Müdafalar | Müdafalar | 151
(1-190)
(Onbeş sene evvel Eskişehir Mahkemesinde, hey'et-i vekileye yazılan arzuhalin bir parçasıdır.(Haşiye))
Ey Ehl-i hall ve akd!
Dünyada emsali nadir bulunan bir haksızlığa giriftar edildim. Bu haksızlığa karşı sükût etmek, hakka karşı bir hürmetsizlik olduğundan bilmecburiye gayet ehemmiyetli bir hakikatı faş etmeğe mecburum. Diyorum ki: Ya benim idamımı ve yüzbir sene cezayı istilzam edecek kusurumu kanun dairesinde gösteriniz veyahut bütün bütün divane olduğumu isbat ediniz; veyahut benim ve risalelerimin ve dostlarımın tam serbestiyetimizi verip zarar ve ziyanımızı müsebbiblerinden alınız.
Evet, herbir hükümetin bir kanunu, bir usulü var. O kanuna göre ceza verilir. Hükümet-i Cumhuriyenin kanunlarında, beni ve dostlarımı en ağır bir cezaya müstehak edecek esbab bulunmazsa, elbette takdir ve mükafat ve tarziye ile beraber tam hürriyetimizi vermek lazım gelir. Çünki: Meydandaki gayet ehemmiyetli hizmet-i Kur'aniyem eğer hükümetin aleyhinde olsa, böyle bir senelik bana ceza ve birkaç dostuma altışar ay mahkumiyetle olamaz. Belki yüzbir sene ve idam gibi bana ceza ve en ağır cezaları da, benim ile ciddi hizmetime irtibat edenlere vermek lazım gelir.. eğer hizmetimiz, hükümetin aleyhinden olmazsa, o vakit değil ceza, hapis, ittiham, belki takdir ve mükafatla karşılanmak lazım gelir. Çünki: Bir hizmet ki, yüzyirmi risale o hizmetin tercümanları olmuş ve o hizmetle koca Avrupa feylesoflarına meydan okuyup esasları zir ü zeber edilmiş.
Elbette o te'sirli hizmet, ya dahilde gayet müthiş bir netice verir, veyahut gayet nafi ve yüksek ve ilmî bir semere verecek. Onun için göz boyamak nev'inde ve efkâr-ı ammeyi aldatmak tarzında ve hakkımızda zalimlerin entrikalarını, yalanlarını setretmek suretinde çocuk oyuncağı gibi, bana bir sene ceza verilmez. Benim emsalim; ya idam olur, darağacına müftehirane çıkarlar, veyahut layık olduğu makamda serbest kalırlar.
Evet binler lira kıymetinde elmasları çalabilen mahir bir hırsız, on kuruşluk bir cam parçasına hırsızlık etmekle, elmas çalmış gibi aynı cezaya kendini mahkum etmek; dünyada hiçbir hırsızın belki hiçbir zişuurun kârı değildir. Hırsız kurnaz olur, böyle nihayet derecede eblehane hareket etmez.
Ey efendiler! Haydi vehminiz gibi ben o hırsız gibi oldum. Ben Isparta nahiyelerinden perişan, bir köyde dokuz sene inzivada bulunan ve şimdi benimli beraber gayet hafif bir cezaya mahkum olan safdil beş-on biçarerelerin fikirlerini hükümet aleyhine çevirmekle kendimi ve gaye-i hayatım olan Risalelerimi tehlikeye atmaktan ise, eski zamanda olduğu gibi Ankara'da veya İstanbul'da büyük bir me'muriyette oturup binler adamı takip ettiğim maksada çevirebilirdim. O vakit böyle zelilâne mahkumiyet değil, belki mesleğime ve hizmetime münasip bir izzet ile dünyaya karışabilirdim.
Evet fahr ve temeddüh niyetiyle değil, belki mecburiyet ve mahcubiyetle hodfuruşane eski bir kısım riyakarlığımı hatırlatmakla, beni vücudundan istifade edilmez, adi mertebeye sukut ettirmek isteyenlerin yanlışlarını göstermek için derim:
İki Mekteb-i Musibet Şehadetnâmesi namındaki matbu, eski müdafaatımı görenlerin tasdikıyle; bir nutuk ile, isyan etmiş sekiz taburu itaate getiren ve bir zaman gazetelerin yazdıkları gibi, İstiklâl Harbinde Hutuvat-ı Sitte namındaki bir makale ile İstanbul'daki efkâr-ı ulemayı İngiliz aleyhine çevirip harekat-ı milliye lehinde ehemmiyetli hizmet eden ve Ayasofya'da binler adama nutkunu dinlettiren ve Ankara'daki meclis-i meb'usanın şiddetli alkışlamasiyle karşılanan ve yüzelli bin banknot -yüzaltmışüç meb'usun imzasiyle medrese ve darül-fünununa- tahsisatı kabul ettiren ve reis-i cumhurun hiddetine karşı divan-ı riyasette kemal-i metanetle fütur getirmeyerek mukabele edip, hiddet yerine taltif gören ve Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye'de hükümet-i ittihadiyenin ittifakiyle, hikmet-i İslâmiyeyi Avrupa hükemasına te'sirli bir surette kabul ettirmek vazifesine layık görünen ve cebhe-i harbde yazdığı ve şimdi müsadere edilen İşaratü'l-İ'caz, o zamanın baş kumandanı olan Enver Paşa'ya o derece kıymetdar görünmüş ki, kimseye yapmadığı bir hürmetle istikbaline koştuğu ve yadigar-ı harbin hayrına, şerefine hissedar olmak fikriyle İşaratü'l- İ'caz'ın tab'ı için kağıdını vererek, müellifinin harbteki mücahedatı takdirkârane yad edilen bir adam; böyle adi bir beygir hırsızı veyahut kız kaçırıcı ve bir yankesici gibi en aşağı bir cinayetle kendini bulaştırıp izzet-i ilmiyesini ve kudsiyet-i hizmetini ve kıymetdar binler dostlarını rezil edip sukut edemez ki, siz onu bir senelik ceza ile mahkum edip adi bir keçi, koyun hırsızı gibi muamele edesiniz... Ve sebebsiz on sene sıkıntılı bir tarassut ile ta'zib ettikten sonra şimdi de bir sene hapis ile beraber bir sene de nezaret altında tutmak suretiyle, (padişahın tahakkümünü kaldıramadığı halde) garazkâr bir hafiyenin veya adi bir polisin tahakkümü altında azab vermekten ise, idam edilmesini daha evlâ görür. Eğer böyle bir adam dünyaya karışsa idi ve karışmağa arzusu olsa idi ve hizmet-i kudsiyesi müsaade etse idi, Menemen hadisesinin ve Şeyh Said vakıasının onar misli olacak bir tarzda karışırdı. Dünyaya işittirecek bir top sadası, bir sinek sadasına inmeyecekti.
Evet hükümet-i cumhuriyenin nazar-ı dikkatine arz ediyorum ki; beni bu belaya sevkeden gizli komitenin yaptığı tedabir ve ettiği propaganda ve entrikalar bu hali gösteriyor. Çünki hiç bir hadisede görülmemiş bir tarzda umumi bir propaganda, bir entrika ve bir dehşet aleyhimize döndüğüne delil şudur ki: Altı aydır yüzbin dostum varken hiçbiri bana bir mektup yazamadı, bir selam gönderemedi. Hükümeti iğfale çalışan entrikacıların ihbaratiyle, vilayat-ı şarkiyeden ta vilayat-ı garbiyeye kadar her yerde istintaklar, taharriyatlar devam ettiğidir.
________
Hâşiye : Madem onbeş sene evvel aynı mes'ele için bu istida hey'et-i vekileye yazılmış. Şimdi tekrar aynını tekraren alâkadar makamata vermeğe mecbur oldum.
Dünyada emsali nadir bulunan bir haksızlığa giriftar edildim. Bu haksızlığa karşı sükût etmek, hakka karşı bir hürmetsizlik olduğundan bilmecburiye gayet ehemmiyetli bir hakikatı faş etmeğe mecburum. Diyorum ki: Ya benim idamımı ve yüzbir sene cezayı istilzam edecek kusurumu kanun dairesinde gösteriniz veyahut bütün bütün divane olduğumu isbat ediniz; veyahut benim ve risalelerimin ve dostlarımın tam serbestiyetimizi verip zarar ve ziyanımızı müsebbiblerinden alınız.
Evet, herbir hükümetin bir kanunu, bir usulü var. O kanuna göre ceza verilir. Hükümet-i Cumhuriyenin kanunlarında, beni ve dostlarımı en ağır bir cezaya müstehak edecek esbab bulunmazsa, elbette takdir ve mükafat ve tarziye ile beraber tam hürriyetimizi vermek lazım gelir. Çünki: Meydandaki gayet ehemmiyetli hizmet-i Kur'aniyem eğer hükümetin aleyhinde olsa, böyle bir senelik bana ceza ve birkaç dostuma altışar ay mahkumiyetle olamaz. Belki yüzbir sene ve idam gibi bana ceza ve en ağır cezaları da, benim ile ciddi hizmetime irtibat edenlere vermek lazım gelir.. eğer hizmetimiz, hükümetin aleyhinden olmazsa, o vakit değil ceza, hapis, ittiham, belki takdir ve mükafatla karşılanmak lazım gelir. Çünki: Bir hizmet ki, yüzyirmi risale o hizmetin tercümanları olmuş ve o hizmetle koca Avrupa feylesoflarına meydan okuyup esasları zir ü zeber edilmiş.
Elbette o te'sirli hizmet, ya dahilde gayet müthiş bir netice verir, veyahut gayet nafi ve yüksek ve ilmî bir semere verecek. Onun için göz boyamak nev'inde ve efkâr-ı ammeyi aldatmak tarzında ve hakkımızda zalimlerin entrikalarını, yalanlarını setretmek suretinde çocuk oyuncağı gibi, bana bir sene ceza verilmez. Benim emsalim; ya idam olur, darağacına müftehirane çıkarlar, veyahut layık olduğu makamda serbest kalırlar.
Evet binler lira kıymetinde elmasları çalabilen mahir bir hırsız, on kuruşluk bir cam parçasına hırsızlık etmekle, elmas çalmış gibi aynı cezaya kendini mahkum etmek; dünyada hiçbir hırsızın belki hiçbir zişuurun kârı değildir. Hırsız kurnaz olur, böyle nihayet derecede eblehane hareket etmez.
Ey efendiler! Haydi vehminiz gibi ben o hırsız gibi oldum. Ben Isparta nahiyelerinden perişan, bir köyde dokuz sene inzivada bulunan ve şimdi benimli beraber gayet hafif bir cezaya mahkum olan safdil beş-on biçarerelerin fikirlerini hükümet aleyhine çevirmekle kendimi ve gaye-i hayatım olan Risalelerimi tehlikeye atmaktan ise, eski zamanda olduğu gibi Ankara'da veya İstanbul'da büyük bir me'muriyette oturup binler adamı takip ettiğim maksada çevirebilirdim. O vakit böyle zelilâne mahkumiyet değil, belki mesleğime ve hizmetime münasip bir izzet ile dünyaya karışabilirdim.
Evet fahr ve temeddüh niyetiyle değil, belki mecburiyet ve mahcubiyetle hodfuruşane eski bir kısım riyakarlığımı hatırlatmakla, beni vücudundan istifade edilmez, adi mertebeye sukut ettirmek isteyenlerin yanlışlarını göstermek için derim:
İki Mekteb-i Musibet Şehadetnâmesi namındaki matbu, eski müdafaatımı görenlerin tasdikıyle; bir nutuk ile, isyan etmiş sekiz taburu itaate getiren ve bir zaman gazetelerin yazdıkları gibi, İstiklâl Harbinde Hutuvat-ı Sitte namındaki bir makale ile İstanbul'daki efkâr-ı ulemayı İngiliz aleyhine çevirip harekat-ı milliye lehinde ehemmiyetli hizmet eden ve Ayasofya'da binler adama nutkunu dinlettiren ve Ankara'daki meclis-i meb'usanın şiddetli alkışlamasiyle karşılanan ve yüzelli bin banknot -yüzaltmışüç meb'usun imzasiyle medrese ve darül-fünununa- tahsisatı kabul ettiren ve reis-i cumhurun hiddetine karşı divan-ı riyasette kemal-i metanetle fütur getirmeyerek mukabele edip, hiddet yerine taltif gören ve Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye'de hükümet-i ittihadiyenin ittifakiyle, hikmet-i İslâmiyeyi Avrupa hükemasına te'sirli bir surette kabul ettirmek vazifesine layık görünen ve cebhe-i harbde yazdığı ve şimdi müsadere edilen İşaratü'l-İ'caz, o zamanın baş kumandanı olan Enver Paşa'ya o derece kıymetdar görünmüş ki, kimseye yapmadığı bir hürmetle istikbaline koştuğu ve yadigar-ı harbin hayrına, şerefine hissedar olmak fikriyle İşaratü'l- İ'caz'ın tab'ı için kağıdını vererek, müellifinin harbteki mücahedatı takdirkârane yad edilen bir adam; böyle adi bir beygir hırsızı veyahut kız kaçırıcı ve bir yankesici gibi en aşağı bir cinayetle kendini bulaştırıp izzet-i ilmiyesini ve kudsiyet-i hizmetini ve kıymetdar binler dostlarını rezil edip sukut edemez ki, siz onu bir senelik ceza ile mahkum edip adi bir keçi, koyun hırsızı gibi muamele edesiniz... Ve sebebsiz on sene sıkıntılı bir tarassut ile ta'zib ettikten sonra şimdi de bir sene hapis ile beraber bir sene de nezaret altında tutmak suretiyle, (padişahın tahakkümünü kaldıramadığı halde) garazkâr bir hafiyenin veya adi bir polisin tahakkümü altında azab vermekten ise, idam edilmesini daha evlâ görür. Eğer böyle bir adam dünyaya karışsa idi ve karışmağa arzusu olsa idi ve hizmet-i kudsiyesi müsaade etse idi, Menemen hadisesinin ve Şeyh Said vakıasının onar misli olacak bir tarzda karışırdı. Dünyaya işittirecek bir top sadası, bir sinek sadasına inmeyecekti.
Evet hükümet-i cumhuriyenin nazar-ı dikkatine arz ediyorum ki; beni bu belaya sevkeden gizli komitenin yaptığı tedabir ve ettiği propaganda ve entrikalar bu hali gösteriyor. Çünki hiç bir hadisede görülmemiş bir tarzda umumi bir propaganda, bir entrika ve bir dehşet aleyhimize döndüğüne delil şudur ki: Altı aydır yüzbin dostum varken hiçbiri bana bir mektup yazamadı, bir selam gönderemedi. Hükümeti iğfale çalışan entrikacıların ihbaratiyle, vilayat-ı şarkiyeden ta vilayat-ı garbiyeye kadar her yerde istintaklar, taharriyatlar devam ettiğidir.
________
Hâşiye : Madem onbeş sene evvel aynı mes'ele için bu istida hey'et-i vekileye yazılmış. Şimdi tekrar aynını tekraren alâkadar makamata vermeğe mecbur oldum.
Ses Yok