalışan gizli düşmanlarımın desiseleriyle şahsıma karşı eşedd-i zulmü yapanlardan çekinmek için gizlenmiştir.
34.35.Dini hissiyatı âlet ederek, devletin emniyetini bozmağa halkı teşvik eden hareketlerinin : Hiç aslı olmayan uzak bir imkânı vukuat yerinde sarfederek bu kadar tekrar etmek yalnız garazkârane bir iftiradır.
36.Kanunî ve zarurî olarak tâkib edilmesine, münafıklık, zındıklık, dinsizlik ve zulüm olarak tavsif eden :Bizi kanunsuz hapislere sokmak ve gizli düşmanlarımızın desiseleriyle bizi perişan etmek sırasında o gizli düşmanlarımıza münafıklık, zındıklık, dinsizlik söylediğimizi, iğfallerine kapılmış me'murlara atfetmesi hatâdır.
37.38.Kimseyle görüşmediğini ileri sürdüğü halde, gizli olarak vilâyet ve kaza ve köylerden gelenleri kabul edip görüşmüş : Bu yazıda bir doğru varsa yirmisi yanlış. Çünki, yirmi ve otuz ziyaretçiden ancak bir tanesini kabul ettiğimi mahalli zabıtası ve ahali bildiği halde, böyle külli ve daimi bir suretle isnad etmek iftiradır.
39.Sureten bu inziva hali, yakınları olan talebeler tarafından birçok kerametlerin mevcudiyetinin kabulüne ve bütün Nurculara inandırılmasına yol açmış :Bu inziva, böyle kanunsuz belalara düşmemek ve tasannu ve hodfuruşluktan kurtulmak için olduğu ve Nur Şâkirdlerinin bu inzivayı beğenmedikleri halde, bundan "kendini keramet sahibi göstermek ve dostları da onunla onu kerametli bilmek" manasız bir iftiradır.
40.Kerametleri ve veliliği hakkındaki söylenenleri ve yazıları red ve cerhetmiyor : Bu pek zahir bir hatadır. Yüz yerde kardeşlerime yazmışım ki: Şahsımda hiç bir ehemmiyet yok. Bana karşı hüsn-ü zannınız yanlıştır. Sizin ihlâsınız var. Ben belki ihlâsa muvaffak olamıyorum. Hizmette de size yetişemiyorum, dediğim ve bir def'a nefsimi medhetmediğim halde bu isnad büyük bir iftiradır.
41.Ve bu yolda öğünmesine bir sebeb olmuştur :İddiananeyi yazan, sathilik ve garazla baktığı için, Risale-i Nur'un senasını benim şahsımın senası zannetmiş, bu hataya düşmüş. Ve çok yerlerde böyle hataya düşüyor.
42.Said tefahura düşkündür :Bu otuz senelik yeni hayatım ve bütün beni tanıyanlar onun bu iftirasını tekzib eder.
43.Bunu eserlerinin muhtelif yerlerinde görmek mümkündür : İddiacının bu dediği tefahur benim şahsıma değil, bütün o tefahuru hatırına getiren senâlar, Risale-i Nur'a aittir. Risale-i Nur da Kur'an'ın tefsiridir.
44.Siracü'n Nur kitabında , eserin dörtbuçuk saat zarfında yazıldığı kayd edilmiştir : Bu yazısında iki hatâsı var. Birisi: Siracü'n Nur dörtbuçuk saatte te'lif edilmiş değil, onun içinde onbeş-yirmi sahifeden ibaret Hastalık Risalesine aittir. Orada imzaları bulunan iki katibin arzulariyle bir tahdis-i ni'met olarak yazılmıştır. Bunda hiçbir kimsenin hatırına tefahur gelmez, ancak bir şükürdür.
45.İlminin vüs'atini ve karihasının genişliğini ve zekâsını feyzini ve yüksekliğini anlatmak istemiştir :Elli-altmış senelik hayat-ı ilmiyesi böyle temeddühlere ihtiyaç bırakmadığı gibi âhir ömründe şahsını temeddühten bütün bütün çekindiği, yalnız hakaik-ı imaniyenin beyanında yanlış etmediği ve sırf Kur'an'ın feyzinden iktibas ettiğine dair beyanatı, bö5le hodfuruşane bir surete çevirmek büyük bir iftiradır. Hatta o yanlış, doğru da olsa Meşhur Abdülvehhab-ı Şiranî ve Muhyiddin-i Arabi gibi pekçok Ehl-i hakikat ulema tahdis-i ni'met nev'inde bu tarz-ı ihsanat-ı İlâhiyi çok def'a kitaplarında zikretmişler.
46.47.Kendi kerametine o kadar inanmıştır ki, İlâhi ve tabii olan birçok hadiseleri kendinin ve Risale-i Nur'un kerametidir der : Bu hatâsında birkaç vecihle yanlışı var. İlâhî ve tabii olarak iki kısma ayırmak ve tabiata da bir hisse-i îcad vermek, dinde bir yanlış olduğu gibi; Risale-i Nur'a ve şâkirdlerine gelen zulmün aynı zamanında zelzele gibi müteaddit hâdiselerin tevafukları... Risale-i Nur'un makbuliyetine ve bir sadaka-i makbule hükmüne geçtiğine bir işaret-i gaybiyedir demesini tefahur zannetmek iftira olduğunu herkes bilir.

48.Risale-i Nur'un tokadı olarak vasıflandırmaktadır :Bunun müdafaatımda pek zâhir bir hatâ olduğunu isbat ettiğimiz gibi Risale-i Nur'un tokadıdır denilmemiş, belki Risale-i Nur sadaka-i makbule gibi belâların def'ine vesile olmasından o gizlendiği ve müsadere edildiği zamanda bazı belâlar fırsat bulup başımıza gelir denilmiş. Bu ise, adalet-i İlâhiyenin bir tokadıdır.
49.Muhtelif yerlerde olan zelzeleler ve seylâplar Risale-i Nur'un şiddetli birer tokadı olarak vuku bulmuştur : Cevabı mükerrer verilmiş, bir hatâyı tekrar etmek, garazkârane bir yanlıştır.
Ses Yok