Müdafalar | Müdafalar | 138
(1-190)
İkincisi : Ahirzamanın o büyük şahsı, Âl-i Beyt'ten olacak. Gerçi manen ben Hazret-i Ali'nin (R.A.) bir veled-i manevisi hükmündeyim. Ondan hakikat dersi aldım. Âl-i Muhammed (A.S.M.) bir ma'nada hakiki Nur Şakirdlerine şamil olmasından, ben de Âl-i Beyt'ten sayılabilirim. Fakat Nur'un mesleğinde hiçbir cihette benlik, şahsiyet, şahsî makamları arzu etmek, şan ve şeref kazanmak olmaz. Nur'da ihlası bozmamak için, uhrevi makamat dahi bana verilse bırakmağa kendimi mecbur bilirim." denmektedir. diye, yarı muvafakat şeklinde bir cevab verilmekte ve bu Mehdilik teklifi açık ve keskin olarak reddedilmemektedir. (Haşiye 1)
Yine Said Nursî imzalı diğer bir mektubta; "hükümetin hacılara tam müsaade etmesinin, şark-ı şimalideki dehşetli hükümetin ekseriyetle içindeki müslümanları hacca göndererek "buradakilerden daha ziyade Kur'anı ehemmiyetli biliyorum" demesine bilmukabele ve siyasi bir propaganda olduğu" bildirildikten sonra, "bin nüsha Nur risalesinin teksirinin bir suç sayılmasının da adâlet şerefini kırdığı" yazılıyor.
Nur santrali Sabri'nin lahikaya girecek güzel bir mektubundan; İbrahim Edhem'in Balıkesir tarafındaki te'sirli faaliyeti ve onun irşadiyle çoklarının Nur dairesine girdiklerinden; Ali Akdağ'ın Aydın havalisinde "ikinci bir Ahmed Feyzi" olduğundan bahsediliyor.
Ve Sabri Halıcı'nın (Haşiye 2) "kevser suresinin Risale-i Nur müellifine küllî münasebeti" hakkındaki mektubu da yazılıyor. Bundan sonra da İbrahim Edhem'in, Nur neşrinde bir numûne olarak lâhikaya girmesi tensib olunan mektubu vardır ki, bu mektubta; "Risalelerin intişarı hakkındaki mukaddes vazifesine devam ettiği; Tavşanlı'daki faaliyetleri; Manyas ve Balıkesir'deki Nur risalelerini kesretli dağıttığı ve faaliyet merkezi olarak da Gediz'in Gölcük köyünü intihab ettiği.." yazılıyor. Bundan sonra da Husrev'in lahikaya girmesi tavsiye olunan Temyiz lâhikası vardır.
Said Nursî, 130 numaralı mektubunda Şakirdlerine; "Bulunan kitapları, evvelce mahkeme görmüş, başka kalem karışmış; onun için onları bana yüklemesinler" demeleri için tavsiyeler yapılmakta; sebat, tesanüd, ihlâs ve ihtiyat telkin edilmektedir. 131.mektubta da: "Son defa da takibata maruz kalmasını, on vecihle kanuna aykırı olduğunu" talebelerine isbata kalkışmakta...
132.numaralı mektubta: "Bu meş'um zamanda Kur'an'ın bir temel taşı olan hurufuna hücûm ediliyor; onun tebdiline çalışılıyor" denilmektedir.
140.numaralı mektubta: "Dört saat ifadesi alınıp, sıkıntı çekmesinden on saat sonra âdeta aynı zamanda iki milyon lira zarar veren Maarif Yangını gösterdi ki: Risale-i Nur belaların def'ine bir vesiledir ki; Nurlara hücûm edildi, belâ yol buldu geldi" denilmektedir.
141.numaralı mektubta:"Dört buçuk saatte ifadesi alındıktan sonra, Ankara'da Maarif Dairesinin, otomobil garajının; İzmir'de bir fabrikanın; Adana'da büyük bir binanın yanmasından bahisle, "bunun bir tesadüf olmadığı" isbata kalkışıldıktan sonra; "Beni mahrum etmeyiniz. Yoksa hem bana, hem bu vatana yazık olur; zemin zelzeleler ile hiddet eder" dediğinden üç dakika sonra, üç saniye devam eden zelzele, zeminin ateş ile Maarif Dairesini sarması; mahkemece dört def'a isbat edilen çok def'a zelzelenin Risale-i Nur'a ve Şakirdlerine taarruzları zamanına gelmesi, tesadüf olamaz. Risale-i Nur'un bu memlekette belanın def'ine vesile olduğu çok hâdiselerle tahakkuk etmiştir." denilmektedir.
147.numaralı mektubta: "Bu def'a bize hücûmların aynı zamanında kış çok hiddet etti. Şiddetli soğuk ve fırtına ile havanın kızdığı gösterdi ki: Hücumların durmasıyla, Nurcuların ferahlanmasıyla, zemherir günlerinin nevruz günleri gibi gülmeye başlaması ve Maarif Dairesinin yanması küllî bir tokattır. Onbeş günde bir Emirdağı'na giden Afyon valisinin tekâude yazıldığı (Haşiye), tokadını yediği, hasta yattığı, Emirdağı'nda Nurlara hücum eden iki-üç adamın başka yerlere gönderildiği hem de hafif hastalanarak tokat yedikleri" yazılmaktadır.
İbrahim Edhem Talas'ın dosyasında bulunan Sabri Halıcı'nın bir mektubunda: "Biz burada hem el, hem de makine ile Nur risalelerinin suretlerini çıkararak câhil olanlara, Siracü'l-Gâfilin ve âlim olanlarına İhlas Risalesi'ni, Yedinci Şua'ı, birden dörde kadar Lem'aları verdikleri ve az bir zamanda Konya vilayetinin fevkalade yüksek bir medrese-i Nuriye olacağı" yazılıyor.
Said Nursî imzalı bir mektubta: "Selaniklilerin istibdat-ı mutlakalarının Serbest Fırka ile kırılmasına yardımı olmaması için kendisini herkesten tecrid ettiklerini, halbuki Risale-i Nur'un kendisinin bedeline konuşarak küfrü ve irtidadı kırdığını.. " yazıyor. Ali Rıza Eren'in dosyasında, Hüseyin Tabancalı imzalı bir mektubta: "Bir Asâ-yı Mûsâ, bir Hücûmât-ı Sitte ve bazı risalelerle Üstadtan aldıkları bir mektubu da suret olarak takdim ettiği" yazılıyor.
Hüseyin Tabancalı ve arkadaşlarına aid dosyada, Husrev tarafından Hüseyin Tabancalı'ya hitaben yazılmış bir mektubta: "Yedi aded Asâ-yı Mûsa'nın ehl-i imana tevzi edilmek üzere gönderildiği... " Hüseyin Tabancalı'nın Husrev'e yazdığı bir mektubda : "Yedi aded Asâ-yı Mûsâ'yı aldığı; mektubların özetlerinin çıkarılarak gönderildiği ve icab eden yerlere Risale-i Nur'ların da yazılarak gönderilmekte olduğu; Ramazandan sonra Bursa'ya bir sefer yapacağını ve o beldede de Risale-i Nur dairesi ihyasına kalkışacağını; Ramazanın onbirinci günü polis dairesinin önünden geçerken başındaki bere'yi çıkarmak istediklerini, şimdi ise Risale-i Nur'ları yazmakta olduğundan, yine başında bere ile gezdiği halde görünce başlarını eğdikleri, bunun da Nur'un açık bir kerametinden başka birşey olmadığı" yazılıyor.
___________
Hâşiye 1 : Ey insafsız hey'et! Bundan daha keskin red cevabı nasıldır!
Haşiye 2 : Bu Sabri, Halıcı Sabri değildir. Bedreli Santral Sabridir; sehivdir.
Hâşiye : Bu havadisin yanlışlığı, onu ihbar eden gazeteye aittir.
Yine Said Nursî imzalı diğer bir mektubta; "hükümetin hacılara tam müsaade etmesinin, şark-ı şimalideki dehşetli hükümetin ekseriyetle içindeki müslümanları hacca göndererek "buradakilerden daha ziyade Kur'anı ehemmiyetli biliyorum" demesine bilmukabele ve siyasi bir propaganda olduğu" bildirildikten sonra, "bin nüsha Nur risalesinin teksirinin bir suç sayılmasının da adâlet şerefini kırdığı" yazılıyor.
Nur santrali Sabri'nin lahikaya girecek güzel bir mektubundan; İbrahim Edhem'in Balıkesir tarafındaki te'sirli faaliyeti ve onun irşadiyle çoklarının Nur dairesine girdiklerinden; Ali Akdağ'ın Aydın havalisinde "ikinci bir Ahmed Feyzi" olduğundan bahsediliyor.
Ve Sabri Halıcı'nın (Haşiye 2) "kevser suresinin Risale-i Nur müellifine küllî münasebeti" hakkındaki mektubu da yazılıyor. Bundan sonra da İbrahim Edhem'in, Nur neşrinde bir numûne olarak lâhikaya girmesi tensib olunan mektubu vardır ki, bu mektubta; "Risalelerin intişarı hakkındaki mukaddes vazifesine devam ettiği; Tavşanlı'daki faaliyetleri; Manyas ve Balıkesir'deki Nur risalelerini kesretli dağıttığı ve faaliyet merkezi olarak da Gediz'in Gölcük köyünü intihab ettiği.." yazılıyor. Bundan sonra da Husrev'in lahikaya girmesi tavsiye olunan Temyiz lâhikası vardır.
Said Nursî, 130 numaralı mektubunda Şakirdlerine; "Bulunan kitapları, evvelce mahkeme görmüş, başka kalem karışmış; onun için onları bana yüklemesinler" demeleri için tavsiyeler yapılmakta; sebat, tesanüd, ihlâs ve ihtiyat telkin edilmektedir. 131.mektubta da: "Son defa da takibata maruz kalmasını, on vecihle kanuna aykırı olduğunu" talebelerine isbata kalkışmakta...
132.numaralı mektubta: "Bu meş'um zamanda Kur'an'ın bir temel taşı olan hurufuna hücûm ediliyor; onun tebdiline çalışılıyor" denilmektedir.
140.numaralı mektubta: "Dört saat ifadesi alınıp, sıkıntı çekmesinden on saat sonra âdeta aynı zamanda iki milyon lira zarar veren Maarif Yangını gösterdi ki: Risale-i Nur belaların def'ine bir vesiledir ki; Nurlara hücûm edildi, belâ yol buldu geldi" denilmektedir.
141.numaralı mektubta:"Dört buçuk saatte ifadesi alındıktan sonra, Ankara'da Maarif Dairesinin, otomobil garajının; İzmir'de bir fabrikanın; Adana'da büyük bir binanın yanmasından bahisle, "bunun bir tesadüf olmadığı" isbata kalkışıldıktan sonra; "Beni mahrum etmeyiniz. Yoksa hem bana, hem bu vatana yazık olur; zemin zelzeleler ile hiddet eder" dediğinden üç dakika sonra, üç saniye devam eden zelzele, zeminin ateş ile Maarif Dairesini sarması; mahkemece dört def'a isbat edilen çok def'a zelzelenin Risale-i Nur'a ve Şakirdlerine taarruzları zamanına gelmesi, tesadüf olamaz. Risale-i Nur'un bu memlekette belanın def'ine vesile olduğu çok hâdiselerle tahakkuk etmiştir." denilmektedir.
147.numaralı mektubta: "Bu def'a bize hücûmların aynı zamanında kış çok hiddet etti. Şiddetli soğuk ve fırtına ile havanın kızdığı gösterdi ki: Hücumların durmasıyla, Nurcuların ferahlanmasıyla, zemherir günlerinin nevruz günleri gibi gülmeye başlaması ve Maarif Dairesinin yanması küllî bir tokattır. Onbeş günde bir Emirdağı'na giden Afyon valisinin tekâude yazıldığı (Haşiye), tokadını yediği, hasta yattığı, Emirdağı'nda Nurlara hücum eden iki-üç adamın başka yerlere gönderildiği hem de hafif hastalanarak tokat yedikleri" yazılmaktadır.
İbrahim Edhem Talas'ın dosyasında bulunan Sabri Halıcı'nın bir mektubunda: "Biz burada hem el, hem de makine ile Nur risalelerinin suretlerini çıkararak câhil olanlara, Siracü'l-Gâfilin ve âlim olanlarına İhlas Risalesi'ni, Yedinci Şua'ı, birden dörde kadar Lem'aları verdikleri ve az bir zamanda Konya vilayetinin fevkalade yüksek bir medrese-i Nuriye olacağı" yazılıyor.
Said Nursî imzalı bir mektubta: "Selaniklilerin istibdat-ı mutlakalarının Serbest Fırka ile kırılmasına yardımı olmaması için kendisini herkesten tecrid ettiklerini, halbuki Risale-i Nur'un kendisinin bedeline konuşarak küfrü ve irtidadı kırdığını.. " yazıyor. Ali Rıza Eren'in dosyasında, Hüseyin Tabancalı imzalı bir mektubta: "Bir Asâ-yı Mûsâ, bir Hücûmât-ı Sitte ve bazı risalelerle Üstadtan aldıkları bir mektubu da suret olarak takdim ettiği" yazılıyor.
Hüseyin Tabancalı ve arkadaşlarına aid dosyada, Husrev tarafından Hüseyin Tabancalı'ya hitaben yazılmış bir mektubta: "Yedi aded Asâ-yı Mûsa'nın ehl-i imana tevzi edilmek üzere gönderildiği... " Hüseyin Tabancalı'nın Husrev'e yazdığı bir mektubda : "Yedi aded Asâ-yı Mûsâ'yı aldığı; mektubların özetlerinin çıkarılarak gönderildiği ve icab eden yerlere Risale-i Nur'ların da yazılarak gönderilmekte olduğu; Ramazandan sonra Bursa'ya bir sefer yapacağını ve o beldede de Risale-i Nur dairesi ihyasına kalkışacağını; Ramazanın onbirinci günü polis dairesinin önünden geçerken başındaki bere'yi çıkarmak istediklerini, şimdi ise Risale-i Nur'ları yazmakta olduğundan, yine başında bere ile gezdiği halde görünce başlarını eğdikleri, bunun da Nur'un açık bir kerametinden başka birşey olmadığı" yazılıyor.
___________
Hâşiye 1 : Ey insafsız hey'et! Bundan daha keskin red cevabı nasıldır!
Haşiye 2 : Bu Sabri, Halıcı Sabri değildir. Bedreli Santral Sabridir; sehivdir.
Hâşiye : Bu havadisin yanlışlığı, onu ihbar eden gazeteye aittir.
Ses Yok