Müdafalar | Müdafalar | 108
(1-190)
70.Şapkanın küfür alâmeti olması ve sayılması bir iman haline geldiği gibi :Kırk sene evvel İstanbul ulemâsına verdiğim cevabı, mahkemede beyan ettiğim gibi bütün ulema-i İslâmın isti'mal ettiği bir tâbiri, yalnız bana istinad etmek, hem İslâmiyete, hem ehl-i ilme, hem bana karşı bir ittiham değil, divanecesine bir ihanettir. Ona iade ediyorum.
71.Medreselerin ve tekyelerin kapanmasından, ezan ve kamet de “Allahü Ekber” denilmemesinden bunlar âhirzaman âlametlerinden sayıldığından, inkılâb hareketlerine karşı bir kışkırtmak istediği anlaşılmıştır : Kırk sene evvel bir-iki hadisin te'vilini beyan ettiğimi ve Diyanet Riyasetinin ulemâsının yeni icadlarının fetvasına karşı onbeş sene evvel yazdığım bir risaleyi reddetmeyip bana ilişmedikleri halde, bu mes'eleyi şimdi medâr-ı bahs etmek adliye kanunuyla hiçbir münasebeti yok. Makam-ı iddia eski nakaratı tekrar edip, bin dereden su toplamak nev'inde isnad etmesi; hem yanlış, hem hata, hem de idareye bir zararı muhtemeldir.
72.Beşinci Şuâ'nın mes'elelerini herkese göstermek caiz değildir, mahremdir ihtarını yapmağı unutmamıştır : Her bahane ile bizi perişan etmek isteyen gizli düşmanlarımızın şerlerinden tahaffuz ve müddei gibi sathî mânalar vermemek için. "Bu mahremdir, herkese gösterilmesin" denilmesini bir suç sayıp ve suçunu ikrar ediyor mânasına çevirmek zâhir bir yanlıştır.
73.Ahmed Feyzi Bediüzzamanü'l-Kürdî kelimesini bulmak için iki kere Muhammed kelimesinin tevafukunu göstermiş. Acaba Said-el-Kürdî Peygamberimiz Muhammed Mustafa'ya (A.S.M.) benzetilmek mi istenilmiştir : Ahmed Feyzi'nin, Risale-i Nur, Kur'an'ın bir tefsiri olmasından ve her vakit nübüvvetin şeriatını tatbik eden ve veraset-i Nübüvvet ve “el ülam’ü verasetül enbiya” hadîsine istinaden biçare Said'i o irsiyette, o Kur'an hizmetinde, değil bir benzemek belki sünnete ittiba etmek mânasındaki ilmî ve ebcedî istihracını medar-ı mes'uliyet gören hem manasını anlamayan elbette üç cihette yanlış etmiş. Zât-ı Ahmediye'nin (A.S.M.) güneşinden tereşşuh eden bir zerrecik nuruna mazhariyetini büyük bir saadet telâkki eden Said'in elbette yüzbin derece kendi haddinden tecavüz edip ona kendini benzetmeğe çalıştığını söyleyen divanedir. Peygamberimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm'a) ittibaı ve sünnetine iktida mânasını anlamamış.
74.İslam tarihinde hiçbir din âliminin Kur'an'ı Kerim'i ve hadisleri böyle şahsi fikirlere ve maksatlara âlet ettiği görülmemiş ve işitilmemiştir ;Bunun, bu yanlışında beş vecihle hatâ var. Hem kitkapları, ulemâyı, tefsirleri görmediğine ve mânayı sarihî ile, mana-yı işarî ve mana-yı küllî ile hususî ferdlerin farkını anlamayan bir cehalettir. Necmeddin-i Kübra ile Muhyiddin-i Arabî gibi binler allâmelerin küllî hâdiselerine, hatta nefsin cüz'î ahvaline dair âyâtın mâna-yı sarîhî değil, işarî mânalarını beyan sadedinde çok yazıları var olduğu malûmdur. Hem âyatın mâna-yı işarî-i küllîsinde her asırda efradı bulunduğu gibi, bir ferdi bu zamanda ve bu asırda Risale-i Nur ve bazı şâkirdleri de bulunduğuna eskiden beri ulemâ mabeyninde makbul bir riyazî düsturu olan ebced ve cifir hesabiyle bir tevafuk göstermek, elbette hiçbir cihetle âyâtı şahsî fikirlere âlet ediyor denilmez. Ve böyle diyen büyük bir hatâ eder. Ve dekaik-ı ilmiyeye ihanet eder.
75.Ehl-i Sünnet'e göre, İmam-ı Mahfî ve İmam-ı Muntazır akidesi bâtıldır :Mehdi hakkında, Şiîlerin, oniki imamdan birisi hayatta iken gizlenmiş, âhirzamanda çıkacak demelerine mukabil ehl-i sünnetin bir kısmı İmam-ı Muntazır akidesi bâtıldır demişler. Az bir kısım Hanefî uleması da “La Mehdi illa İsa” demişler. Bunda hem Denizli'deki ehl-i vukufun bir kısmı, hem makam-ı iddia yanlış mâna vermişler. Her asırda mehdî mânasına ümmetin fıtrî bir ihtiyacına binaen beklemişler. Ve birkaç vecihde rivayetlerin delâletiyle birkaç mehdi belki her asırda bir nevi mehdi sâdat-ı ehl-i beytden geleceği ümmetce kabul edilmiş. Buna hatâ diyen birkaç cihette yanlış eder.
76.Bir kitapta Mehdi'ye dair hadislerin kâffesi zaiftir denilmiş :Hangi mes'ele var ki, bazı kitaplarda ona ilişilmesin. Hatta İbn-i Cevzi gibi büyük bir muhaddis bazı sahih ehadise mevzu' dediğini, ulemalar teaccüble nakletmişler. Hem her zaif veya mevzu hadisin mânası yanlıştır demek değildir. Belki an'aneli sened ile hadisiyeti kat'i değildir demektir. Yoksa mânası hak ve hakikat olabilir.
77.Bunların zaif ve muzdarib olduğunda ittifak vardır. İmam-ı Şâfiî değil mevzuu, mürseli de kabul etmediği halde, Said Şafiî iken bunları kavl etmesinin hikmeti anlaşılmamıştır :İttifak olmadığına bin seneden beri ehl-i hadis ve ümmetce bu hakikatın devamı kat'i bir delildir. Bu da hatâ içinde bir hatâdır. Hem İmam-ı Şafiî, mürsel ve zaif hadisleri ahkâm-ı şer'iyyede hüküm çıkarmak için hüccet tutmuyor. Yoksa (hâşâ) ümmetce kabul edilen hakikatlı hadisleri ahkâmda değil, fezâil-i a'mâlde ve hâdisat-ı İslâmiye'de hüccetlerini ve delâletlerini kabul etmiştir. 78.İlm-i gayb Allah'a mahsustur. Hiçbir veli tasarrufat yapamaz ve gaybı bilemez. Hatta Peygamber de bilmez. Halbuki, bir risalede işârat-ı hadisiye ile hilâfetin mebde' ve müntehasını göstermiş:Evet, herkes bizzat gaybı bilmez. Fakat i'lâm ve ilhâm-ı İlâhî ile bilinebilir ki, bütün mu'cizât ve kerâmat ona dayanır. Hazret-i İmam-ı Ali'nin işârât-ı gaybiyesiyle Risale-i Nur'a işaratına dair bir risalenin âhirinde Hadîs-i Şerif'inin işârâtında birkaç lem'a-yı i'caziyeyi tam vâkıa mutabık güzel bir tarzda ve görenlerin takdirine mazhar olmuş bir beyanı çürük görmek ve itiraz etmek bir cehalet, bir hatâ eseridir.
79.80.Gizli cemiyet kurduğu ve din perdesi altında emniyeti bozmak maksadiyle kitap ve mektubların vasıtalarla gönderilmiş olması :Üç mahkeme gizli cemiyet noktasında beraet vermesi ve beş-on vilayetin zâbıtaları hiç ilişmemesi ve itiraznamemde reddine dair yüz hüccet gösterilmesiyle beraber böyle onbeş sahifede onbeş def'a tekrarı on vecihde hatadır.
81.Beşinci Şuâ'ın te'villeri yanlıştır :Bunun ve sair bütün tenkid ve itirazlarının cevapları itiraznâmemin âhirinde kat'i bir surette zikredilmesinden kısa kesiyoruz. HATÂ- SAVAB CEDVELİNİN ZEYLİDİR
HATALAR CEVAPLARI
82.Gizli cemiyeti var. Ve Emirdağı'nda onunla meşgul olmuş : Bu ittihamı hiçbir cihetle isbat edilemiyeceğine ve iftira olduğuna kat'i delili; şiddetli tarassud ve tam bir inziva ve dünya hadisatına hiç kulak vermiyecek derecede bir tecerrüd ve ihtiyarlık ve za'fiyet ve hastalık içinde bulunmasıdır. Haftada yalnız birtek mektup, birtek yere göndermekten başka hiç muhabere etmiyen ve te'lifi dahi bırakan ve serbestiyet verildiği halde, hadsiz dostları ve onu dinleyecek hemşehrileri bulunan memleketine gitmeyen ve hizmeti için bir-iki terzi çırağından başka kimseyi istemeyen ve ziyaret için gelenlerden kırkdan birisini birkaç dakikadan ziyade yanında durdurmayan bir garib ve kabir kapısında ve beraet etmiş ve otuz seneden beri siyaseti terketmiş bir bîçare hakkında, bu gizli cemiyet isnadının ittihamı öyle büyük ve insafsızca ve zalimâne bir hatâdır ki, ona temas edenlerden zerre kadar aklı bulunan,bu yalandır ve asılsızdır der.
Ses Yok