Müdafalar | Müdafalar | 15
(1-190)
On seneden beri Isparta Vilâyetinde, mazlum bir surette, tazyik altında âsâyiş-i dahiliye ve emniyet-i umumiyeye zarar verecek hiçbir emare, hiçbir tereşşuhat olmadığı halde, emniyet-i dâhiliyeyi ihlâl etmek teşebbüsü ile ittiham edilmekliğime hangi insaf, hangi vicdan müsaade eder? Eğer Yüzaltmış üçüncü madde-i kanuniye mânâsına bizim hakkımızda vech-i tatbiki gibi mânâ verilse o vakit başta Diyanet riyaseti, bütün imamlar, hatibler ve vâizlere teşmil etmek lâzım gelir. Çünki, hissiyat-ı diniyeyi telkin etmekte onlarla beraberiz. Eğer telkinât-ı diniyye, emniyet-i dahiliyeyi, mutlaka ihlâl etmek gibi mânâsız bir fikir ileri sürülse, umuma şâmil olur. Evet benim, onların fevkinde bir cihet var ki; o da kat'iyyetle, şeksiz ve şüphesiz hakaik-i imaniyeyi izah etmekliğimdir. Bu ise: Farz-ı muhal olarak, umum ehl-i dine bir itiraz gelse, bu hal bizi itirazdan kurtarmağa vesile olur. Benim hakkımda bu kadar tahkikatla beraber daha tesbit edilmiyen ve tesbit edilse de, adâlet-i hakikiye noktasında bir suç teşkil etmiyen ve bir suç teşkil edilse de, yalnız beni mes'ul eden bir madde yüzünden, yüzyirmi kadar masum ve bîgünah kimseleri; çoluk çocuğundan, işinden alıkoyup hapiste perişan etmek, elbette adliyenin nazar-ı adaletine uygun gelmez.
Hem bu üç aydır habbeyi kubbe yapar tarzında hakkımızda ve evhamlı bir surette taharriyat neticesinde onbeş-yirmi hususi ve Risale-i Nur'un medhine ait mektupların, onbeş-yirmi hususi dostlarımın bana karşı samimâne bir dostluk ve Risale-i Nur'un yüz parçasından ancak zâhiri bir nazarda şimdiki bir kısım ehl-i siyasete hoş görünmeyen ve istizâha lüzum görülen on-onbeş madde bulunduğu halde benim ile ednâ bir teması bulunan çok biçare masumlar, tevkif ile mühim zararlara dûçar oldular. Bu ardakaşlarıma ait halin hakikatı bu itiraznâmemin altında beyan edilecektir. İddianâmemin evvelinde ve âhirinde "şapka iktisâsı" hakkındaki itiraz, size takdim edilen son müdâfaatımın nihayetinden altı sahife evvel cevabı yazılmıştır. Hem de haziran onüçüne kadar, hem vâizlik hem imamlık vesikam vardı. 13 Haziran 1935 tarihinden sonra resmen yasak edilmeyen "bere"den bir tane aldım. Fakat giymiyorum. Münzevî, husûsî odamda, bu kanunla amel etmiyorsun denilmez. Şark hadisesi münasebetiyle nefyedilmem, iddiânâmede iştirakimi ihsas ettiği cihetle cevab veriyorum ki : Hükûmetin dosyalarında, benim künyem altında hiçbir meşruhat yoktur; sırf ihtiyat yüzünden nefyedildiğim, hükûmetçe sabit olmuştur. Ben, o zaman da şimdiki gibi münzevi yaşıyordum. Bir dağın mağarasında, bir hizmetçi ile yalnız otururken; beni tutup, on sene bilâsebep, müracaat etmediğim için, dokuz sene bir köyde, bir sene de Isparta'da ikamete mahkûm edip, âhirinde bu musibete giriftar ettiler. Üçüncüsü : İddiânâmede, "Din perdesi altında, taşıdığı menfi duygularını bazı kimselere telkin suretiyle Barla'da iken te'sis-i münasebet edildiği, uzağında ve yakınında bulunan eşhasın maddi ve manevi yardımlarını te'min ederek faaliyete giriştiği ve hey'et-i umumiyesine Risale-i Nur adını verdiği ve kısım kısım yazdırdığı bu eserlerini muhtelif vasıtalarla gizli gizli çoğalttırarak Antalya, Aydın, Milâs, Eğridir, Dinar ve Van gibi mıntıkalarda, adamlarının delâletiyle neşr ve tamim ettirdiği; bu eserlerden devletin emniyet-i dahiliyesini ihlâl edebilecek olanlarına mahrem ve yarım mahrem diyerek işaretler koyduğu ve bu suretle istihdaf ettiği gayeyi kendisinin de kabul ve izhar etmiş bulunduğu" hakkındaki fıkraya karşı, şu kat'i ve izahlı cevabım, sizin evvelce zabtınıza geçen "Son Müdâfâa" namındaki otuzbeş sahifelik müdâfâatımı itiraznâme olarak takdim ile beraber derim ki : Yüzbin defa hâşâ !.. İman ilmini rıza-yı İlahi'den başka hiç bir şeye âlet etmemişim ve edemiyorum ve kimsenin de hakkı yoktur ki edebilsin. Ve Risale-i Nur nâmı altındaki yüzyirmibeş risale, yirmi sene zarfında te'lif edilmiş. Ve şimdi nazar-ı tenkidinize ilişen on-onbeş nokta, sekiz-dokuz sene evvel yazılmıştı. Daha o noktaları tenkid edecek kanunları çıkmamıştı. Ve hem, o noktaları afvedecek af kanunları, onlar yazıldıktan sonra çıkmış.
Ses Yok